Program başlangıç, fonların gözüne takılabiliriz
Dünkü program bir başlangıçtır. Balans ayarı iyi yapılırsa, yerli yatırımcı da, yabancı oyuncu da ikna olur.
Merkez Bankası’nın geçen haftaki faiz artırımı, BDDK’nın attığı adımlar yerindedir. Hamlelerin devamı gelir. Yerli yatırımcıya negatif reel faiz, yabancı yatırımcıyla mesafeli ilişki dönemi kapandı. Döviz kurlarının geldiği seviyeler ortadadır. Yabancıların, Türk Lirası (TL) cinsi varlıklardan çıkmalarını 1,5 yıldır dert etmedik. Kısa vadeli pozisyonlarla piyasalarımızda oynaklık yaratmalarını istemedik. Onlar da çıktılar. Tahvil-bono piyasasındaki yabancı ağırlığı yüzde 3’e düştü. Hisse senedi piyasasındaki yabancı ağırlığı yüzde 50’nin altındadır. Hatta, dolaşımdaki hisse senetlerinin sahiplik oranlarına bakıldığında, yabancı ağırlığının yüzde 30’un altına düştüğü görülüyor. Kısacası, yerli ve milli bir piyasa oluşmuş.
Dün açıklanan Yeni Ekonomi Programı’nda, normalleşme adımlarının süreceği belirtildi. Dengelenme dönemi resmen başladı. Ekonomik dengelenmeye, finansal istikrara ihtiyacımız var. En önemli mevzu enflasyonunun kontrol altına alınmasıdır. Fiyat istikrarını sağlamadan, tahminler yerli yerine oturmuyor. Döviz kurlarındaki artışın enflasyona geçişkenliği arttı. Bunu TCMB de belirtiyor. Dolarizasyonun önüne geçmenin yolu, yerli yatırımcıya pozitif reel faiz vermekten geçiyor. Öncelikle lokal oyuncuları ikna etmeliyiz. Merkez’in faiz artırımlarının umarım devamı gelir. Dengelenme yolunda atılacak adımların yabancı yatırımcıları da buraya çekeceğini düşünüyorum. TL cinsi varlıklar, nereden bakarsanız bakın ucuzdur. Tabii bir finansal varlığın ucuz olması, cazip olması anlamına gelmiyor. Cazibeyi yaratmak, politika yapıcıların elindedir. Örneğin Avrupa bankaları 2009 krizinden beri ucuzdur. Buna rağmen, Avrupa Bankacılık Endeksi 1991’den beri en düşük seviyesini geçen hafta gördü. Bu kritik sektör verimsiz politikalarla tıkandı.
Büyük yatırım fonlarının gözü, yüksek getiriye sahip ülke ve şirket tahvillerindedir. Çin tahvillerine yoğun girişler var. Türkiye’nin içinde bulunduğu gelişen ülkeler grubu fırsatlar sunuyor. Faiz de, sermaye kazancı da bu ülkelerdedir. Amerikan ve Avrupa tahvillerinin getirileri daha uzun süre düşük kalacak. Gelişen ülke varlıklarının değer sunduğunu düşünen büyük fonlar, Türk varlıklarıyla pek ilgilenmiyorlar. Türkiye, strateji raporlarında yer almıyor. Son üç yılda en fazla dayak yiyen bizim varlıklarımız oldu. Dünkü program bir başlangıçtır. Balans ayarı iyi yapılırsa, yerli yatırımcı da, yabancı oyuncu da ikna olur. Geleceğe daha rahat bakarız.