Pirinçteki siyah taştan değil, beyaz taştan kork
Siyah taş kendini belli eder, kolayca görür ve ayıklarsın. Ancak taş beyaz ise onu fark edemez, çiğnerken dişinden olursun. Hele ki ortamı, pirinç gibi görünen beyaz taşlar almışsa, o pilavdan umudunu kes, sonra da işin yoksa ayıklar dur, pirincin taşını…
Maksat pilav yemekse aşçıyı dövmenin âlemi yok. Ancak mutfağı düzgün tutmanın âlemi var. Şükür ki Türkiye’de küresel arenaya iyi yemek çıkaran şirketlerimiz oluşmaya başladı. Decacorn olanından (Trendyol, 16,5 milyar $ fon aldı) unicorn olanına (Peak Game, 1,8 milyar $’a satıldı) dek… Peki ya başkaları?
“Getir” Ereğli ve Ford Otosan’ı geride bıraktı
Teknoloji, ihtiyaçlar, COVID derken, iklim Türkiye’nin kabiliyetlerini yeşerten noktaya doğru hızla eviriliyor. Misal “getir”. 7 yılda 7,6 milyar $ değerinde şirket oldu, üstelik hisselerinin %85’i Türklerde… 6,7 milyar dolarlık Erdemir ve 7,2 milyar dolarlık Ford Otosan’ı geride bırakarak ülkemizin en değerli şirketi…
Şu anda 9 ülkede ve Şikago, New York ile Boston’dan başlayarak ABD pazarına giriyor. Bunun anlamı, yörüngeye tırmanırken onu yıkıcı rekabetle boğmaz isek, değerini en az 10 katına katlama ihtimali var. Fakat sorun kimsenin fark etmediği sinsi rekabet, yani pirinçteki beyaz taşlar…
Daha önce yazdım; yine aynı vadide başarısından söz ettiğimiz firmalarımız var ve finansın gücüyle rekabetin duvarlarını zorlamaya başladı. 10 liralık ürüne 10 lira harcayarak rekabetteki üstünlüğünüzü gösterebilirsiniz ama bu tarlayı yakarak zararlı (!) ottan kurtulmaya benzer.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Yıkıcı rekabet nedir?
Yıkıcı rekabet; pazarı genişletmek yerine rakibi yok etme prensibine dayanır.
Yıkıcı rekabetin önüne geçmek için ülkemizde ne yapılıyor, ne yapılmalı?
Kayıp yıllar 90’larda tekstilciler bunu yapmış, 2,5 $’a mal ettiği ürünü 2 $’a satmayı hüner saymış, yerli rakibini yıkarken kendi başını da yakmıştı. Oysa bunlar bir daha yaşanmasın diye Rekabet Kurumu kurmuştuk.
Fakat rekabet kurumundan yönetici devşirerek, finansın gücüyle reklam bombardımanı, algoritma becerileri, yapay talep üretmek gibi yöntemleriyle sürekli başarı sağlanamaz. Yapılması gereken, Rekabet Kurumu’nun rehavetten kurtulup, pirince beyaz taş düşürülmesine meydan vermemesi…
ELBETTE FON GELSİN AMA İÇERİDEKİLERİ ÖLDÜRMESİN
Yeni ekonominin fırsat penceresi, gençlerimize, genç girişimcilerimize açılmış durumda… Küresel ölçekte başarıya hepimiz muhtacız. Yaptığımız işler kürede kabul görüyor ve fonların da dikkatini çekiyor. Ancak sorun şu ki gelen fonlar, içerideki sağlıklı rekabet ortamını bozmamalı.
Firmalarımızdan bir veya birkaçını tercih edip diğerlerini “fon akışıyla” boğmak, rekabet değildir. İçerideki kendi ilk ve orijinal fikirleriyle var olan, 10 dakikada, 1500 ürünü, 7/24 teslim eden, 19 bin kişiye istihdam sağlayan “getir’ gibi şirketleri, devasa sermayenin gücüne boğdurmamalıyız.