Para politikasına zayıf destekler ve işini zorlaştıran adımlar
Enflasyonla mücadelede öne çıkan para politikasının yanında maliye politikasından da adımlar gelmeye başladı. Yılın ikinci enflasyon raporunda, Merkez Bankası yılsonu TÜFE enflasyon tahmininde çok ufak bir artışa giderken, gelecek yılın sonuna ilişkin yüzde 14’lük tahmininde herhangi bir değişikliğe gitmedi. Bu yılsonu için hafif yukarı güncellenen yüzde 38’lik hedefin de mevcut riskleri dikkate aldığımızda hâlâ çok iddialı olduğunu, yüzde 45’ler civarında bir enflasyonun daha olası olduğunu düşünüyoruz.
18 ayda enflasyonun 60 puan inmesi öngörülüyor
Asıl daha iddialı olan hedefin 2025 yılına ait olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu ay sonunda yüzde 75’ler civarına yaklaşacak enflasyonun yaklaşık 18 ay sonra yüzde 14’e indirilmesi çok iddialı bir hedef olarak görünüyor. Mevcut OVP’ye göre yüzde 4,5 olan büyüme hedefi ile 2025 yılında enflasyonun yüzde 14’e düşürülebilmesi mucize olur. TCMB’nin çıktı açığı tahminlerine
baktığımızda büyüme tahminini OVP‘den farklı olarak yüzde 1,30 iki civarında olduğunu görüyoruz. Bu bile öngörülen enflasyon tahmini için oldukça iyimser kalıyor.
Faiz indirim beklentisi artar
TCMB’nin 2025 tahmininin yüzde 14’te olmasının bir başka işaret ettiği nokta ise yılın son çeyreğinde faiz indirim beklentisinin ciddi biçimde artma ihtimalidir. Son çeyrekte 12 aylık enflasyon beklentisi yüzde 14’lere doğru yaklaşan Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 50’de tutması çok zorlaşacaktır. Yüzde 35’lere yakın bir reel faiz öngörüsüyle para politikasının çok daha sorgulandığı ve faiz indirimi baskısının arttığı bir sürece girebiliriz. Bir taraftan gerekirse daha fazla sıkılaşma sinyali veren Merkez Bankası’nın, diğer taraftan enflasyon tahminine bağlı olarak bir gevşeme sinyali verdiğini de söyleyebiliriz. Birkaç ay içerisinde daha fazla görülecek bu durumun para politikası açısından zorlukları artıracağı kanaatindeyiz.
Enflasyonla mücadelede destek vermesi istenen ve uzun süredir gündeme gelen maliye politikasında tasarruf önlemlerine ilişkin bir paket de geçtiğimiz hafta açıklandı. Üzerine çok fazla konuşulan bu konu hakkında söyleyebileceğimiz birkaç önemli nokta bulunuyor. Tasarrufa yönelik bir adım atılması elbette olumlu. Bu adımlar içerisinde kamuoyunun sık gündeme getirdiği makam araçlarına yönelik adımların gelmesi de elbette pozitif bir gelişme. Bununla birlikte, açıklanan paketin enflasyonla mücadeleye destek vermek açısından oldukça sınırlı olduğunu, büyük oranda yapısal bir nitelik taşımadığını ve verimlilik hedefleri ile de çelişen noktalar olduğunu düşünüyoruz. 2,5 trilyon TL civarında açık verilmesi beklenen bir yılda henüz netleşmese de 100 -150 milyarlık bir tasarruf paketinin enflasyon üzerindeki etkisi sınırlı olacaktır. Yeni makam araçlarının üç yıl süreyle alınmayacak olmasına rağmen, tasfiye edilen araçların yerine yenisinin gelme kapısının açık olması olası tasarrufun boyutunu azaltıcı bir etkide bulunacaktır. Temelde makam araçlarının alımının durdurulması kadar mevcudun azaltılması da önemli bir ihtiyaç gibi görünüyor. Lojmanların satılması ise kamuya kısa vadede bir gelir sağlayabilir. Bununla birlikte, kamuda göreve başlayan gençlerin barınma ihtiyacı için önemli işlev görebilecek bir imkânın kaldırılması yetenekli gençlerin kamuda istihdamı ve motivasyonu açısından elbette olumlu olmayacaktır. Lojman kullanımının mevcutta zaten gençlere çok fırsat vermediğini izliyorduk. İyileşmesi gereken bir uygulamanın kaldırılması, kamuya geçici ve sınırlı maddi destek sağlarken, ölçülmesi zor bir verimlik kaybına yol açma riski bulunuyor. Dar gelirlilerin aleyhine olan bu durumun servis araçlarının kaldırılması kararında da olduğu kanaatindeyiz. Yeni araç alımı yapılmaması gibi servislerin kaldırılması yerine etkin olmayan bölgelere yeni servis konmaması düşünülebilirdi. Bu durumunda yine dar gelirlilerin üzerine maliyeti daha fazla çıkan bir tasarruf adımı olduğu kanaatindeyiz. Bu çerçevede, kamudaki tasarrufu, cari harcamaları dışında bütçede çok büyük yer tutan transfer ve yatırım harcamalarında yapısal bir değişim ve dönüşümle sağlanması gerektiğine inanıyoruz. Sayın Bakan Şimşek’in açıklamalarından gelir tarafında da adımların geleceğini tekrar duymuş olduk. Kayıt dışı ile mücadele ve adaletli bir vergi sistemini getirmeye yönelik reformların son derece faydalı olabileceğini düşünüyoruz. Önümüzdeki süreçte bu tür bir çerçevenin olup olmadığını açıklanacak yeni reform paketlerinden öğreneceğiz.
Son olarak, enflasyonla mücadelede olumsuz etkide bulunacak bir kararın kamunun yönettiği, yyönlendirdiği fiyatlarda, köprü ve otoyol zamlarında olduğu gibi doğrudan enflasyona etkisi sınırlı olsa bile dolaylı yoldan beklenti kanalıyla ve kamuoyunun enflasyon beklentilerini oluşturmada negatif sinyal etkileri verebileceğini düşünüyoruz. Çok kere söylenmesine ve tekrarlanmasına rağmen kamunun yönettiği yönlendirdiği fiyatların TCMB’nin enflasyon tahmin hedefleri ile uyumlu olmaması, enflasyon beklentileri ve enflasyonla mücadele üzerinde olumsuz etkilerini sürdürmeye devam edecek gibi görünüyor.