Özelleştirmelerin turizme yansıması
Son sözü baştan söyleyeceğiz: En kötü kamu hizmeti, en iyi özelleştirmeden yeğdir… Kamu, klasik anlamda din, dil, ırk, statü, ekonomik durum farkına bakılmaksınız herkesin yararlanıp alabildiği, özelleştirme ile sağlanan ise adında olduğu gibi; gücü yetenin, konumu ve ilişkileri olanın kullanabildiği/ alabildiği hizmettir.
Bir süreden beri İspanya, Yunanistan ve Türkiye’de şimdi de İtalya’da yükselen ‘kıyılar kamunun, plajlar da halkındır’ sesleri özelleştirmenin turizme yansımalarına karşı halkın tepkisidir. Türkiye’de anayasa, diğer ülkelerde de yasalarda kıyıların kamu malı olduğu, dolayısıyla plajların da halkın olduğu belirtildiği halde, özelleştirme rüzgarı estiği yıllarda buralar da ne yazık ki kamu alanı olmaktan çıkartılıp özel alanlar haline getirildi.
Buraları özelleştirme yoluyla alanlar da bu işi ticaretin esası olan kâr etmek için, kimi yerlerde insafsız denecek düzeyde ücretlerle kullanılabilen hale getirdi. Bu özelleştirmenin adında olduğu gibi hizmet ve olanakların kamuya değil, bir kesime hizmetinin ifadesidir.
Bunun sonucu halk plajlara giremez duruma gelince, tepkiler yükselmeye başladı. Yunanistan’da başlayıp Türkiye ve diğer ülkelere de yayılan “havlu hareketi’ bunun ifadesidir. Haklı talepleri dile getiren eylemlerin yayılması üzerine hükümet ve yerel yönetimler peş peşe düzenlemelere gitmeye başladı.
Bu yönde en hızlı davranıp somut düzenlemeye giden Yunanistan oldu. Hükümet çıkardığı yasa ile kamuya ait kıyılardaki 198 plajda ücret karşılığı şezlong kullanımı, şemsiye kiralanması ve bar açılmasını yasakladı. Türkiye’de de belediyeler plajları halka açık, verilen hizmetleri ücretsiz hale getirirken hükümet de çeşitli bölgelerdeki plajları yeniden düzenleyip cüzi ücret karşılığında yararlanılabilen ‘halk plajları’ açmaya başladı.
Eski Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki görevdeyken konuyla ilgili yaptığı açıklamada mafyavari tutumlarla sahil şeritlerinde bazı bölgelerin işgal edildiğini görüyoruz. “Plajlarda işgale son vereceğiz” demişti. Bunun üzerine Murat Ağırel Cumhuriyet Gazetesi’nde ele aldığı köşe yazısında, “Plajları parsel parsel satan kim” diye sormuştu.
Açıkel o yazısında işgal edilen, mafyavari uygulamalara konu olan örnekler verdikten sonra buna neden olanın AKP’nin özelleştirmeleri olduğunu belirtiyordu. Hafta sonunda İtalya’da hükümetlerin daha önce özelleştirdiği yerlerde uygulanan yüksek ücretler nedeniyle halkın kullanamayacağı hale gelen mekanlar için yeni düzenlemelere gitmeye hazırlanıyor. Bunun üzerine ellerindeki yerleri terk etmeyeceklerini söyleyen işletmeler mekanlarını kapatarak ‘şemsiye grevi’ne gitti. Bu, bazı gazetelerde ‘işgalci çeteler’ ve ‘plaj mafyası’nın eylemi başlıkları ile yer aldı.
Özelleştirmelerin turizmdeki yansımalarından biri olan bu uygulamalara karşı yapılacak şey, Yunanistan örneğindeki yasal düzenlemeye gitmek, Türkiye’de örnekleri görülen var olan mevzuatı işletip uygulamaktır. Bu, başta ‘özelleştirmenin kıblesi’ İngiltere olmak üzere dünya genelinde özelleştirmenin iflas edip kamuculuğu yükselişe geçtiği gerçeğinin de gereğidir.