Paylaşım
A. LEVENT ALKAN
Milli gelirin yarattığı o meşhur refaha dönüşmesi beklenen artık değer, 20 yıldır bir paylaşım krizi yaşıyor. Rant, sermaye, emek arasındaki denge, 1980 den başlayarak emeğin azalan payını, rant ve sermayenin artan payıyla takas ediyor. 2002-2024 dönemindeki paylaşım takası 4 aşamadan geçerek bugünlere geldi.
1- Cumhuriyet’in 1923-1980 arası yarattığı demir-çelik, dokuma, gübre, petrokimya, rafineri, elektronik, makine kimya, gıda, içecek sektörlerindeki tüm birikimlerini başarısız özelleştirmelerle kamudan alındı, partili sermayeye devredildi.
2- 1923-1980 arası ithal ikameci politikalarla vergilerimizle besleyip büyütülen özel sektör küresel rekabete açılırken, yabancı sermayedarlarla yürüttükleri ortak girişimleri ulusal çıkarlara ters geliyor olsa da elden çıkarabildiler.
3- Yer altındaki madenler, limanlar, ormanlar içerdeki ve dışardaki partili sermayenin hizmetine açılırken toplumsal tepkiler ölçüsüz işleyen paylaşım sorununu halkın gündemine de taşıdı.
4- Partili sermaye, Cumhuriyet sermayesi ve yurtdışındaki partili sermaye yurtiçinde patlayan durgunluk evresinde hızla ülkeden uzaklaşmaya başladı.
Ekonominin 3 büyük çarkı bulunuyor. Bu çarkların ikisi aynı anda kırılırsa krizler kaçınılmaz oluyor. Toparlanma, büyüme, ısınma, durgunluk gibi tüm evrelerde bu üçayak ya kurulmuş ya kırılmış olarak çıkıyor karşımıza. i) Verimlilik. ii) Kısa vadeli açıkların yarattığı nakit açığı ya da likidite fazlası. iii) Sürdürülebilirlik. Şimdi de ekonomimizin güncel makroekonomik görünümüne bir göz atalım:
1- Dış ticaret: İhracat Haziran 2024’de %8,3 daralırken, ithalat %4,4 daraldı. İlk altı aylık toplamdaysa ihracat %2,6 artarken ithalat %8,4 küçüldü. Dış ticarette Mayıs 2024 den itibaren kan kaybı derinleşiyor.
2- Sanayi üretim endeksi: Haziran 2024’de %4,7 daralırken bunu teyit eden Mayıs %0,1 anemik artışı göze çarpıyordu. Oysa 2023 Haziranı %1 ve pandemi sonrasına denk gelen 2022 Haziranıysa %8 artışlarla güçlü bir ekonomik aktiviteyi işaret ediyordu.
3- Ciro endeksi: İlk altı ayın resmi yıllık enflasyonu %72 düzeyindeyken, Haziran 2024 ciro endeks artışı %58,5 ile %15 reel küçülmeyi ifade eder. Oysa aynı ciro endeksi Haziran 2023’te %55,8 ve yine pandemi sonrası Haziran 2022’de %131,5 olarak gerçekleşmişti.
1980 öncesinin Türkiye’sinde soğuk savaş dönemine rağmen işleyen hukuk sistemi, denetleyen denge mekanizması, üreticiden tüketiciye aracısız yürüyen bir piyasa etkiliydi. 1980 sonrasında denetleyici kurullar siyasi gücün doğrudan politik silahı şeklinde işlemeye başlayınca, ekonomik gemi su almaya başladı. Kamu tekellerinin özel oligopollerle el değiştirme süreci bize, “gümrük birliği” gibi ucube bir miras bıraktı. Gümrük birliği güncellenmedikçe bir küresel siyasi cezalandırma aracı oluyor. Uluslararası güçler ellerindeki gümrük birliği maşasıyla, her yıl devasa kümülatif net ithalatçı Türkiye yaratıyorlar. Sonuçta 1996’da başlatılan bu süreç, ekonominin sürdürülebilirlik evresini kilitliyor. Osmanlı tarihindeki kapitülasyonların yerini Cumhuriyet Türkiye’sinde gümrük birliği almış gibi görünüyor.
Bütçe neden şiştikçe şişiyor?
