Pandemiden çıkış ve GOÜ tercihleri
Yaklaşık 1 aydır bu köşe nezdinde değinmeye çalıştığım iletişim tercihleri konusuna müsaadenizle bu yazı ile ısrarcı şekilde devam etmek isteğindeyim. “Başka bir şey bilmiyor mu acaba?” serzenişlerini bir kenara bırakarak geniş çerçevede elimizdeki fırsatların ne ölçekte faydalı kullanıldığına eğilmek niyetindeyim. Zira hep söylediğim üzere “tek başımıza yaşadığımız bir fiyatlama dünyası içerisinde değiliz” uyarısını zihinlerimizden çıkarmamakta fayda olduğu kanaatindeyim.
Ama öyle ama böyle bir şekilde pandeminin global ekonomi üzerindeki tahribatı en yüksek sürecinin çoğunlukla geride bıraktığımızı söylemek hata olmayacaktır. Bir şekilde farklılaşan sektör ve istihdam tercihlerinin yaratacağı daha önce alışmadığımız ve alışmakta kayda değer bir süre zorluk çekeceğimiz enteresan günler kapıda. Uzun vadeli planlama denilen kavram tam olarak bugün elinizdeki kabiliyetleriniz çerçevesinde neler yapabileceğiniz üzerine kafa yormaktan geçiyor. Sınırların farkında olmak kadar ne ölçekte zorlayabileceğinizi bilmek de ayrı bir önemli husus. Kabul edelim ki küreselleşme başlığının iki simgesi konumundaki sanayi üretimi, toplumların tüketimi ve hizmet sektörüne evrilme süreçleri zaman içerisinde ciddi farklılıklar sergiledi. Şimdi pandemiden çıkış sürecinin ortasında ve sonrasında da bu değişim daha hızlı bir şekilde devam edecek. Özellikle de hizmet sektörü istihdamında. İşlerine geri dönebilecek nispeten sayısı azalmış kesim dışında sektörlerini bıraktıkları gibi bulamayacak ayrı bir grup geleceğin en önemli problemi. Kamu kesiminin dünyanın hemen hemen her noktasında yarın kafa yoracağı sorun listesinin en üst sırasında bu gerçek yer alıyor.
Ancak, öncesinde farklı diğer sorunlarınızı çözmekle yükümlüsünüz. Üstelik zaman sizin sandığınız ölçekte düşük hızda ilerlemiyor. Tek başınıza olmadığınız evrende rakipleriniz kadar küresele yön veren önemli pozisyon sahibi karar alıcılara da odaklanmanız gerek. Bu nedenle sınırlarımız dışındaki eğilimi anlamadan içeriye kafa yormanın ciddi hata barındıracağı ifadesini sık sık tekrarlıyorum. Örneğin, para politikası gelişmeleri üzerinden gidelim. Rusya’nın, Brezilya’nın peş peşe sıkılaşma adımları attığı, Fed’e dair beklentilerin farklılaşmadığı bir ortamda ülke risk priminizi düşürmek için gereken tüm çabayı sınırları zorlayarak sergilemek gerekiyor. Dışarıdan içeriye doğru olan akışta evin içerisindeki yapısal sorunlara eğilmeden, atılan ve atılacak olan adımların iletişimini kurmadan, daha teknik ifade ile ‘beklentileri yönetmeden’ süreçler hep bir ayağı aksak olacaktır. Olmuştur, olmaya da devam edecektir.
Mart ayında TCMB yönetim değişikliğinin ardından lirada yaşanan yüzde 10’un üzerindeki değer kaybı enflasyon beklentilerinin TCMB’nin kendi anketlerinde yılsonu için +2 puan güncellenmesine zemin hazırladı. Piyasa pozisyonlanmasının uzun bir aradan sonra önüne geçen TCMB para politikası duruşu şimdilerde tam anlamıyla geride kalmamakla birlikte geleceğe dair beklentileri yönetmekte kısmen zorluk çekiyor. Piyasa katılımcılarının 2021 sonundaki enflasyon beklentileri yüzde 13-15 aralığına yoğunlaşırken Enflasyon Raporu II (ER) sunumu ile yüzde 9.4’lük tahminin (yüzde 70 olasılıkla) yüzde 12.2’ye yükseltilmesi hem olması gereken adım hem de öne geçememe olarak yorumlanabilir. Büyük çoğunlukla piyasaya yakınsamak elbette farkındalık açısından önemli. Diğer yandan ise beklentilerdeki geniş aralık ve gelecek dönemin barındırdığı yukarı yönlü enflasyon riskleri dikkate alındığında bir ayağı eksik kalıyor. Küresel emtia fiyatlamalarındaki yükseliş eğiliminin kısa vadede hız kesmesi beklenmiyor. Enerji fiyatlarını eşel mobil sistemi ile bir noktaya dek yönetilebilir kılmak elbette mümkün ancak üretici fiyatları kaynaklı maliyet artışının diğer kalemler üzerinden geçiş sağlamasını engellemek elimizde değil. Öte yandan iç tüketimin canlılığını koruduğu, kredilerde arzu edilen hız kesmenin henüz yaşanmadığının resmi makamlarca dile getirildiği ve yaz aylarında ekonominin daha az ekonomik aktiviteyi kısıtlayıcı pozisyonda olacağı düşüncesinden hareketle risklerin yukarı yönlü olduğu gerçeğini bir kez daha teyit etmenin mümkün olduğu bir pozisyondayız. Sanırım bu kısım tartışmasız.
Eğer ki Fed, BOE, ECB ve/veya BOJ değilseniz gelecek dönem beklenti yönetimi konusunda daha dikkatli ve olay spesifik ilerlemeniz elzem oluyor. Pek fazla seçeneğiniz de kalmıyor zaten. Bu nedenle geride kalan 1 ay içerisindeki muhtemel PPK toplantı metni ve ER sunumundaki iletişimlere birçok kez atıfta bulunma gereği duydum. Şu aşamada gelecek dönem belirsizliklerini azaltmakta pek fazla başarı sağladığımızı söylemek mümkün değil. Kısa vadelide ise evet, en azından politika faizinin 1-2 ay vadede mevcut seviyelerinde kalma fikri piyasa paydaşları nezdinde kabul görmüş durumda. Yukarı sapma senaryosu ya da daha düşük-kalıcı seviyeler için nasıl bir yol izleneceği ise maalesef net değil.