Philips’in amacı 2025 yılına kadar dünyada yılda 2 milyar insanın hayatını iyileştirmek
Philips mayıs ayında 130. yılını kutlayacak. 90 yılı aşkın bir süredir Türkiye'de faaliyette bulunan kuruluş, teknolojisinin yanı sıra, sürdürülebilirlik projeleriyle de dikkat çekiyor. Philips Strateji ve Sürdürülebilirlik Başkanı Robert Metzke ve Philips Türkiye CEO’su Haluk Karabatak ile şirketin sürdürülebilirlik çalışmaları hakkında sohbet ettik. “Dünyayı iyileştirmek ve çevresel ayak izini azaltmak için bir şeyler yapmak istiyorsanız, yenilik, sürdürülebilirlik ve strateji ile el ele gitmeniz gerekir” diyen Metzke, sorularımızı yanıtladı.
Philips’in sosyal çalışmaları nasıl başladı?
Robert Metzke: Philips kendini inovasyon yoluyla hayatı iyileştirmeye adamış bir şirket. Kurucularımız Frederik ve Gerard Philips Hollanda'nın ortasındaki küçük bir köye gittiklerinde, aslında hiçbir şeyleri yoktu. Biri mucitti, diğeri ise daha ticaret odaklı genç bir adamdı. Yeniliklerle toplumlara ulaştılar. Şirketi kurdular. Futbol kulübü, Philips senfoni orkestrası gibi topluma yönelik birçok proje gerçekleştirdiler. Bu sağlıklı bir toplum için gerçekten çok bütünsel ve sürdürülebilir bir bakış açısı. Kendimizi kuruluşumuzdan bu yana sürdürülebilir iş yapmaya adadık.
Sizin öncelikli amaçlarınız neler?
Amacımız; 2025 yılına kadar dünyada yılda 2 milyar insanın, 2030 yılına kadar ise dünyada 2,5 milyar insanın hayatını iyileştirmek. Bir şirketin amacı, toplumun ihtiyaçlarıyla uyumlu olan uzun vadeli hedefleri olmalı, bunlarla birlikte şeffaf ve sorumlu olmalıdır. Philips’i bir sağlık teknolojileri firmasına dönüştürdük, çünkü inovasyon yoluyla fark yaratmak istiyoruz. Philips’i sorumlu ve sürdürülebilirlik bir şekilde büyütmeyi ve Philips’in tüm paydaşları için üstün, uzun vadeli bir değer yaratmayı hedefliyoruz. Bir sonraki büyüme aşamasının temelleri: Şirketin performansı ile aynı anda çevresel, sosyal ve yönetim stratejilerini geliştirmek için hedefler, taahhütler ve eylem planları oluşturmak. Philips'in kendini kanıtlamış çevresel, sosyal ve yönetim strateji performansını geliştirmek.
Sağlık hizmetlerini düşündüğümüzde, insanlığın yarısı, yani üç buçuk milyar insan, sağlık hizmetlerine ulaşamıyor. Bu önemli sorun ancak inovasyon gücü, hükümetlerle, STK'larla ve servis sağlayıcılar iş birliği içinde çözülebilir.
Şimdiye kadar neler gerçekleşti?
“Sağlıklı İnsan, Sürdürülebilir Gezegen 2016-2020” programında belirlediğimiz tüm hedeflere başarıyla ulaştık. Philips, operasyonlarında tamamen karbon nötr hale gelen dünyadaki ilk sağlık teknolojileri şirketlerinden biri oldu. Programın ulaşılan en önemli hedefleri; operasyonlarda karbon nötr olma, elektriğin %100’ünü yenilenebilir kaynaklardan sağlama, satışların %70’ini yeşil ürün ve hizmetlerden, [1], %15’ini döngüsel ürün ve çözümlerden elde etme, operasyonel atıkların %90'ının geri dönüştürülmesi ve sıfır atık oluşturmadır. Hayatı iyileştirme hedefimiz doğrultusunda 2020 yılında ürün ve çözümlerimizle 1.75 milyar insanın hayatını iyileştirdik. Ayrıca, üst düzey liderlik pozisyonlarındaki cinsiyet çeşitliliği 2020 sonunda Philips'in %25'lik hedefini aşarak %27 olarak gerçekleşti. Philips Türkiye’de ise çalışanlarımızın yaklaşık %39'u, yönetim kurulumuzun %75’i ve yöneticilerimizin %50’si kadınlardan oluşuyor.
Yakın gelecekteki sürdürülebilirlik hedefleriniz nelerdir?
Philips'i sorumlu ve sürdürülebilir bir şekilde büyütmeyi hedefliyoruz ve bu doğrultuda kendimize çevresel ve sosyal hedefler belirliyor, en gelişkin yönetişim standartlarını uygulamaya çalışıyoruz. 2025 sürdürülebilirlik hedeflerimiz arasında; ürünlerimizin enerji verimliliğini arttırarak CO2 emisyonunu azaltmak, yeni ürünlerin %100’ü Philips EcoDesign’a uygun olması (AB Çevreci tasarım direktifine istinaden), elektriğimizin %100’ünü ve toplam enerji ihtiyacımızın %75’ini yenilenebilir kaynaklardan sağlamak yer alıyor. Döngüsel ekonomi gelirlerini satışların %25’ine çıkarmak, döngüsel uygulamaları tesislerimize entegre etmek ve sıfır atık hedeflerimiz arasında.
Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için sürdürülebilir değerler üretmenin en doğru yol olduğuna inanıyoruz. Çevresel, sosyal ve yönetim önceliklerimizi yaygınlaştırmak ve küresel boyutta bir etki yaratmak için hem kamu hem de özel sektörde yer alan tüm paydaşlarımızla güçlerimizi birleştirmek istiyoruz. İnsan sağlığı ve kaliteli sağlık hizmetine erişim açısından tehdit oluşturan COVID-19 salgını ve iklim değişikliğini de göz önüne alarak, doğal kaynaklara bağlılığımızı azaltırken kendimizi kapsayıcı ve güçlü sağlık sistemleri oluşturmaya adıyoruz.
Süreçleri nasıl yönetiyorsunuz?
Paydaş diyalogları ve önceliklendirme analizleri yapıyoruz, toplumun bizden neler beklediğini ve nerede bir etkimiz olabileceğine bakıyoruz. Bu anlamda, daha sonra hedeflerimizi geliştiriyor ve temel olarak liderler, STK'lar ve tüm paydaşlarla birlikte çalışıyoruz. İş ortaklarımızın ve tedarik zincirimizin de aynı sürdürülebilirlik hedeflerini paylaşması için çalışıyoruz.
Sağlık hizmetlerindeki dijitalleşme neler getiriyor?
Dijitalleşme, entegre çözüm ve hizmetler vasıtasıyla sağlık alanında kutup yıldızımız olan, Dörtlü Hedefe ulaşmamızı sağlayacak. ‘Daha az maliyet’ ve ‘daha efektif sonuçlar’ ile ‘hasta ve sağlık personeli deneyimini iyileştirmek. ’Dört basit hedef. Ama aynı zamanda ulaşılması bir o kadar zor hedefler. Daha büyük dönüşüm, tabii ki, sağlık hizmetlerinin tüm süreçlerinde dijitalleşmesi ve değer odaklı sağlık sistemine geçiş ile olacak.
Pandemi inovasyon sürecinizi hızlandırdı mı? Çalışanlarınız için süreci nasıl yönettiniz?
Haluk Karabatak: Sağlık diğer sektörlerle karşılaştırdığımızda dijital dönüşümün daha yavaş olduğu bir sektördü. COVID-19 dijitalleşmeyi hızlandırarak, sağlık alanında 10 yıl içinde hayata geçebilecek atılımların 1 yıl içerisinde gerçekleşmesini sağladı. COVID-19 ile birlikte genel sağlık algısı ve sağlık sitemlerinde hızlı bir değişim olduğunu görmek mümkün. Önümüzdeki 5 yıl içinde ve sonraki dönemlerde sağlık alanında kökten değişikliklerin olacağını düşünüyorum.
Çalışanlarımız açısından bakacak olursak. Ekiplerimizin sağlığı ve güvenliği önceliğimiz. Her türlü donanımı sağladığımız çalışanlarımızın işlerini uzaktan yürütülebilecekleri küresel bir 'evden çalışma' protokolünü hayata geçirdik. Sürecin her aşamasında çalışanlarımıza güncel bilgi verebilmek üzere rutin duyurular paylaşıp toplantılar yaptık. Evden çalışma sürecinde şirket eğitim ve toplantılarımızı online toplantı platformları aracılığıyla gerçekleştirdik. Şirketimizde Sağlık ve İyi Yaşam ekibimiz bulunuyor. Bu ekibimiz sayesinde birbirimizi motive etmeye, paylaşmaya ve sürekli iletişim halinde kalmaya da devam ettik. Sağlık ve İyi Yaşam ekibimiz birçok kurum içi etkinlik organize ediyor. Bunlar arasında şirket çalışanlarımızın oluşturduğu müzik grubunun online konserini, yoga seanslarını, yemek atölyelerini, mandala atölyelerini örnek verebilirim. Bunun şirkete bağlılık puanlarımızda da etkisini görüyoruz.
L’Oréal’den kadın projelerine 10 milyon euro destek sözzü
L’OréaParis, 2030 yılına kadar gerçekleştirmeyi hedeflediği “Gelecek İçin L’Oréal, Çünkü Gezegenimiz Buna Değer” sürdürülebilirlik programı çerçevesinde iddialı taahhütlerde bulunuyor.
Kuruluş, geçtiğimiz günlerde internet üzerinden düzenlediği bir basın buluşmasında karbon ayak izini yüzde 50 oranında azaltmayı hedeflediğini açıkladı. Ayrıca, dünyadaki kadın topluluklarının faydalanacağı çevresel projelere 10 milyon Euro katkıda bulunma sözü verdi, L’Oréal Paris, finansal katkının yanı sıra kadın liderleri teşvik eden özel programlarıyla da toplumda kadınların yükselişine destek olmayı sürdürecek.
2030 için iddialı hedefler
Toplantıda konuşan L’Oréal Paris’in Küresel Marka Başkanı Delphine Viguier-Hovasse; 2005 ve 2020 yılları arasında fabrikalarının ve dağıtım merkezlerinin karbondioksit salımlarını yüzde 82, su tüketimlerini yüzde 44 ve atık üretimlerini yüzde 35 oranında düşürdüklerini belirtti.
Kuruluş 2030 yılına kadar şu hedefleri gerçekleştirmeyi planlıyor:
· Ürünlerinin tümü ekolojik olarak tasarlanacak.
· Kullanılan plastiğin tümü geri dönüştürülmüş veya biyolojik bazlı materyallerden gelecek.
· Ürünlerde kullanılan ambalaj miktarının yoğunluğu %20 oranında azaltılacak.
· Markanın içeriklerinin %95’i minerallerden veya döngüsel işlemlerden sağlanmış yenilenebilir kaynaklı olacak.
· Ürün başına CO2 salımı 2016’ya kıyasla %50 azalacak.
· L’Oréal Paris’in fabrikalarının tümü “su döngüsü fabrikaları” olacak.
· Nakliye ile bağlantılı karbon salımı yoğunluğu her ürün için %50 oranında azaltılacak.