Para sarhoşu borsalarla nereye gidiyoruz?
Dünya Bankası ve OECD’nin hiç de iç açıcı olmayan raporlarından sonra Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) dünya ekonomisinin gidişatıyla ilgili son tahminlerini bugün açıklaması bekleniyor ama şu ana kadar ortalığa saçılan trilyonlarla ve verilen güvencelerle kendinden geçmiş görünen borsaların ve finans piyasalarının bu verilerden de fazla etkilenmesi beklenmiyor. Aslına bakarsanız piyasalar pandemiyi de fazla takmıyor, onların aklı parada, paranın kaynağında.
Evet, piyasaların gözü başta ABD Merkez Bankası (Fed) olmak üzere merkez bankalarında ve önde gelen ülkelerin para otoritelerinde. Dünyanın parasını yönetenlerin cephesinden “merak etmeyin arkanızdayız, ne gerekiyorsa onu yapacağız” mesajları ve bu mesajları doğrulayan adımlar gelmeye devam ettiği sürece, ne uluslararası kuruluşların uyarıları ne de pandemi cephesinden gelebilecek tatsız haberler, trilyon sarhoşu piyasaları ve borsa oyuncularını kendine getiremeyecek.
Paranın yönetimi devlete geçti
Aslına bakacak olursanız paranın yönetimi büyük ölçüde merkez bankalarının ve devletlerin yönetimine geçti son dönemde. Dünkü Financial Times (FT) gazetesinde yer alan verilere göre merkez bankalarının piyasalara sağladığı destek 17 trilyon doları geçti ve onlar dünya tahvil piyasalarının yeni patronları haline geldi. Küresel tahvil piyasaları dünyadaki toplam borcun yüzde 50’den fazlasını yönetiyor ve şimdi gelinen noktada bu piyasaların fiilen “devletleştirilmiş” olduğunu söylemek mümkün.
Bana ilginç görünen birkaç rakam daha vereyim. Gene FT’de yer alan verilere göre dünyadaki toplam finansal varlıkların değeri şu anda 231.7 trilyon doları bulmuş durumda. Küresel likidite havuzunun ise 160 trilyon doları aşması bekleniyor. Yani finansal varlıkların toplam değeri likidite havuzunun 1.45 katını buluyor. FT’ye bu verileri sağlayan Cross Border Capital yıl sonunda bu oranın 1.66’ya yükselebileceğini tahmin ediyor. Yani varlık fiyatlarının daha da yükselmesi bekleniyor. Goldman Sachs ise sürekli olarak büyüyen ve parlak bilançolara sahip olan başarılı şirketlerin önümüzdeki on yıl içinde de parlak bir performans göstermesinin beklendiğini belirtiyor.
Bu film iyi bitmiyor
O halde yapılacak şey belli. Biz de para ucuzken ve kredi bolluğu varken bulup buluşturup iyi şirketlere yatırım yapalım ve gerisini düşünmeyelim. Ancak küçük bir sorun var, biz bu filmi ilk kez görmüyoruz ve hiç de iyi bitmediğini çok iyi biliyoruz. 2008-2009 krizinde de, Lehman Brothers’ın batması sonrasında uçurumun kenarına gelen uluslararası finans sistemini ayakta tutmak için büyük merkez bankaları seferber edilmiş ve G-20 ülkelerinin de desteklediği muazzam bir para bolluğu yaratılarak küresel finans sisteminin çöküşü önlenmişti. Bu gelişmeleri yakından izleyen en uyanık borsa oyuncuları ise dünya borsalarının dibe vurduğu 2009’un mart ayında ufaktan alımlara başlayarak 2020’nin Mart ayına kadar süren büyük yükselişin startını vermişti.
Finansallaşan küresel kapitalizmin çökmesi o an için önlendi fakat küresel sistemin kurucusu olan gelişmiş ülkeleri krize sürükleyen yapısal sorunlar çözülmediği için dünya ekonomisinin 2008 öncesinde yaşadığı parlak döneme, küreselleşmenin altın çağına geri dönmesi mümkün olmadı. Aradan geçen sürede başta Çin olmak üzere önde gelen Yükselen Pazar ülkelerinin ekonomileri eskisi kadar olmasa bile tatminkar sayılabilecek bir büyüme gösterdi ama Batı’nın zengin ülkelerinde, küreselleşmenin ve dijital devrimin kaymağını yiyen küçük bir azınlık servetine servet katarken bu toplumların geniş kesimi eski günlerini arar hale geldi.
Pandemiye karşı para duvarı
2009’dan bu yana yaşananlar küresel kapitalizmin beşiği olan ülkelerde ekonomik büyümenin yavaşladığını, toplumsal tatminsizliğin arttığını, iletişim devriminin büyüyen eşitsizliği çok daha hissedilir hale getirdiğini ve toplumsal konratın bozulduğunu gösterdi. Bu süreç sonunda Brexit’i, Trump’ı ve popülist ‘tek adam’ rejimlerini iktidara getirdi.
2.Dünya Savaşı sonrasında kurulan Birleşmiş Milletler ve IMF gibi uluslararası kurumların da görevini yapamaz hale geldiği görüldü bu dönemde. İklim değişikliği gibi insanlığın yakın geleceğini tehdit eden sorunların bile yeterince ciddiye alınmadığı bir ortam oluştu. Dünyayı gafil avlayan COVID-19 krizi de işte bu ortamda gündeme geldi. Şimdi de pandeminin etkilerine karşı bir para duvarı örülerek ve borsalardaki yükselişle avunarak bu krizin de atlatılabileceğini ve statükonun korunabileceğini düşünenler var. Bugünkü ortamda inandırıcı olmaları çok zor görünüyor.