Piyasalar ABD tahvillerinin kuyruk rüzgarında türbülansa girdi
Denizde seyreden gemilerin ardında bıraktığı girdaplar gibi havada uçan uçaklar da arkalarında benzer girdaplar bırakırlar. Bu girdaplara kuyruk rüzgarı türbülansı deniyor. Uçak kanatlarının uçlarında meydana gelen dairesel hava hareketleri bu türbülansları yaratır. Basınç farklılığı nedeniyle kanat üzerinden akıp giden hava, uçağın kanat ucunu terk ederken anaforlar oluşturur. Bunlar kıvrılarak birbirlerine aksi istikamette dönen iki silindirik girdaba neden olur. Uçak ne kadar büyükse kuyruk rüzgarı türbülansı da o kadar büyüktür. Hisse senetlerinden altına kadar tüm yatırım araçları, Meksika pezosundan Türk lirasına kadar pek çok para birimi yılbaşından bu yana Amerikan Hazine tahvillerinin kuyruk türbülansında sarsılıp duruyor.
Kuyruk türbülansına karşı Hava Trafik Kontrol Merkezi, özellikle inişlerde uçaklar arasındaki mesafeyi ayarlar. Böylece türbülans dağılır, arkadan gelen uçak rahat iner. Eğer bu ayarlama zamanında yapılmazsa, arkadan gelen ve çok yaklaşan uçaklar kontrolden çıkma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilirler. Özellikle geniş gövdeli uçakların arkasından gelmekte olan dar gövdeli uçaklar çok fazla etkilenebilir. Bu nedenle ağır uçakların arkasından orta ağırlıklı bir uçak inecekse aradaki süre 2 dakikadır. Arkadan inecek olan hafif bir uçaksa süre 3 dakikaya çıkar. Amerikan hazine kağıtları da büyüklüğü itibariyle ağır uçaklardır. Türbülansları da büyük olur. Bu nedenle hava trafik kontrol merkezi konumundaki Fed, sadece ABD’yi değil küresel ekonomiyi de dikkate alarak Amerikan ekonomisindeki kalkışları ve inişleri hassasiyetle yönetmek zorundadır.
Bugüne kadar piyasadaki algı tahvil getirilerinin artacağı ancak Fed’in bunu toparlanmanın önünde bir engel olarak göreceği ve bir noktada frenlemek isteyeceği yönündeydi. Fakat Fed başkanı Powell’ın geçen haftaki konuşmasında tahvil faizlerindeki artıştan endişeli olduğunu gösterir bir ifade kullanmaması, Fed’in uçakların iniş kalkışlarına kayıtsız kalacağı endişesi yarattı. Fed’den beklenen gerekirse daha fazla Hazine kağıdı alarak tahvil fiyatlarındaki düşüşü sınırlandırmasıydı.
Tahvilin matematiği biraz karmaşık görünebilir ama basittir. Bazı tahviller çok itibarlıdır, çünkü arkasındaki kuruluş kaya gibi sağlamdır. O tahvile parayı koyan, her koşulda parasının batmayacağını bilir ya da öyle sanır. Geçmişte Yunanistan ya da Arjantin tahvillerini alanların başına gelenlerin kendi başına gelmeyeceğini bilir. Belirli bir getiri ümidiyle bu iki ülkenin tahvilini alanlar, faiz bir yana anaparalarını bile tam olarak alamadılar. Oysa yüksek ratinge sahip Amerikan, Alman ya da Japon tahvillerinde böyle bir olasılık çok ama çok düşük, hatta sıfır olarak kabul edilir. Bu nedenle krizlerde yatırımcıların ABD hazine tahvillerine olan talebi artar. Çünkü o kriz ortamında sığınılabilecek en güvenli yatırım araçlarından biridir; arkasında Amerikan hazinesinin garantisi vardır. Önceki hemen her küresel ya da bölgesel krizde olduğu gibi COVID-19 krizinde de ABD hazine kağıtlarına talep arttı; talep artınca tahvilin fiyatı yükseldi. Fiyat yükselince de getirisi düştü. Yatırımcılar getirisi çok düşük de olsa paralarını güvenli bir yerde park etmek istediler. Böylesi bir ortamda kriz öncesinde yüzde 2’ye yakın seviyelerde olan getiri yüzde 0.318’e kadar indi. Aşıların ortaya çıkması, teşvik paketlerinin etkisinin görülmeye başlamasıyla görüntü değişti. Büyümenin hızlanacağını ve enflasyonun yükseleceğini düşünen yatırımcılar, tahvilin sabit kupon ödemeleri yoluyla gelecekte ellerine geçecek paranın reel değerinin düşeceği ve Fed’in faiz artırmak zorunda kalacağı endişesiyle tahvilden çıkmaya başladılar. Yani enflasyonun ve faizlerin yükseleceği bir dönemde kendilerini krizde aldıkları düşük faizli ve uzun vadeli bir enstrümana daha fazla bağlamak istemediler. Tahvil talebi azaldı, getiriler yükselmeye başladı, geçen hafta itibariyle yüzde 1.5’i aştı, dün ise 1.60’tı.
Piyasalardaki rahatsızlığın ortadan kalkması tahvildeki hareketin durulmasına bağlıdır. Hareket bir noktada dengelenecektir. Bir süre sonra yüksek getiriler nedeniyle tahvil talebi artmaya başlayabilir, getirilerdeki tırmanış durup, hatta gerileyebilir. Kur, altın ve hissede de yeniden bir dengelenme olabilir. Ancak bu süre ne kadar uzun olursa o kadar fazla rahatsızlık yaratacaktır. İpler Amerikan Merkez Bankası’nın elindedir. Akılda tutmakta fayda var. Bu parasal bolluk hep böyle sürmeyecektir. Bugün olmasa da gelecekte Fed “ultra gevşek para politikası”ndan çıkış sürecinin ilk adımını atacak; ortaya saldığı trilyonlarca doları çekmeye başlayacaktır. Bizim gibi ekonomileri bekleyen asıl sınav o şiddetli türbülansa karşı dayanıklı olmaktır. Hükümetler ekonomilerini ve yatırımcılar ise pozisyonlarını bu şoka karşı dayanıklı hale getirmelidir.