Pandemi ve dijitalleşme gençliğin siyasi eğilimlerini nasıl belirliyor? 

Fatoş KARAHASAN
Fatoş KARAHASAN Markalar & İçgörüler

Uzun süredir İngiltere’de yaşayan ve siyasi danışmanlık yapan Ali Eren Balıkel’le gençlik, dijitalleşme ve siyasi yaşam hakkında bir söyleşi yaptık. Balıkel pandeminin dünyadaki gençlik hareketlerini artırdığına dikkat çekerek, bu trendlerin kalıcı olabileceğini belirtti 

Pandemi siyasete nasıl yansıyor?

COVID-19 salgınının insan hayatında benzeri görülmemiş fiziksel, sosyal, duygusal ve finansal zorluklara sebep olduğuna hepimiz yakından şahit olduk ve maalesef ki şahit olmaya devam ediyoruz. Bu dönemde halk sağlığı bilgilerinin etkili iletişiminin başarılı bir pandemi mücadelesinin merkezinde yer aldığını anlamanın yanı sıra; sosyal hayatta kısıtlamaların, evden çalışmanın, online alışveriş yapmanın ve iletişim platformlarında sosyalleşmenin de eşsiz deneyimlerini yaşıyoruz. Bu noktalardan bakınca pandeminin yeni bir dünya düzeni yarattığını ve bu yeni düzene ayak uydurulması gerektiğini söylemek hiç de zor değil. Gerçekten de pandeminin etkisiyle politika, siyaset, ekonomi, ticaret ve benzeri pek çok konu artık geleneksel işleyişinin dışına çıkmaya başlamış ve insanları yeni düzene ayak uydurmaya zorlayan bir tablo yaratmıştır.

Gençler üzerindeki etkisi hakkındaki gözleminiz nedir?

COVID-19 salgını dünya genelinde sosyal mesafeyi bir kural haline getirdikçe, siyasi kampanyalardan yeni üye kaydı çalışmalarına kadar sivil yaşamda karşılaşılan çoğu siyasi parti çalışmaları da sanal ortamlara kaymıştır. Çevrimiçi sivil alanlarda oluşan bu yeni durumun özellikle gençler arasında siyaset alanına ilgiyi arttıracağı ve sosyal medya ve internetin yaşamlarının merkezinde olduğu Z kuşağını etkilemede önemli bir araç olacağını söylemek de yanlış olmayacaktır. Bakıldığında gençler, geleneksel siyasi kampanyalardan ziyade çevrimiçi etkileşim ile gerçekleşen siyasi kampanyalara değer vermekte ve görüşlerini bu platformlarda dile getirmektedirler. Bu anlamda çevrimiçi katılıma doğru bu geçişin, genç seçmenlere, özellikle de yeni veya ilk kez seçmen olanlara daha iyi ulaşacağı açıktır. Bu düşüncenin temelinde dünyanın her yerinden Z kuşağı gençlerinin özellikle Pandemi sürecinde dijital alana derinlemesine katılmaları ve aktivizmlerini sürdürmeleri yatmaktadır. Bu dönemde Z kuşağı gençleri toplumda değişim ve dönüşüm çağrısında bulunmada kritik bir rol oynamışlar; iklim değişimi, küresel ısınma, siyahi insanların hakları ve benzeri birçok konu da aktivistlik boyutunda hareket etmişlerdir. Ancak bu eylemlerinin temelinde online platformları kullanmaları yatmaktadır. Teknoloji çağında doğmuş bu jenerasyon, zaten internete ve online platformlara diğer kuşaklara göre daha fazla hakimken, pandemi ile beraber bu hakimiyetleri daha da fazla artmıştır. Bu anlamda bu kuşak için statükoyu değiştirmek ve daha iyi bir gelecek için değişimi hayata geçirmenin yollarını bulmak için internet ve online platformalar artık geleneksel miting alanlarının yerini almaya başlamıştır.

