Paradokslar
Paradoks, yani görünüşte mantıklı olan ifadelerin şaşırtıcı sonuçlar vermesi, Yunanca ayrık ve düşünce kelimelerine dayanıyor. İş hayatında karar almanın giderek zorlaştığı günümüzde, altı paradokstan ilham almaya ne dersiniz?
DOĞRU NEDİR? Bilinen ilk paradoks, Giritli Epimenides’in ‘Tüm Giritliler yalancıdır’ ifadesi. Hem filozofun haklı hem de önermenin doğru olması mümkün değil. Bu da bize kim söylerse söylesin bazı cümlelerin doğruluğunu sorgulamamız gerektiğini gösteriyor. Nitekim, günlük hayatta Epimenides ile sıkça karşılaşıyoruz. İşte bu yüzden, toplantılarda görüş ve iddialarına destek olarak somut veriler sunmak yerine yalnızca ‘bunu ben söylüyorum’ cümlesine sığınanlara dikkat! Zira bir şeyin yegâne kanıtı yalnızca onu söyleyen kişi olamaz.
RAKİP RAKİPTİR. Troya Savaşı’nın mitolojik kahramanı Aşil koşu yarışında kaplumbağayı geçebilir mi? Zeno’nun cevabı: hayır. Onun kurguladığı hayali yarışa, hakkaniyet gereği, kaplumbağa önde başlar. Etap etap ilerlediği varsayılan müsabakada, Aşil ne zaman kamplumbağanın olduğu noktaya varsa, kaplumbağayı az da olsa ilerlemiş bulur. Bu böyle sürer gider ve ‘yarı tanrı’, kaplumbağaya asla yetişemez. Elbette gerçek hayatın böyle işlemediğini biliyoruz. Ancak unutmayalım: siz Aşil kadar hızlı, rakip şirket kaplumbağa kadar yavaş olsa bile, eğer yarışa önde başladıysa ve doğru istikamette ilerliyorsa, onu yakalamanız kolay olmayabilir.
DUNNING KRUGER. 1995’te bir kişi, kendisini güvenlik kameralarına görünmez hale getireceğine inandığı için yüzünü limon suyuyla yıkadı ve iki bankayı soydu. Limon suyunun ‘görünmez mektuplarda’ yaptığı etkiyi sağlamadığını mahkemede öğrendiğinde, onun için çok geçti. Bu olaydan ilham alan iki bilim insanı, tezlerini ortaya attılar: kötü performans gösterenler, eksikliklerini fark edemezler. Beklendiği üzere, bunun sebebi de bu kişilerin temelsiz bir özgüvenle hareket etmeleri. Yani, eskilerin ‘cahil cesareti’ dediği konu. İşte bu yüzden, çok iddialı ifadeler kullananların, bunu destekleyecek birikime sahip olup olmadığına dikkat etmeliyiz. Fakat konu burada bitmiyor, zira ‘cahil cesareti’nin tam tersi de söz konusu. Bir konu hakkında daha çok bilgi sahibi olanların, kanaatlerinden daha fazla şüphe etmeleriyle de karşılaşabiliyoruz. Socrates’e (ve başka filozoflara da) atfedilen ünlü paradokstaki gibi: ‘Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir’. Yani, bazen kendilerinden şüphe ederek sessiz kalanların aslında sözlerine kulak vermemiz gereken kişiler olduğunu da aklımızdan çıkarmamalıyız.
KISIR DÖNGÜ. İlk akla gelen örnek, bir kişinin ilk defa işe girmesi. İş ilanlarında iş tecrübesi aranır, fakat bir kişinin iş tecrübesi olması için de bir işe girmiş olması gerekir. Bir başka örnek, bir belgeyi almak için, ancak o elinizdeyse alabileceğiniz bir başka belgenin istenmesi. Kısır döngü diye adlandırabileceğimiz bu örnekler, bizi çözümsüzlüğe itebilir. Bu yüzden süreçlerimizi (işe alım, ödeme, sevkiyat) tasarlarken, çözümün sistem tarafından engellenmediğine emin olmalıyız. Yoksa, kendimizi veya paydaşlarımızı, çarkın içinde koşturan ama ilerleme kaydedemeyen bir hamster haline sokabiliriz.
GROUCHO MARX. Ünlü komedyenin ‘Kulübünüz beni bile üye kabul ediyorsa, artık ona girmek için arzu duymuyorum!’ sözünü, şirket markası için çok dikkate almalıyız. İş ortağınız veya müşteriniz olmak için sırada bekleyen kişiler bile bir gün gelip sizin bir parçanız olmak istemeyebilir. İşte bu yüzden güçlü bir markanızın olması elzem. Sizinle iş yapmak isteyenlerin bundan kalıcı olarak mutluluk (hatta gurur) duymasını sağlayabiliyorsanız, muhtemel risklere karşı ciddi bir savunma hattı kurmuşsunuz demektir.
KİMİ HEDEFLİYORUZ? Okuma yazma bilmeyenlere ‘Okuma yazma öğrenmek isteyenler aşağıda yazılı adrese müracaat edebilir.’ broşürü dağıttığınızı düşünün. Bu düşünce size komik gelse de bu tip hataları maalesef o kadar sık yapıyoruz ki! Erişmeye çalıştığımız müşterilerin gitmediği yerdeki pazarlama çalışmaları veya dikkate almayacağı reklamlar bu hataların örnekleri. Bazen de zaten ikna olmuş tüketicilere tekrar tekrar aynı şeyleri anlatıp vakit ve para kaybediyoruz. Bu yüzden, mesajlarımızın hedefi, içeriği ve yöntemi arasındaki tutarlılığı, sürekli yeniden gözden geçirmemiz şart.
Bu haftaki sohbetimizi, çok sevdiğim, çevremde pek kimsenin gülmediği (ama eminim okurların kıymetini bileceği!) bir paradoksla bitirelim: üç çeşit insan vardır; sayı saymayı bilenler ve bilmeyenler.