Paranın ekonomi politiği

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI

İktisat eğer diğer disiplinlerle birlikte ele alınıp tarihsel boyutu ile değerlendiriliyorsa farklı bir analiz yapılıyor demektir. Bunun adı da ekonomi politik olur. İktisatçılar uzun yıllar neoklasik iktisadın baskın ana akım olmasının da etkisi ile ekonomi politiği görmezden geldiler. 2008 krizi ekonomi politiği tekrar iktisatçıların gündemine girmesine neden oldu.

Ekonomi politik hükümetin izlediği politikalara neden sorusunu sorar. Örneğin hükümet neden inşaat sektörünü destekliyor da tarım sektörünü desteklemiyor sorusunu sorar. Sorunun yanıtını tarihsel gelişimi göz önüne alarak bu politikanın kimlere yarar getirdiğine bakar, sonra da analizini yapar.

Finansal sistemin güçlenmesi, uluslararası sermaye hareketlerinin artması parasal teşvikleri daha da önemli kıldı. Krediye erişim kolaylığı bile kimi zaman seçilen sektörü ihya etti. Bundan dolayı hükümetlerin izlediği makro iktisat ve ihtiyati politikalar önemli hale geldi.

Yeni yıl öncesi küçük bir bankacı gurupla konuştuğumda artık kredi vermek istemediklerini, plase ettikleri kredileri de biraz hükümetin zorlaması ile yaptıklarını söylediler. Yani “paranın patronu bu kadar yüksek enflasyona rağmen hükümet mi” diye sordum, yanıtları “evet” oldu. Bu yanıtı alınca aklıma yüz elli yıl önce 1873’de W. Bagehot’un söylediği şu söz geldi:

"Para kendi kendini idare edemez"

2008 krizi döneminde birçok ülkede merkez bankaları parayı doğru idare ettiler ve krizin daha da derinleşmesini engellediler. Türkiye’de ise TCMB özellikle 2014 yılı sonrası paranın idaresinden vazgeçmeye başladı. Son iki yıldır adeta para politikası uygulamıyor. Paranın idaresi hükümette. Bu savımızın doğruluğu için öyle büyük analizler yapmaya gerek yok. Çünkü bir merkez bankasının başarısının ölçütü enflasyon oranıdır. Enflasyon ne kadar yüksek ise merkez bankası da o kadar başarısızdır. Üstelik TCMB hükümetin sektörel kayırmalarına destek vererek yaşadığımız krizin derinleşmesine adeta yardımcı olmakta.

Hükümet ve TCMB bu politikasına halen devam etmekte. İnşaat sektörüne destekler müjde olarak açıklanmakta. Sabit gelirlerin önemli bir kısmının yoksulluk gelirinin altına düştüğü bir ortamda bu müjde paketleri yine kayırılmış kesimlere ve sektörlere gelir aktarımından başka bir şey değil.

Yine KKM mevduat uygulaması da benzer bir amaçla yapılmakta. Tüm bu uygulamalar gelir dağılımını daha da bozmakta. Bu ise Keynes’in ifadesi ile toplam talebin istikrar kazanmasını engeller. Sonuçta yaşadığımız kriz stagflasyona dönebilir.

Yazıyı Keynes’in bir sözü ile bitirelim: “Her şey söylenip yapıldığında, para teorisi çamaşır yıkanınca bütün kirler ortaya dökülür gerçeğinin ayrıntılı biçimde işlenmesinden daha fazla bir şey değildir."

Okuma Önerisi: Keynes ve Keynes’in İktisadı, Derleyen: Ömer Faruk Çolak

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Gizli veri 02 Ekim 2024
Venezuela’nın kaderi 21 Ağustos 2024