Pasifik’te de sular ısınıyor
Bu günlerde tüm dikkatlerimiz Rusya-Ukrayna çatışmasına odaklandığından dünyanın diğer bölgelerinde cereyan eden olaylara ayıracak pek az vaktimiz kalıyor. Halbuki Pasifik’te uluslararası rekabet ve artarak yoğunlaşan güvenlik endişeleri yakın gelecekte daha fazla dikkatimizi çekeceğe benzemektedir. Özellikle iki gelişme önem arzediyor: Kuzey Kore’nin yürüttüğü yeni füze denemeleri ve Çin’in bağımsız bir ülke olmasına rağmen kendisinin ayrılmaz bir parçası olduğunu iddia ettiği Tavyan için sorun oluşturacak biçimde bazı Pasifik ülkelerinde askeri tesisler de inşa ederek bölgeye nüfuz etmesi.
Önce Kuzey Kore’den söz edelim. Bu ülke anlaşılması zor, hasımları kadar dostları açısından da problem teşkil eden bir ülkedir. Güney Kore çok uzun süredir Kore yarımadasında iki Kore olduğu gerçeğini benimsemiş görünmektedir, Kuzey Kore için varlıksal bir tehdit oluşturmamaktadır. Onunla normal ilişkiler geliştirmeye, hatta bir ölçüde refahını onunla paylaşmaya gayret etmiştir. Ancak, Kuzey’le ilişkilerini istikrara kavuşturmasında iki engelle karşı karşıyadır. İlkin, Kuzey’den bakıldığında, Güney demokrasi ile yönetilen bir pazar ekonomisinde hayatın nasıl seyrettiğine dair huzur kaçırıcı bir örnek oluşturmaktadır. Dünyanın en sıkı yönetilen diktatörlüklerinden biri olan Kuzey için, güneyinde bir refah modelinin hüküm sürmesi fazlasıyla rahatsız edicidir. Bundan kurtulmanın yolu ise temasları asgari düzeyde tutmak, sık sık da düpedüz hasmane düzeye tırmanan rekabetçi ilişkilere yönelmektir. İkinci olarak, Güney Kore, güvenliğini sağlam tutmak için, Kuzey’in baş düşmanı olarak gördüğü ABD ile yakın bir ittifak içerisindedir. Cevaben Kuzey nükleer silahlar ve taşıma sistemleri geliştirmiştir. Bunların hedefi tutturmakta ne kadar güvenilir olduğu bilinmese de, Amerikan kıtasına ulaşabilecekleri bilinmekte, böylece Kore yarımadasına bir Amerikan müdahalesi caydırılmaktadır.
Kuzey Kore, ABD ve Güney’e karşı, ekonomisini temel alan bir strateji geliştirmiştir. Sık sık açlık yaşayan fakir bir ülkedir. Kıtlıkla karşılaştığında, hükümet acil ihtiyaçlarını karşılamak için kullanacağı bazı iktisadi imkanlar elde etmek amacıyla hasımlarıyla işbirliğine yanaşmaktadır. Ancak, bu işbirliği uzun vadede uyumlu ve istikrarlı bir ilişkiye temel teşkil etmemekte, iktisadi koşulların iyileşmesiyle yeniden uyumsuz ilişkilere geri dönülmektedir. İlginçtir ki, Çin’in bir miktar daha etkili olduğu söylenebilirse de, Kuzey Kore’nin dostu bilinen ne Çin’in ne de Rusya bu ülkeyi güçlü biçimde etkileyebilmektedir. Görünüşe göre, ümit edilir ki bölgesel barışı fazla tehdit etmeden, Kuzey Kore, hasımlarını ve bazen de dostlarını kızdıran davranış kalıbını sürdürmeye devam edecektir.
Çin’in Pasifik’teki eylemleri ise daha sorunludur. Tarihi bakımdan başka ülkelere ait olduğu kabul edilmiş olan bazı adaların mülkiyetinin aslında kendisine ait olduğunu iddia ettiği, üzerinde yerleşme olmayan bazı kaya parçalarını ve kumlukları ise askeri tesislere dönüştürdüğü zaten biliniyordu. Şüphe ile karşılanan bu davranışlarını şimdi de bazı küçük ada devletleri ile kurduğu ilişkiler izlemektedir. Solomon Adaları ile Çin donanmasına kolaylıklar sağlayacak askeri tesisler için bir anlaşmaya varıldığı, bunun yanında Fiji Adaları ile askere ve polise eğitim verilmesini öngören daha da kapsamlı bir anlaşma üzerinde ise çalışıldığı anlaşılmaktadır. Avustralya’nın küstahça etkisi altında tuttuğu ve Amerikan nüfuzuna açık olan bu ülkeler, Çin ile iktisadi ilişkilerini güçlendirmenin, mevcut “Batı” bağlantılarını korumakla yetinmekten daha iyi olduğuna karar vermiş gözüküyorlar. Çin’in buralardaki nüfuzunun ne oranda ilerleyebileceği ve bu ülkelerde şu anda etkin konumda olan güçlerin ellerindeki tüm imkanları kullanarak gelişmeleri engelleyip engellemeyecekleri belli değildir.
Belki daha da önemli olan Tavyan’ın karşı karşıya kaldığı meydan okumadır. Çin, Tavyan’ın kendisinin ayrılmaz bir parçası olduğunu ileri sürmektedir. Tavyan’daki mevcut siyasi sistemin, Komünistlerin Kıta Çini’ni ele geçirdikleri sırada Formosa’ya sığınan Çankayşek tarafından kurulmuş olması, buranın Çin Halk Cumhuriyeti’nin bir parçası olduğunu ileri sürmek için yeter sebep değildir. Karşımıza yine demokrasi ile yönetilen iktisaden müreffeh komşu devletin yarattığı rahatsızlık sorunu çıkmaktadır. Ancak Kuzey Kore’den farklı olarak Tavyan’ın Çin Halk Cumhuriyeti için ciddi bir tehdit oluşturduğunu söylemek mümkün değildir. Ayrıca, Çin’in refah ve teknolojisini güçlendirmek için Tayvan’la güçlü bağlantılar kurduğu da biliniyor. Nitekim, bilgisayar çipleri alanında Çin de Batı ülkeleri kadar Tavyan’a bağımlıdır. Şi Jinping yönetimindeki Çin daha otoriter olma yoluna girmiştir. Özel girişim devlet şirketleri lehine sınırlandırılmakta, uluslararası ekonomiye bağımlılık azaltılmaya çalışılmakta, dış dünya ile ilişkiler daha hasmane bir çerçeveye oturtularak yeniden tanımlanmaktadır. Bu bağlamda Tayvan, Çin’in Batı’nın bir zaaf anında kolayca topraklarına katabileceğini düşündüğü bir husumet odağı oluşturmaktadır. Ukrayna’da Rusya’nın giriştiği maceranın gösterdiği gibi, bu kolaylıkla takdir hatalarına düşülebileceği tehlikeli bir durumdur. Ukrayna’daki tehlikeli durumun ortaya çıkmasından sonra, Pasifik’te de suların uluslararası barışı tehdit edecek biçimde ısınmaya başlamasının hayra alamet olmadığı unutulmamalıdır.