Piyasalarda taşlar yerine oturur
Önümüzdeki dönem ağırlıklı olarak para politikasının desteğiyle geçecek. Güçlü büyüme potansiyeline sahip olanlar gelişen ülkelerdir.
Pandemi nedeniyle, geleceğin dünyası bugün yaşanıyor. Evden çalışma, Zoom gibi programlar üzerinden dersler ve toplantılar hayatımızın parçası oldu. İnternet kullanımı zirve yaptı. Virüsün bir noktada kontrol altına alınmasıyla her şey eskisi gibi olacak. Yatırım bankası J.P. Morgan’ın üst yöneticisi Dimon, ‘‘Evden çalışma, genç çalışanlarımızın verimliliğini düşürüyor’’ ifadesini kullandı. Ofislere döneceğiz. İnternet kullanımı normalleşecek. Dünya piyasalarını etkileyen hâlihazırdaki faktörlerin etki gücü değişecek. ABD’deki hisse senedi fiyatlamalarını, Nasdaq balonuna benzetenler var. Teknoloji sektörünü tartışmak anlamsızdır. Nasdaq endeksini bugün taşıyan teknoloji şirketlerinin kâr marjları ve potansiyelleri, 2000’de çöken şirketlerinkilerle kıyaslanamaz. Son altı ayda tuhaf fiyatlamalar oldu. Ancak virüs etkisini yitirdikçe, teknoloji şirketlerinin hisse senedi fiyatları, değerlemeleri yerli yerine oturur.
Global yatırımcılar, Türkiye’nin de bulunduğu gelişen ülkeler grubuna mesafeli duruyorlar. Gelişmiş ülkelerin piyasalarında kazanç fırsatlarının olması da etkiliyor. Parasal ve mali teşviklerle gelişmiş ülkelerin ekonomileri destekleniyor. Ancak bu ülkelerin büyüme sınırları ortadadır. Örneğin Amerikan ekonomisinin 20092019 dönemindeki ortalama büyümesi yüzde 2 civarındadır. Kaldı ki bu zaman diliminin büyük kısmında Fed destekleyici bir para politikası uyguladı. Euro bölgesinin aynı dönemdeki büyüme ortalaması yüzde 1,4’tür. Salgın dönemindeki mali teşvikler, özellikle direkt para yardımları, birçok ülkede uzatılmadı. Yani önümüzdeki dönem ağırlıklı olarak para politikasının desteğiyle geçecek. Güçlü büyüme potansiyeline sahip olanlar gelişen ülkelerdir. Bu ülkelerin piyasalarına para girişi eninde sonunda hızlanır.
Majör para birimlerinin oynaklık (volatilite) seviyeleri düşüyor. İngiliz Sterlini’nin volatilitesi, Brexit görüşmelerinin tıkanması nedeniyle biraz yüksek. Düşük faizli para biriminde satış, yüksek faizli para biriminde alış yapılan ‘‘carry trade’’ stratejisi için ortam uygundur. Düşük getiriye sahip para birimleri arasında Japon Yeni (JPY) öne çıkıyor. Ardından İsviçre Frangı (CHF) geliyor. Zaten İsviçre Merkez Bankası, deflasyon korkusuyla para biriminin güçlenmesini istemiyor. CHF’yi satanları teşvik ediyor. Kısacası, risk alma iştahı genel olarak dengeli kalabilir. Spesifik sorunlarını çözebilen gelişen ülkeler, küresel yatırımcıların ilgisini çekecek.