Piyasaların açtığı krediyi yanlış okumayalım lütfen
Murat Uysal 22 Ekim saat 14:01’de bir kariyer harakiri’si yapmak zorunda kaldı. TL üzerinde artan baskıya, enflasyondaki olumsuz gidişata ve piyasa beklentilerine karşın faizlerde beklenen artışı yapmadı. İşin daha garip tarafı ise, büyük ihtimalle, o gün beklenen 200 baz puanlık artışı yapsa belki de o akşam işinden olacaktı! Artışı yapmayarak sadece 2 hafta daha görevinde kalabildi. Sonuçta bugüne kadar pek çok bürokratın başına geldiği gibi kendisi bir günah keçisi oldu.
Hükümetin şunu çok iyi bilmesi ve takdir etmesi gerekiyor. Son yıllarda peş peşe yapılan ekonomi politikası hatalarına rağmen tasarruf sahibinden müteşebbisine ekonomik aktörler hâlâ Hükümete bir kez daha kredi açmaya olumlu bakıyorlar. Bunu MB, Hazine ve diğer ekonomi kadrolarında yapılan değişikliklere verilen iyimser (hatta belki de fazlasıyla iyimser) tepkilerden net bir şekilde görüyoruz. Kimse “bu filmi daha önce çok görmüştük” demiyor, demek istemiyor.
Öte yandan 19 Kasım günü piyasaların beklentilerini bir kez daha boşa çıkaracak bir karar çıkarsa, bu sefer gerçekten de “game over” demek zorunda kalınabilir. Benim en büyük korkum ise piyasaların faiz artış beklentisini önden satın almasıyla ve korona virüsü aşısının bulunmasının Dünya piyasalarında oluşturduğu iyimser havanın rüzgarıyla bizim piyasalarda görülen kısmi düzeltmenin “işler yolunda gidiyor, biz bu minvalde devam edelim” şeklinde bir düşünceye sebebiyet vererek gene yetersiz bir aksiyon alınması. MB’nin kendi Enflasyon Raporu’nda bile sene sonu öngörüsü yüzde 12.1. Hatta, yeni senenin ilk 3 ayında 13’e kadar artması bekleniyor. Şahsen, gerek kur artışı, gerekse de Ekim üretici fiyatları artışına bakarak 400 baz puanın altındaki politika faizi artışlarının kesinlikle “yetersiz” kalacağını düşünüyorum.
Artık şunu anlayalım ve/veya gerekli mercilere anlatalım lütfen: Politika faizleri ne kadar enflasyon beklentileriyle uyumlu bir şekilde hızlı ve yeterli bir şekilde artırılırsa, ileride de o kadar hızlı bir şekilde düşürülebilir. Hatta, böyle bir aksiyon orta-uzun vadeli enflasyon beklentilerini düşüreceği için bu vadelerdeki enstrümanların faizlerinin daha ilk günden gerilemesine yol açacaktır. (Şimdiden faiz artış beklentisiyle 2 yıllık gösterge faizler 100 baz puan kadar düşmüş durumda).
Virüs aşısının piyasalardaki olumlu etkisinden söz etmişken bizim medyamızda henüz yeteri kadar işlenmediğini düşündüğüm COVID-19 aşısını bulan BioNTech firmasının ilginç bir özelliğinden bahsetmek isterim. Her ne kadar manşetlerde hep Pfizer ismi geçiyorsa da, aşının asıl mucidi bu firma. 2008 yılında Türk (daha doğrusu Türk asıllı diyelim, çünkü biri 4 yaşında Almanya’ya gitmiş, diğeri ise orada doğmuş) bir karı-koca araştırmacı doktor çift (Özlem Türeci ve Uğur Şahin) tarafından kurulan BioNTech kanser gibi hastalıklara farklı yöntemlerle tedaviler geliştirmeye odaklanmış. 2018 yılında ise araştırmalarına virüs aşılarını da dahil etmiş. Başarıları COVID-19 aşısıyla sınırlı değil. (Firma Gates vakfından zatürre ve HIV tedavileri üzerine çalışmaları dolayısıyla 55 milyon dolar hibe almış.) 1800 çalışanı olan şirketin piyasa değeri 27 milyar dolara ulaşmış durumda. NYT’da haklarındaki haber yazısına göre düğünlerinden hemen sonra laboratuvarlarının başına dönmüşler, arabaları yok ve işe bisikletle gidip geliyorlar.
Tabii ki, bu bilim insanlarının başarısında Almanya’daki eğitimlerinin ve araştırma imkanlarının büyük bir payı var. Ancak, bu çiftin ebeveynlerinin altmışlı yıllarda (ve eminim çok kolay olmayan şartlar altında) “daha iyi bir gelecek“ için Almanya’ya göç etmesi Türk insanının azmini ve gözüpekliğini de göstermekte. İşte Türkiye’nin yapması gereken de bu “daha iyi gelecek” beklentisini bu topraklarda karşılayabilmek olmalı. Onun için de başka şeylere değil, eğitime ve bilime yatırım yapmak, hukukun bağımsızlığını tesis etmek ve (kamu veya özelde) tek başarı kriterinin liyakat olmasını sağlamak en birincil önceliklerimiz olmalı. Bu Türk çiftin büyük başarısının “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyen Atamızı andığımız gün ortaya çıkması da oldukça manidar.