Pandemi krizinin dünya ekonomisine etkileri
Dünyada yaşayan insanlar olarak hepimiz aynı gemideyiz. Hiçbir ülkenin kendisini koronavirüsünden tecrit etme imkanı yok. Olsa da anlamlı değil, çünkü bugün değilse bile belki 1 sene sonra virüsü en azından yüzde 60’ımız kapmış olacağız. Mühim olan salgının bir anda kontrolden çıkıp İtalya, ABD ve pek çok diğer ülkede olduğu gibi sağlık hizmetlerinin yetersiz kalması nedeniyle gereğinden fazla yaşam kaybı olmasının önüne geçebilmek. Hep ifade edildiği gibi, öncelikli amaç hastalık yayılma eğrisini mümkün olduğunca düzleştirerek zamana yayabilmek. Sonrasında, iş daha etkili ilaçlar ve ilaç protokolleri ile ölüm oranlarını iyice geriletmeye ve daha da sonrasında da etkili bir aşı bulmaya kalıyor.
IMF son yayınlanan Dünya Ekonomik Görünümü raporunda yaşanmakta olan krizin daha önce görülen hiçbir krize benzemediğinin altını çizerek sağlık kriziyle başlayan bu sürecin finansal bir krize evrilme ihtimalinin göz ardı edilmemesi gerektiğini de vurguluyor. Tabii ki bu süreçte IMF’nin küresel büyüme tahminleri de sadece 3 aylık bir süre sonrasında tamamen negatife dönmüş durumda. Daha ocak ayında dünya ekonomisinin yüzde 3.3 oranında büyümesini bekleyen IMF’nin bugünkü tahmini yüzde 3 küçülme! Büyük Resesyon olarak adlandırılan ve 1929 Büyük Buhranı’ndan beri dünyanın yaşadığı en büyük kriz olarak görülen 2009 yılındaki krizde bile küresel büyümenin yüzde -0.1 olduğunu hatırladığımızda yaşanmakta olan şokun büyüklüğü daha iyi anlaşılabilir sanırım. IMF’nin tahminlerine göre dünya ekonomisi 2021’de yüzde 5.8 büyüyerek krizin etkilerini bir ölçüde üzerinden atsa bile yaşanılan yüksek oranlı daralma nedeniyle dünya ekonomisinin kümülatif kaybı 9 trilyon dolar olacak.
Üstelik IMF’nin bu tahminleri dünyadaki çoğu ülkede salgın ve buna bağlı sosyal sınırlamaların ikinci çeyrekte zirve yaptığı ve bu yılın ikinci yarısında gerilediği varsayımı altında yapılmış temel tahminler. IMF bunun dışında 3 alternatif senaryo altında daha tahmin yürütmüş. İlk alternatif virüsle mücadelenin baz senaryoya göre yüzde 50 daha uzun sürdüğü bir senaryo. İkincisi salgının 2021’de daha hafif olarak tekrarlayacağı şeklinde. Son senaryoda ise hem bu sene salgının beklenenden yüzde 50 daha uzun süreceği, hem de seneye de tekrarlayacağı varsayımları kullanılmış. Bu 3 alternatif senaryo altında Dünya büyüme rakamları 2020 ve 2021 için şöyle tahmin edilmekte: 1. senaryo: yüzde -6.3 ve 3.8, 2. senaryo: yüzde -3.3 ve 0.8, 3. senaryo: yüzde -6.3 ve -2.0!
Son olarak da IMF’nin temel senaryosu doğrultusunda Türkiye tahminlerine bir bakalım: Büyüme oranı yüzde -5, enflasyon yüzde 12, cari fazla yüzde 0.4 ve işsizlik oranı da yüzde 17.2. Açıkçası oldukça makul, hatta iyimser bile denilebilecek tahminler. Küçülme oranının yüzde 5 olması pek çoklarına aşırı gelebilir, ama işin ucunda bir aritmetik söz konusu. Mesela, bu sene 34 milyar dolar gelir beklediğimiz turizmden sıfıra yakın bir gelir elde edecek olmamız, ihracatımızın en az yüzde 10-15 gerileyecek olması ve servis sektörlerinde meydana gelen keskin daralma, bütün bunlar istesek de, istemesek de milli gelirde yüksek oranlı bir daralmayı beraberinde getirecektir. Para ve maliye politikaları kanallarıyla ne kadar canlanma yaratmaya çalışırsak da bu sadece artan işsizlik ve azalan iş hacmi nedeniyle oluşan gelir kayıplarını kısmen telafi edebilecek bir seviyede olabilecek. Öte yandan, unutmayalım ki, Türkiye ekonomisinin göreceli güçlü yanlarından biri de krizlerden çabuk toparlanabilmesidir. Yeter ki, salgın çok uzun sürmesin ve (olabildiğince) salgın-öncesi hayatlarımıza geri dönebilelim.