Patronunuz algoritma olsun mu?
İş hayatında pek çok kişi çeşitli sebeplerle yöneticisinden şikâyetçi: Beni yeterince dinlemiyor, doğru karar alamıyor, adil değil vb. Bunun teorik bir çözümü var: yapay zeka bir patron! Peki, bir algoritma için çalışmak istediğinizden emin misiniz?
Pazar günü Twitter (X demeye alışamadım) hesabımda bu konuda bir anket yaptım. “Yöneticiniz/ patronunuzun bir algoritma olmasını ister misiniz?” sorusuna 300 civarında cevap geldi. Katılımcıların beşte biri “bilemedim/ sonucu göreyim” derken geri kalanlar “evet” ve “hayır” arasında neredeyse eşit dağıldı. Elbette bunun bilimsel bir sonuç değil, ama meselenin karmaşıklığını gösteren bir anekdot olabilir.
Tabii aslında bu biraz teorik bir soru. Zira dünyada milyonlarca kişinin patronu zaten bir algoritma. Bilhassa gig ekonomisinde, yani ürün (Amazon, Yemeksepeti) veya hizmet (Armut, Uber) sağlayıcıların internet platformları üzerinden müşteriyle buluşturan sistemlerde iş yapanlar böyle çalışıyorlar. Algoritma kim, hangi müşteriyle, en uygun şekilde, doğru fiyata nasıl eşleşir konusunda karar veriyor ve ona göre yönlendirme yapıyor.
Mesele burada bitmiyor. Pek çok şirket iş görüşmesine çağıracağı adayları yapay zeka yardımıyla belirliyor. Binlerce başvuru arasında mülakat aşamasına geçiş, onun ellerinde. Yahut pek çok fabrikanın hangi ürünü, ne zaman, ne miktarda üreteceğine artık planlama mühendislerinden çok yazılımlar karar veriyor. Hatta savaşlarda hangi hedeflerin vurulacağı dahi artık algoritmaların hükümranlık alanında.
Üstelik, büyük teknoloji şirketlerinin en iddialı projeleri yapay zeka kişisel asistanları daha kullanışlı hale getirebilmek. Eğer Elon Musk haklı çıkar da dünya 2029’da insan gibi anlayan ve davranan “genel yapay zeka” (artificial general intelligence - AGI) noktasına varırsa, bu adımın yöneticiler için atılması da an meselesi olacak.
Peki, yapay zeka bir yöneticinin avantajları/ dezavantajları neler olabilir?
Twitter anketindeki soruya olumlu cevap verenler algoritmanın mobbing yapmayacağını, profesyonel karar vereceğini, zaman tasarrufu sağlayacağını belirttiler. Bunlara bir de asla yorulmayacağını, her raporu hemen okuyacağını ve sizinle konuşmak için her zaman müsait olacağını da ekleyebiliriz.
Olumsuz cevap verenlerin odağında algoritmaların henüz hatasız çalışmadığı ve insani ilişkilerin önemli olduğu vardı. Bunların her ikisi de doğru. Zira yapay zeka gerçekten de bazen “uyduruyor”— teknik deyimle halüsinasyon görüyor (insanların bunu ne kadar yaptığını sizin değerlendirmenize bırakıyorum!). Hele bir de hack edilirse işler iyice içinden çıkılmaz hale gelebilir. Üstelik, çalışanlar için kişisel temas hala çok önemli. Virgina Üniversitesi’nin Darden İşletme Okulu’ndan Roshni Raveendhran’ın bu konudaki araştırması ilginç. Buna göre algoritmalar tarafından yönetilen kişiler, tecrübeleri pozitif olsa bile, işlerini basit bulmaya ve iş tatminlerini kaybetmeye başlamışlar. Ne de olsa insan tamamen rasyonel bir varlık değil.
Ancak bence dört daha büyük bir sorun var. Birincisi, algoritmaların çalışanlar için nasıl karar verdiği net olmayan bir “kapalı kutu” olması. İkincisi, tam anlayamadığımız bu “aklın”, yapısı itibariyle, yaptıklarının sorumluluğunu almaması. Üçüncüsü, kritik kararları yapay zekaya havale etmenin zihinsel tembellik ve durağanlık tetiklemesi. Nihayet, çalışanların şahsi mahremiyet alanının kalmaması.
Benim görüşümü, yapay zekânın şimdilik karar verici değil, karar destek süreçlerinde kullanılması gerektiği. Ancak bazı toplantılara kendi yerine bir ‘chatbot’u gönderen Kanadalı bir iş insanına da imrenmedim değil!