Pandemi ve enflasyonda anlatılar ve gerçekler
Artık COVID-19 ile savaşta gidişatın çok daha netleştiğini, bu durumun da belirsizliği azaltıp öngörülebilirliği artırması nedeniyle piyasalar açısından genel anlamda olumlu olduğu söylenebilir. Kısaca ifade edersem, bugünden sonra Delta varyantı (ve belki ileride çıkacak diğer Grek harfli varyantlar da) belki kısa ve geçici kısıtlamalar getirecek, ama bu arada toplumlar gerek aşılama, gerekse de enfeksiyonlar sonucunda hastalığa karşı yüksek oranda bağışıklık oluşturmuş olacaklar. Bundan sonraki varyantların da hem virüsün (tıpkı grip virüsü gibi) kendini devam ettirebilmesi için, hem de aşıların etkinliği sayesinde daha az öldürücü olacakları muhakkak. Piyasa profesyonelleri bundan sonra kCOVID-19 ile ilgili oluşacak her negatif haberi bir alış fırsatı olarak göreceklerdir.
Pandemide durum böyle iken piyasalarda bir süredir belirsizliği artıran ve öngörülebilirliği azaltan konu yaşanmakta olan küresel enflasyon, bunu oluşturan dinamikler ve (özellikle merkez bankaları politikaları nezdinde) alınması olası anti-enflasyonist önlemler oluşturmakta. Açıkçası aynen pandemide olduğu gibi pek çok kesim bu konuda çığırtkanlık yaparak suları bulandırmaya ve kendilerine bir niş yaratmaya çalışıyor. (Kriptocular bile kripto paraları yükselecek olan enflasyondan korunma yöntemi olarak pazarlamaktalar.) Bu noktada son sözü ilk söylemek gerekirse gelişmiş ülkelerde enflasyonun 70’lerde olduğu gibi kontrolden çıkacağı öngörüsü doğru değil. Bugünün iktisadi yapısı ve konjonktürü o günlerden çok farklı.
70’lerdeki enflasyon ile ilgili klasik açıklama Vietnam Savaşı nedeniyle ABD bütçesinin açık verdiği, bu açığın artarak devam etmesi nedeniyle piyasalarda enflasyon beklentilerinin arttığı, bu durumun ücret artış taleplerini körüklediği, işçilik maliyetleri artan üreticilerin de zam yaptığı ve sonuçta yukarı doğru tırmanan bir enflasyon olgusuyla karşı karşıya kalındığı şeklinde. Kurtarıcı da 1979’da iş başına gelerek faizleri yüzde 20’lere kadar yükselten (ama bu arada da 80 başlarında 2 derin resesyona sebebiyet veren) Fed Başkanı Volcker. Genelde iktisat kitaplarında öğretilen anlatı bu. Ve bu anlatı doğru kabul edilirse gerçekten de bugün yaşanan durumla tedirgin edici paralellikler içermekte. Biden yönetime gelir gelmez 1.9 trilyon dolarlık bir ek harcama paketini devreye soktu. Bunun üzerine gelecek büyük montanlı altyapı harcamaları söz konusu. Hal böyle iken Fed ise güvercin bir politika izlemeye devam ediyor.
Ancak 70’lerdeki yüksek enflasyonun konvansiyonel anlatı dışında başka sebepleri olabilir. Esasında Fed faizleri 70 başlarında yüzde 12.5’lere kadar çıkarmıştı. Ancak “Regulation Q” denilen ve mevduat faizlerine yüzde 4 tavan getiren bir kanunun varlığı o günlerde para politikasının aktarma mekanizmasının çalışmasını büyük ölçüde engelledi. Bugün, öyle bir madde tabi ki söz konusu değil ve Fed’in piyasalar üzerindeki ağırlığı, etkinliği ve belirleyiciliği çok daha yüksek.
70’lerdeki enflasyonla ilgili diğer önemli bir nokta da o günün arz tarafındaki gelişmeleriydi. OPEC (İsrail’i destekleyen ABD’ye misilleme olarak) petrol fiyatlarını 4 ay içerisinde 4 kattan fazla arttırdı. Aynı dönemlerde diğer emtia fiyatlarında da gene arz kaynaklı yüksek artışlar yaşandı. (1972’de Rusya’da yaşanan kuraklığın buğday fiyatlarını artırması gibi). 60’larda Batı ülkelerinde “baby boom” adı verilen nüfus artışının emtialar üzerindeki talebi artırması, ancak buna karşın üretim artırıcı yatırımların geriden gelmesi de fiyat artışlarında etkili oldu. Nixon’ın Bretton Woods sonrasında 1971 yılında fiyat ve ücret kontrolleri getirmesi ve bunu 1974’de kaldırması da bir anda artışlara sebep oldu. Bugün de ABD’ye baktığımızda enflasyonun ikinci el araba fiyatlarındaki artışlar (ki büyük ölçüde araba üretimindeki yarı-iletken arzı sıkıntılarından kaynaklanmakta) ve havayolu taşımacılığında COVID-19 sonrası artan maliyetler gibi arz taraflı sebeplerden kaynaklandığı görülüyor. Bu şartlar altında Fed’in güvercin duruşunu olabildiğince korumaya çalışması ve Volcker tarzı (mutlaka ki resesyona yol açacak) katı bir para politikasına yönelmemesi doğru bir yaklaşım.