Patronun maça götürdüğü şoför üstüne mesai istedi
FİNANSBANK’ı 1987 yılı Ekim ayında kuran Hüsnü Özyeğin, ilk yıllarda bir hafta sonu taraftarı olduğu Beşiktaş’ın maçına gitti.
İnönü Stadyumu’na yaklaşırken şoförüne teklifte bulundu:
- Hüseyin, yanımda bizim locaya girmek üzere iki bilet var. Sen de Beşiktaşlısın. Maçı izlemek ister misin?
Şoförü çok memnun oldu:
- Çok teşekkür ederim efendim. Elbette maçı izlemek isterim.
Özyeğin, o akşam Beşiktaş maçını stadyumda şoförüyle yan yana izledi. Ertesi gün bankada asistanı Esin Hanım masasına bir kağıt koydu. Özyeğin, sordu:
- Nedir bu?
Asistanı yanıtladı:
- Efendim şoförünüz Hüseyin Beyin mesai yazışması.
Yazışmayı inceledi, şaşırdı:
- Bizim Hüseyin’e bak. Birlikte izlediğimiz Beşiktaş maçında geçirdiği zamanı da fazla mesai olarak yazmış.
Odasından çıktı, bankayı kurduğu ilk günden itibaren yanında olan ekibinden Ömer Aras’ın odasına girdi:
- Bazı insanları hiç anlamıyorum. Geçen hafta sonu şoförüm Hüseyin’le Beşiktaş maçına gittim. Yanımda fazla bilet vardı, maçı birlikte izledik. Maçta benden fazla eğlendi. Şimdi üstüne fazla mesai istiyor. Maçta geçen zamanını da fazla mesai olarak saymış.
Ömer Aras güldü:
- Boş verin, adam üç kuruş kazansın. Temelde haklı.
İçinden şöyle düşündü:
- Tam da Hüsnü Bey’e göre bir şoförmüş.
Bu ilginç öyküyü QNB Finansbank Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Aras’ın Remzi Kitabevi’nden çıkan “Deneyimler” adlı kitabında okudum.
Aras, bu öyküye kitabının “Patronlar Nasıl Yönetilir?” başlıklı bölümünde yer verdi. Öyküyü şöyle noktaladı:
- Aslında şoförün uyanıklığı Hüsnü Bey’in hoşuna gitmişti. Hoşuna gitmeyen ise bankaya masraf çıkarmasıydı.
Aras, bu öyküyü aktardıktan sonra patronlarla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
- Patronlar, her tip maliyete son derece hassas yaklaşır. Maliyet kontrolü yönünde attığım her adım, tüm patronlarım tarafından takdir edilmiştir.
Kendisiyle çalışan tüm yöneticilerin maliyetlere duyarlı hareketlerini takdirle karşıladığını vurguladı:
- Maliyet duyarlı yaklaşım patronla ilişkileri geliştirir. Patronun düşünmediği maliyet duyarlılığını gösteren yönetici, patronun gözünde çok kredi kazanır.
Ömer Aras, kitabının kapağında “Deneyimler” başlığının altına el yazısıyla şunu yazdı:
- İnsan paylaştıkça çoğalır…
Kitabın yayına hazırlanmasında İzzeddin Çalışlar’dan destek alan Aras’ın “Deneyimler”inden alınacak, çıkarılacak çok ders var.
Aras, kısa sürede 3’üncü baskıya, 9 bin adete ulaşan kitabının telif gelirlerini Darüşşafaka Cemiyeti’ne bırakıyor.
Aras, Hüsnü Özyeğin ile bankanın kuruluşundan Yunanlı NBG’ye satışına kadar çalıştı. Yunanistan’da her hükümet değişikliğinde NBG’nin yönetimi değiştiği için o dönemde 4 farklı patronla çalışmış oldu.
Halen Katarlı patron QNB ile birlikte Finansbank’ın Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini sürdürüyor.