Sosyal medyanın gençlik ve politika ilişkisindeki rolü ne?

Gerçekten de yakın zamanda yapılan araştırma sonuçları göstermektedir ki her beş gençten dördü siyasi liderlerin kararlarının hayatlarını ne kadar etkilediğini anlamalarında koronavirüs salgınının yardımcı olduğunu düşünmektedir. Bu anlamda bahsi geçen araştırmalar bu gençlerin görüşlerini ifade edebilmeleri için oy verecek bir hareketin parçası olmaları gerektiğini düşünmeye başladıklarını da ortaya koymuştur. Gençlerin politika ile karşılaşmalarında sosyal medyanın rolü ise giderek artmaktadır. Örneğin 2020 yılında ABD’de gerçekleşen seçimler hakkındaki bilgiyi gençler sosyal medyadan daha fazla almaya başlamışlardır:

Görüldüğü üzere iki yıl içinde sosyal medyanın politika bilgisine ulaşmada oynadığı rol oldukça önemli bir artış göstermiştir. Instagram, Twitter ve Facebook öncü sosyal medya platformları olarak ön plana çıkmaktadır. Bunun haricinde yapılan araştırmalar gençlerin yüzde 60’ının sosyal medyada üretilen politika içeriklerinin onların seçmen davranışlarında etkili olduklarını ortaya koymuştur. Gerçekten de, ABD’de yapılan bir başka araştırma sosyal medyanın gençlerin politika haberi kaynağı olarak ne derecede kullanıldığını ortaya koymuştur.  Bu anlamda sosyal medyadan politika haberi alan grup özellikle gençlerdir (18-29 yaş arası %48) ve bu durum da aslında sosyal medyanın gençler arasında ve özellikle de pandemiden sonra ne denli önemli bir rol oynamaya başladığını ortaya koymaktadır.

Geleneksel medyanın gücü azalmış durumda....

Yine bu sonuçlara ile özellikle basılı medyanın (%7), Network, lokal ve kablolu TV yayınlarının (%5, %10 ve %7) ve hatta radyoların (%12) özellikle 18-29 yaş aralığında, bir başka deyişle Z kuşağının içinde bulunduğu grubun politika haberlerini almada ne derece etkisiz oldukları da ortaya konmuştur. Yaş ilerledikçe ise tam tersi sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bu anlamda gençleri etkilemek isteyen siyasi partilerin hangi medya kanallarını kullanmaları gerektiği de ortaya çıkmaktadır.

Bu değişen durum ve tutumların bir sonucu olarak, gençler aileleriyle daha fazla politika sohbeti etmenin ve politik olarak aktif olmanın yollarını aramaya başlamışlardır. Yine yapılan araştırmalar göstermektedir ki kampanyalara fon bağışlamak, oy verme konusunda farkındalık yaratmak için gönüllü çalışmak ve eşitlik arayışları gibi sosyal kampanyalar, gençlerin pandemiyle birlikte en fazla katılmaya başladıkları politika aktiviteleri olarak ön plana çıkmaktadır.

Yeni seçmenler hakkında neler biliyoruz?

Bakıldığında, “yeni seçmen” olarak da adlandırılabilecek olan bu grup belki de tarihin görmüş olduğu en zorlu ekonomik ve sosyal hayatın içinden geçmektedirler. Bu anlamda yaşanılanların aslında küresel bir sorun olduğu, kendi ülkelerine özel bir durum olmadığı konularının bu kuşağa iyi bir şekilde anlatılması oldukça önemlidir. Yine, özellikle iletişim alanında onların yoğunlukla kullandıkları platformların seçilmesi ve bu onların anlayabileceği bir anlatım tarzının seçilmesi siyasi partiler ve hükümetlerin devamlılıkları için hayati öneme sahiptir. Benzer şekilde kendi gelecekleri için söz hakkı isteyen bu gruba daha demokratik açılımlı bir parti teşkilatı sunabilmek ve onların görüşlerine parti tüzük ve programlarında yer vermek oldukça önemlidir. Bu anlamda teknoloji odaklı olan bu kuşağı etkileyebilmek için öne çıkan en önemli olgu dijitalleşmedir.

