Pazarlık gücü tıkanmış ekonomi kaybeder
Yer küre; üzerindeki habitatıyla korona sürecini hızla geride bırakmaya çalışırken bir yandan da enflasyon, tırmanma şeridinde… Sağına bakıyorsun %17’yi aşmış ve %20’lere gidişini, alım gücündeki azalmayı, etiketlerdeki tırmanışı görüyorsun
Soluna bakıyorsun; dizginlenemez emtia fiyatlarını, %35’lik ÜFE’yi, %40’ı aşan maliyetleri görüyorsun. Dönüyor, dolara bakıyorsun; enflasyonla tangosunu izliyorsun ve kulağına 9’lara, 10’lara doğru steplerin müziği çalınıyor.
Rakamlar sana; “burada problem var” diyor. Onları ölçme yöntemini değiştiriyorsun. Rakamları gerçek olmaktan çıkarıp hissedilir olanı dillendiriyorsun. Ateşi düşüremeyen doktor, dereceyi kırarmış… TÜİK’in resmi ama gayriciddi rakamlarıyla oyalıyorsun.
Gerçekten uzaklaşınca hayal âleminde yaşamaya başlarsın. Acil olanları göremezsin. Pazarlık gücün tıkanır, küresel arenada makbul olmaktan çıkarsın. Sana senin halkın inanmıyorsa, bunu elin ülkesinden nasıl beklersin ki?
Hibeyi geç verirsin, aşıyı geç temin edersin, ülkeni tanıtacak reklamda yurttaşının ağzına “aşı oldum” etiketi asarsın. Ülkeden servet transferi olur aldırmazsın, kriptozede oluşur, umursamazsın. Hal böyle olunca ülkenin küredeki yeri, %1 normalinden geriye düşer, fakirleşirsin.
Bunu göremiyor musun? Kaybeden ekonominin kazananı olmaz. Günü kurtarıyor ve kazanıyor gibi görünenler de eninde sonunda kaybeder.
YOKSULLUK YOKSUNLUK YOLSUZLUK YOZLAŞMA
Bireylerin bencilleşmesi, toplumları çökertir. İhraç malı peynirin dahi; “beyaz(!)” muamelesi görür, yılların gerisinden var edebildiğin itibarın kısa sürede yerle yeksan oluverir.
Uluslararası arenada işbirliklerinin gerisine düşmek, pazarlık gücünü kaybetmek, ülkeye kazandırmaz aksine saygınlık kaybettirir ve halkı yoksullaştırır, entelektüel sermayen kaçar. Siyaset-Tarikat-Mafya üçgeninde boğularak kaybedenlerden olmamak için gerçeğe dönmek zorundayız.