Kısacası kitabı alan, Aras gibi duayen bir bankacının “Deneyimler”inden yararlanırken, Darüşşafaka’da eğitim gören öğrencilere de bağış yapıyor…
İlk günden deri kaplı çek karnesi verirseniz batarsınız
HÜSNÜ Özyeğin, aralarında Ömer Aras’ın da bulunduğu ekibiyle 1987 yılının ikinci yarısında Finansbank’ın kuruluşunu tamamlamış, açılış günü gelmişti.
26 Ekim 1987 günü çok az sayıda davetlinin katılımıyla açılış yapıldı. İlk müşteri olarak Vehbi Koç davet edildi.
İlk hesap Vehbi Koç’a açıldı, ilk kredi de onun imzasıyla Tat Konservecilik’e verildi. Hüsnü Özyeğin ve ekibi böylece bankacılıkla ilgili şu yaklaşımını ortaya koymuş oldu:
- İlk krediyi Türkiye’nin ödeme gücü en yüksek patronuna vermek, sağlamcı bir yaklaşımla bankacılık yapacağımızı gösteriyor.
Ömer Aras, imzaların atılması sonrası Vehbi Koç’a deri kılıfında bir çek defteri takdim etti. Koç, önce teşekkür etti, ardından şu uyarıyı yaptı:
- Siz ilk günden deri kaplı çek karnesi verirseniz batarsınız…
Ömer Aras, bu önemli öyküye de “Deneyimler” kitabında yer verdi. Kitapta öyküyü şöyle bağladı:
- Vehbi Bey’in daima hatırladığım bu sözü, birinci nesil patronların maliyet duyarlılığını gösteren güzel bir örnekti.
Aras, Hüsnü Özyeğin’in şoförü ve Vehbi Koç’un uyarısını içeren öyküleri kitabının “Patron Nasıl Yönetilir?” bölümünün “Patronların Ortak Özellikleri” alt başlıklı bölümünde aktardı.
Bu bölümdeki 6 saptaması dikkatimi çekti:
- Patronlar tüccar zihniyetlidirler ve ticari risk alırlar
- Maliyetlere aşırı duyarlıdırlar
- Çalışkandırlar, ekiplerini çok çalıştırırlar
- Hiçbir zaman “Bunu yapamayız” demezler, hep büyük iş kovalarlar
- Organizasyon hiyerarşisine önem vermeden tüm çalışanlarla direkt temas kurarlar
- Ödüllendirmede elleri sıkıdır
Finansbank kurulurken hisseyi hiç düşünmedim
ÖMER Aras, “Deneyimler” kitabının “Yaptığım ve Gördüğüm Hatalar” bölümündeki alt başlıklardan birini şöyle attı:
- İnandığın işten hisse al.
Finansbank’ın 1987 yılı Ağustos ayındaki kuruluş görüşmelerini anımsadı:
- O an tek düşüncem, kurulacak bankada kimlerin olacağı, ne tür bankacılık yapılacağı ve başarıya nasıl ulaşacağımızdı. Sağlayabileceğim şahsi menfaati hiç düşünmedim. Hüsnü Bey Genel Müdür, ben de yardımcısı olacaktım.
32 yaşında heyecan dolu bir bankacı olarak işin ruhuna odaklandığını düşündü:
- Kurulacak bankada ufak bir hissem olmasını bile istemedim. O zaman ufak bir hissenin ne anlama geldiğinin de farkında değildim.
Hüsnü Özyeğin’in birçok iş insanına yüzde 1-2 hisse sattığını irdeledi:
- Benim hisse alacak param yoktu ama aileme ait bir varlığı satıp paraya çevirebilirdim. Ancak, aklımın ucundan geçmedi. Hüsnü Bey’in bedava hisse vermesi de beklenemezdi. Çünkü o da banka kurmak için gerekli asgari sermayeyi zar zor bulmaya çalışıyordu.
Ömer Aras, Finansbank’ın kuruluş yıllarında hisse konusuna bakışını anlattıktan sonra şu noktanın altını çizdi:
- Hisse senedi yatırımı çok önemlidir. Dünyadaki tüm zenginlere bakınca, varlıklarını yatırıma koyulan sermayenin sağladığı yüksek getiriyle edindikleri görülür.