Örgütlerin hem kendi içyapılarında hem de hedef kitlelerinde katma değer yaratarak farklılaşmalarını sağlayan dijitalleşme olgusu, günümüzde, faaliyet alanlarına bakılmaksızın tüm organizasyonların ilgisini çeken ve yükselen rekabette öne çıkabilmek adına başvurmaları gereken hayati öneme sahip bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.  Siyasi partiler açısından dijital dönüşüm iki açıdan ele alınabilmektedir: iletişimin dijitalleşmesi ve parti içi dijital dönüşüm. İletişimin dijitalleşmesi, giderek artan sosyal medya kullanımı sebebiyle siyasi partilerin sosyal medya platformlarını seçmenleri ile olan iletişimlerinde daha fazla kullanmasına yönelik açılımları içerirken, parti içi dijital dönüşüm, parti üyelerinin parti karar süreçlerine ve parti içi seçimlere direkt olarak müdahil olabilecekleri teknolojik uygulamaları içermektedir.

Yakın gelecekte Z Kuşağı  ve siyaset ilişkisi nereye evrilecek?

Son dönemde yapılan araştırmalar göstermektedir ki 2023 yılında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçiminde 7 milyon Z kuşağına ait genç ilk kez oy vereceklerdir. İlk kez oy veren bu grup özellikle ABD’nin son seçiminde karar verici grup olarak ön plana çıkmıştır. Yapılan araştırmaya göre Z jenerasyonunun yüzde 65’i oyunu Joe Biden’dan yana kullanmıştır ve bu rakam diğer yaş grupları ile karşılaştırıldığında yüzde 11 daha fazladır. Z jenerasyonunun sayıca büyüklüğü ve seçimlerdeki etkisi ülkemizdeki tüm partilerin bu grubu etkileme çabasına girişmelerine sebep olmaktadır.

Z kuşağı genellikle 1997-2012 yılları arasında doğanları kapsayan, teknoloji ile iç içe büyümüş ve bu nedenle kişilik özellikleri anlamında diğer kuşaklardan oldukça ayrışan bir kuşak olarak öne çıkmaktadır. Sanılanın aksine bu kuşak siyasetle oldukça ilgili ve gelecek kaygısı duyan bir kuşaktır. Teknolojinin olmazsa olmaz olduğu yaşamlarında fikirlerini özgürce ifade edebilme, demokrasi ve hak arama kavramları oldukça baskın bir şekilde yer almaktadır. Bu noktalardan hareketle Z kuşağını etkileyebilmek için sadece dijital iletişim kanallarını kullanmak yeterli olmayacaktır denilebilir.

Gerçekten de bu kuşağı etkileyebilmek için parti içi dijital dönüşümün sağlanması ve hayata geçirilmesi büyük önem taşımaktadır. Parti içi dijital dönüşümün seçmen ve/veya tabanın nabzını tutmak, iç seçimlerin demokratikleştirilmesi gibi pek çok alanda daha siyasi partilerin önünü açacak bir olgu olduğunu söylemek mümkündür.

TED’in yeni fabrikasında Kadın istihdamı yüzde 50 olacak

Türkiye Eczacılar Deposu (TED), yüzde 100 yerli nitril eldiven üretimine başladı. Projenin 275 milyon dolarlık yatırımla hayata geçirildiğini belirten Türkiye Eczacılar Deposu Yönetim Kurulu Başkanı Hümeyra Gökçen Keskin, "Şu an faaliyete başlayan 6 hatla 650 bin, 12 hatla ise ayda 2.5 milyon kutu eldiven üreteceğiz" dedi. 