Bütçenin ekonomik kriz konusu olması Cumhuriyet tarihimizde ilk Turgut Özal dönemine rastlar. Krizi besleyen süreç özelleştirme projeleri üzerinden yürüyordu. O dönemlerde çok küçük adımlardı ancak, etkileri olağanüstü büyüktü. Çünkü sırtımıza daha büyük kamburlar bindirmişti. Bugün 1150 odalı saray, yanında 200 odalı ev, sahilde 300 odalı ev, doğuda saray, 13 uçak, sayısız zırhlı otomobil için bulunan para; çiftçi, emekçi, emekli için bulunamıyor.
Aşırı güvenlik yatırımı, birkaç yerden aynı anda maaş alanların yarattığı şişkin (%130,06) personel gideri kalemi, adeta dünya dursa durmayacak bir artış ivmesi gösteriyor. Sermaye giderleri 2 katından fazla artıyor çünkü verimsiz devasa yatırım harcamaları için bedel ödeniyor. Borç verme %206,96 ile faiz hariç harcamaların en yüksek artan kalemini oluşturuyor. Borç verme bir tür geri ödeme şekli olarak belirli bir vadede tahsil edileceği varsayılıyor. Devlet tarafından verilen krediler, alınan hisseler, verilen borçlar bu gruba giriyor. Bütçede sabit sermaye varlıkları için yapılan harcamanın miktarı, satın almalar için devlet tarafından ödenen bedeli ifade ediyor. Bir zamanlar devlet dahilinde üretim varken harcama miktarı, üretim faktörleri ve malzemeler bu tanımdaydı. Maliyet muhasebesinde işçilik, direkt ilk madde malzeme ve yarı mamul gibi düşünebiliriz. Öte yandan, istihdam ve ücret rejiminde çalışanlara yapılan ödemeler üretimle doğrudan bağlantılı değilse, cari harcamalardır. Bütçe kanununa belirlenmiş asgari değeri aşan, normal ömrü bir yıldan uzun mal ya da hizmet alımlarıysa sermaye giderleridir. Gördüğünüz gibi Sermaye %115,11 gibi resmi enflasyonu aşan nitelikte güçlü ivmesini sürdüren bu dönemde yeni ekonomi programı tasarruf tedbirleri başlatmıştı.
ABD’de akıl ve sağduyu güçleniyor ya bizde?
Joe Biden’ın çekilmesiyle başlayan Kamala Harris’li demokratlar cephesi Trump karşısında yarışa geriden başlamıştı. Bugün için fark 4 puana kadar yükseldi. Eyaletlerden gelen anket sonuçları Harris’in Tim Walz (60) yardımcısına karşın, Trump’ın JD Vance (38) seçim maratonunu şekillendiriyor. Tim Walz ile demokratlar bir anda seçmene dokunabilme üstünlüğü elde ettiler ve hava birden değişti. Tim Walz 20 yıl askerlik, uzun süre öğretmenlik, futbol takımı yöneticiliği yapmış bir yöneticidir. Vali olduğu dönemde Minnesota’da çocuklara sabah kahvaltısı ve kişisel özgürlüklerde sağladığı kolaylıklarla biliniyor. Seçmeni hukuk ve özgürlükler peşinde sürükleyerek, aslında daha önce cumhuriyetçilerin kullanageldikleri söylemleri kendi kampanyalarına işleyebildiler. Türkiye’de ne sermaye kesimi, ne de ücretli kesimi için ABD’dekine benzer bir tepkisellik yaşanmadı. Burada Evrensel Gazetesinde yazan Ayşen Şahin “Takkiye Çuvaldızı” makalesini hatırlatan bir durum ortaya çıkıyor. Aklın ve sağduyunun dışına çıkılırken küçük büyük fark etmeden tüm çıkar grupları seyirci kalmış hatta alkış tutmuşlardı. Özeleştirileri yapmadan ilerlememiz olanaksız. Dün sanayi devrimini ıskalamış Türkiye iç hesaplaşma ya da yeterli özeleştiri yapmadıkça, bugün de bilgi toplumunu ıskalaması kaçınılmaz. Oysa İran-İsrail-Suriye gerginliğine rağmen kontrolsüz sınırlarımız, Ukrayna-Rusya savaşına inat Kanal İstanbul ısrarımız jeopolitiği çok daha derin evrelerde çirkefleştiriyor.
Ne dileyelim: TÜİK’in en az FED, BLS, Eurostat kadar güvenilir olduğu; kamuoyu anketlerinin ABD seçim anketleri (270 national polls survey average) kadar tutarlı öngörüler sunduğu bir Türkiye hayal edelim.