Pusula ve istatistik kurumları
Pusula
İlk pusula sulu imiş. Buluşu 2000 yıl önce Çinliler yapmış. Bir kap içindeki suyun üstünde yüzen bir tahta veya mantar ve de ona tutturulmuş bir demir iğneden ibaretmiş. Demir iğne de “lodestone” denen mıknatıs taşına sürtülerek geçici olarak mıknatıslanırmış. Bilim adamları ve mühendisler olayı çözünce bu mıknatıslı çubuğu su üstünden alıp bir kartonun üstüne oturtmuşlar. Kartonda da ana yönler (Kuzey, güney; doğu, batı) varmış. Pusula, Çin’den gelen dört büyük buluşun (Pusula, barut, baskı makinesi ve kağıt) içinde yer almış. Tarihçiler, Çinlilerin 11. veya 12.yüzyılda yol bulmakta kullanılan (navigasyonel) pusulayı yapmış olabileceklerini söylüyor. Avrupalılar pusulayı 12. Yüzyıl sonundan itibaren kullanmaya başlamış. Güneş, yıldızlar veya belirgin kara parçalarını göremediklerinde yollarını bulmak için kullanmışlar.
Bu en eski pusula türü “manyetik pusula” olarak bilinir; dünyanın manyetik alanı etkisine göre çalışır. Manyetik alan, kuzeyi bulmakta kullanılan yollardan birisidir. Daha sonra manyetik olmayan cayroskop ve GPS pusulaları (gyrocompass and GPS-compass) geliştirilmiştir.
İstatistik kurumları
Ünlü İngiliz filozofu Francis Bacon “Bilgi, güçtür” demiş. Bu gerçeğin farkına varmış devletler bilgi toplamaya ve bu kayıtları tutmaya başlamış. Nüfus sayımları ile başlayan bilgi toplama işi, modern devletin rolü arttıkça 19 ve 20. yüzyıllarda ihtiyaç duyulan her alana genişlemeye başlamış. Önceleri bu istatistikler vergi toplama ve ordu oluştururken kullanılmış. Daha sonraları diğer devlet politikalarının oluşturulmasında ve karar süreçlerinde yol gösterici olmuş. Önceleri devletin değişik kurumları kendi alanlarında bilgi toplayıp kayıt oluştururken daha sonraları istatistiklerin oluşturulması için merkezi istatistik kurumları kurulmuş. Oluşturulan istatistikler kamu ile de paylaşılmaya başlanmış. Bu kez özel sektör kurumları da politikalarını oluştururken, kararlarını alırken bu istatistiklerden yararlanmaya başlamışlar.
Ortak payda
Pusula ve istatistik kurumları gibi iki ayrı konu nasıl oldu da bir araya geldi diye meraklanmış olabilirsiniz. Ayrı gibi görünse de çok sağlam bir ortak yönleri vardır.
Pusula ile istatistik kurumları arasındaki ortak payda, fonksiyonlarıdır. İkisinin de görevi yön göstermektir.
Pusula coğrafi olarak yön gösterir; istatistikler de toplumun ve ekonominin bulunduğu yeri ve yönü.
Pusulaya bakarak yerinizi saptarsınız. Hedefinize göre gideceğiniz yönü seçersiniz. Hedefinize varmak için kullandığınız pusulanın doğru ve güvenilir olması gerekir.
İstatistiklere bakarak da toplumun ve ekonominin nerde olduğunu saptarsınız. Hedefinize göre gideceğiniz yönü seçersiniz. Kullandığınız istatistiklerin de doğru ve güvenilir olması gerekir.
Güven ve güvenirlilik
Bir istatistik enstitüsünün güvenirliği, bir pusulanın güvenirliğinden daha da önemlidir. - Eğer pusulanın gösterdiği yön yanlışsa bundan sadece o pusulayı kullanan etkilenir. Örneğin, bir gemi hatalı pusula dolayısıyla karaya oturursa bundan etkilenen o gemideki sınırlı sayıdaki yolcu ve mürettebattır. Ama konu yanlış istatistikler ise, etkilenen kişi sayısı gemidekilerle karşılaştırılamayacak kadar fazladır. Örneğin, enflasyon istatistiğine bakınız. Ücret artışları, emekli aylıkları enflasyona göre düzenlenir. Eğer bu enflasyon rakamını düşük gösterirseniz, milyonlarca kişinin aylığından, ekmek parasından çalıyorsunuz demektir. Diğer taraftan kira kontratları enflasyon rakamına endekslenir. Eğer enflasyon rakamını bilerek düşük tutarsanız yatırımını gayrimenkul olarak yapmış binlerce kişinin hakkını gasp ediyorsunuz anlamı çıkar.
Türkiye İstatistik Kurumu
Resmi olarak veri toplama ve kayıt tutma işini ülkemizde Türkiye İstatistik Kurumu yapmaktadır. Bu kurumun, yaptığı işin önemi açısından güvenilir olması gerekir. Kurumun verdiği her istatistiğe, her rakama güvenmeliyiz. Çünkü birçok kurum bu verilerin ışığında politikalarını saptamakta ve kararlarını vermektedir. Ancak bu kurumun güvenirliği yıpranmaktadır. Bir yurttaş olarak bu kuruma güvenim sarsılmış durumda. Son yıllarda açıkladıkları bazı rakamlar buna neden olmaktadır; örneğin, “Tüketici Fiyat Endeksi” ve “İşsizlik rakamları”. Pazara çıktığınızda gerçek fiyat değişimini görüyor ve olayı yaşıyorsunuz. Çevrenizde, ailenizde yaşanan işsizliğe tanık oluyorsunuz. Buna karşılık TÜİK’in açıkladığı değerleri görünce acaba bu hangi ülke diye merak ediyorsunuz. Bizzat yaşadığınız, tanık olduğunuz olguların istatistikleri böyle çarpıksa, acaba diğerleri nasıl diye düşünmeye başlıyor, kuşkulanıyorsunuz.
Sonuç
Devletler, kurumları ile ayakta durur. Kurumlar da güvenilir oldukları sürece kurum kişiliklerini korurlar. İstatistik Kurumu güvenirliğini korumalıdır. Bunda kurum yöneticilerine büyük sorumluluk düşmektedir.
Manyetik mıknatıslar, manyetik alanların etkisine girince şaşar. Siyaset, bu kurumla oynamamalı, pusulayı bozmamalıdır.