Pazarlama ve ticaretin yeni güç noktaları
İnanç DEDEBAŞ
Publicis Groupe Türkiye, CEO
Olağandışılığın sıradanlaştığı bir dönemi yaşıyoruz. Doğal, ekonomik ve toplumsal gündemler gündelik hayatlarımızla iş yapış şekillerimizdeki reflekslerimizi değiştiriyor. Adaptasyon ve dayanıklılık yeni normalimiz haline geldi. Şimdi bu çeviklikle; ülke gündemimizin yanı sıra takvimdeki ABD seçimleri, UEFA Avrupa Şampiyonası ve Paris Olimpiyatları gibi küresel gündemlerin ve takvim dışındaki gelişmelerin, öngörülemeyenlerin bizi bolca meşgul edeceği bir 2024’e hazırlanıyoruz. Teknoloji ve dijitalleşme yatırımlarının iyice artması ile yeni senede her anlamda daha da konsolide bir dünya ile karşı karşıya olacağız.
Deloitte tarafından yayınlanan raporda özellikle dijital reklam yatırımlarının 2024’e kadar küresel çapta 756 milyar doları aşacağı paylaşıldı. İş dünyasının reklam harcamalarının çok büyük bir yüzdesini dijitale kaydırma tercihi hem ticaretin dönüşen yapısının hem de pazarlama liderlerinin değişen rollerinin sonucu olarak artarak devam edecek. Bu bağlamda, markalar ve ajanslar da veri ve teknolojinin etrafında şekillenen ve hiç olmadığı kadar bütünsel ve modüler bir çalışma yapısına geçiş yapacak. Pazarlamanın, ticaretin ve tüketicinin ortak noktasına baktığımızda 2023 ve sonrasında beş ana trendin oldukça belirleyici olduğunu söyleyebiliriz. Bunlardan ilki 4 Ocak itibariyle adım atacak olduğumuz çerezsiz dijital reklam dünyası.
İlk çeyrekte Google’ın çerezleri gittikçe azaltmasına paralel olarak markaların birinci elden sahip olduğu müşteri verisi ciddi bir değer yaratacak ve sadakatten büyümeye birçok pazarlama aksiyonunun temelini oluşturacak. Bir diğer önemli gündem ise birçok kolaylığı ve belirsizliği aynı anda barındıran “üretken yapay zeka”nın hayatımızda nasıl bir rol üstleneceği…
İçerik oluşturmada insana göre çok daha hızlı olan bu teknolojinin aynılaşma riski barındırdığı çokça tartışılsa da doğru soruyu sormanın önemi daha da artacağından bu durumun yaratıcılığın değerini bize daha net göstermesini öngörüyoruz. Üçüncü fark yaratacak başlık ise kültür sermayesini yeniden inşa edebilmek.
Sosyal trendleri derinden hissederek üzerine anlamlı bir aksiyon ekleyen markalar kazanacak. İlgili kültür sermayesinin büyüklüğünden daha çok anlamlı olması ve marka ve fikrin çarpan etkisiyle büyütülebilmesi çok kıymetli. Spor, eğlence ve sosyal medyanın yükselmeye devam edişiyle “Fandom” kavramı, çesitliligini arttırarak daha çok tutkulu topluluğun oluşumuna neden olacak. Bu kavramın sadece bir spor kulübüne ya da bir yıldıza duyulan tutkunun ötesine geçerek, markaların büyümek için yararlandıkları bir ekonomik güç haline geleceğini söyleyebiliriz.
Son ve çok önemli bir diğer ana akım ise ticaret devrimi! Ticaretin zamansız, mekansız ve aracısız hale gelmesi hemen her şeyi, her platformda ve her zaman alınır satılır hale getiriyor. Bu sayede pazarlama ve satış, marka ile performans, uzun dönem ve kısa dönemli hedefler arasındaki çizgiler daha da incelecek.