Türkiye'nin 2020 yılında 2.5 milyon adet nitril eldiven tükettiğini hatırlatan Hümeyra Gökçen Keskin, "Bu yüzde 10 ila 15 daha artacak. Üretim için ilk 6 hattımızı devreye aldık. Yıl sonuna kadar da 6 hat daha devreye alıp 12 hat yapacağız. 2 sene içerisinde de 66 hatta ulaşacağız. 4 bin kişilik bir istihdam planlıyoruz.

Türkiye'de kadın istihdamı yüzde 26. Ben bu fabrikada bunu yüzde 50 yapacağım. 6 hatla 650 bin, 12 hatla ayda 2.5 milyon kutu eldiven üreteceğiz. Bu eldivenlerin yurt dışından Türkiye'ye gelişi çok zordu. İnanılmaz bir talep olduğundan paranızı ödediğiniz halde eldivene ulaşabilmek için 15 ila 17 ay beklemek zorunda kalıyorsunuz. Fabrika, üretim Türkiye'de olunca halkımızın buna ulaşması çok daha kolay olacak" ifadelerini kullandı.

Türkiye beşinci üretici 

Dünya genelinde Malezya’nın liderlik ettiğini nitril eldiven üretimini az sayıda ülke gerçekleştiriyor. Malezya’yı Tayland, Endonezya ve Çin takip ediyor. TED’in yatırımı sayesinde Türkiye, nitril eldiveni kendi makineleri ve kendi teknolojisiyle üretmeyi başaran 5’inci ülke olacak. 2019’dan 2020’ye geçerken nitril eldiven pazarı tüm dünyada yüzde 25 büyüme gösterdi. Türkiye'de geçen sene yılda 44 milyon kutu eldiven kullanıldı. Aşılama çalışmalarında tek kullanımlık eldiven zorunluluğunun doğmasıyla birlikte yılsonuna kadar bu sayının yaklaşık yüzde 10 ila 15 arasında artacağını ve 50 milyonun üzerine çıkacağını öngörülüyor. Türkiye, geçtiğimiz yıl yaklaşık 260 milyon dolarlık eldiven ithalatı gerçekleştirdi. Yerli üretimle hedeflenen ithalatın önüne geçerek dışa bağımlılığımızı sonlandırmak. 20 bin metrekare olan üretim tesisinin ise tüm etaplar tamamlandığında 110 bin metrekarelik büyük bir üretim kompleksi haline gelmesi amaçlanıyor.

Ünlü Şef Aydan Üstkanat, yılın yazarı seçildi

Çok sevgili arkadaşım Şef ve yazar Aydan Üstkanat, yıllardır sağlıklı, doğa dostu ve lezzetli bir beslenme yaklaşımının bayrağını taşır. Tarfiflerine, harika tasarımları ve kendi çektiği fotoğraflarıyla hayat verir.

Aydan Üstkanat, geçtiğimiz günlerde  “Yap ve Paylaş” isimli kitabıyla, gastronomi kitap ödüllerinin Oscar’ı olarak kabul edilen Uluslararası Gourmand Cookbook Awards’ta “Yılın Yazarı” ödülünü kazandı.  Kendisini kutluyorum.

Dünyanın her yerinden yemek kitabı yazarlarının başvuru yaptığı kategoride tüm rakiplerini geride bırakan Aydan Üstkanat, ‘Yap Ye Paylaş’ kitabında mutfaktaki ön hazırlıktan başlayarak baharatın kullanımına, sofra düzeninin nasıl olması gerektiğinden, doğru menü belirlemeye kadar mutfaktan sofraya pek çok konuda bilgi veriyor. 

Üstkanat, daha önceki yıllarda “En İyi Tasarım”, “En İyi Şef Yazar”, “En İyi Fotoğrafçı” ve “En İyi Kitaplar” kategorilerinde de ödüller almıştı.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar