OVP iç talebi yavaşlatacağım diyor

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Hafta başından bu yana, sanayi üretimi, ödemeler dengesi, işsizlik, perakende satışlar, ciro endeksleri gibi birçok önemli birçok makroekonomik veri geldi. Normalde geçmiş veriler geleceğe önemli oranda ışık tutar. Fakat son dönemde ekonomi politikalarında moda terimle adeta bir sıfırlama (reset) olduğu ve buna bağlı bir yön değişimi ortaya çıktığı için geçmiş verilerin önemi azalmış durumda. Politikaların değişimi de sonuçlarını en az 3-6 ay arasında, hatta 18 aya varan bir sürede kendisini hissettirdiği için makroekonomik göstergelerin yorumlanması açısından çok güçlü yorum yapamayacağımız bir geçiş dönemindeyiz.

Temmuz verileri iç talebin canlılığını gösteriyor

Dün gelen Temmuz ayı sanayi üretimi verisi yılın ilk yarısına göre bir miktar toparlanmaya işaret etse de PMI ya da iktisadi yönelim anketi gibi eğilim anketlerinin verdiği sinyal bu toparlanmanın çok güçlenmeyeceği hatta bir miktar zayıflayacağına da işaret ediyor. Ödemeler dengesinde izlediğimiz cari işlemler açığının beklentilerin üzerinde aylık 5,5 milyar dolar, yıllık 42 milyara dolara gelmesi bir taraftan geçmiş politikaların nasıl canlı bir iç talep yarattığını gösterirken, diğer taraftan kur ve enflasyon beklentileri ile öne alınan talep ve ithalat artışını da gösteriyor. Önümüzdeki süreçte cari işlemler açığında azalma göreceğiz ama OVP’nin yılsonu için belirlediği 42 milyar dolarlık açığa şimdiden geldiğimizi de görüyoruz. Veri OVP’nin iyimser tahminlerinden birisi olarak karşımıza çıkıyor.

Dün gelen Temmuz ayı perakende satışlar ve ciro endeksleri de iç talebin canlılığını ortaya koyuyor. Perakende Satış Endeksi’nin sabit fiyatlarla son bir yılda neredeyse sürekli artış eğiliminde olması, Temmuz ayında bunun zirve yaparak yüzde 31’e ulaşması da iç talepteki canlılığı gösteriyor. Artışın özellikle, elektrikli eşya, bilgisayar, iletişim aygıtları gibi döviz kuruna duyarlı sektörlerde olması uzun süredir izlediğimiz öne alınan talep davranışının da devam ettiğine işaret ediyor. İç talebin bu gidiş biçimini değiştirmeden enflasyon ile mücadelenin olamayacağını ekonomi yönetimi de sık sık vurguluyor. Dolayısıyla, geçmiş 1,5 yıla göre gelecek 1,5 yılda karşımıza çıkacak en önemli değişimlerden birisi iç talebin hissedilir biçimde yavaşlaması olacak. Muhtemelen seçim sonrası dönem bu durum çok daha net bir şekilde karşımıza çıkacak.

Neredeyse bir hafta oldu. OVP ve olası senaryolar konuşulmaya devam ediyor. Geçtiğimiz hafta içerisinde biz de farklı medya kanallarında görüşlerimizi kısaca paylaştık. Burada da özellikle büyüme ve enflasyon üzerine önemli gördüğümüz bazı noktaları kısaca tekrar vurgulamak istiyorum.

OVP’de büyüme ve dezenflasyon hedefleniyor

Planın iki önemli ana hedefinden birisi makroekonomik istikrar ve dezenflasyon diğeri ise yapısal değişim olarak belirlenmiş durumda. Yarattığımız enflasyon o kadar büyük sorunlara yol açmış durumda ki enflasyonla mücadele kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımıza çıkmış bulunuyor. Daha fazla uzatmadan enflasyonla mücadelede doğru yöne geçişi olumlu karşılıyoruz. Bu çerçevede para politikasındaki sıkılaşmasının yanında maliye politikasında sıkılaşma ve ana sorunların çözümüne yönelik yapısal değişikliklerin gündeme gelmesi de elbette olumlu.

Enflasyonla mücadelenin en önemli maliyeti büyümede yavaşlama ve işsizlik de artış olarak karşımıza çıkar. Program hedeflerine baktığımızda Bu yıl %65’e ulaşması beklenen enflasyonun önümüzdeki yılın ilk yarısında yükselmeye devam edeceği ikinci yarısında ise düşerek 2024 sonunda %33’e geleceği öngörülüyor. 2025’te ise enflasyonun yüzde 15’e gerilemesi hedeflenmiş durumda. Bu süreçte beklenen ortalama büyüme ise %4-4,5civarında. Yani Türkiye ekonomisi tarihsel ortalamalarında büyürken tarihsel ortalamalarının oldukça üzerindeki bir enflasyonu sert bir şekilde aşağı çekmeyi planlıyor. Eğer sıkı para politikası uygulayacak, iç talebi bastıracak bir çerçevede ilerleyeceksek dış talebin çok güçlü artması ve bu büyümeyi sağlaması gerekiyor. Ne küresel konjonktür ne de sanayinin mevcut rekabet gücü böylesine güçlü bir dış talep ivmesine destek verecek boyutta görünmüyor. Dolayısıyla özellikle 2024 yılında büyümenin %4 ve üzerinde olma olasılığını düşük görüyoruz. Eğer büyüme yüzde 4 oranını aşarsa enflasyon öngörülen %33’ün çok daha üzerinde bir noktada yılı tamamlayabilir. Enflasyon hedefi tutarsa 2025 yılında yüzde 4 ve üzeri büyüme gerçekleşebilir.

Sonuç olarak, hem OVP de hem de sonrası en üst düzeyde yapılan açıklamalarda enflasyonun ön plana alınmasını ve burada bir kararlılık gösterilmesini olumlu karşılıyoruz. Fakat unutmayalım, enflasyon ile mücadelenin ana oyuncusu Merkez Bankası ve onun para politikasıdır. Mevcut durumda doğru yönde atılmaya başlanmış adımlarına rağmen para politikasının faiz seviyesi ve bunun piyasa faizlerine yansıması henüz yetersiz bir noktadır. Merkez Bankası’nın güçlü adımlar atması kadar nereye kadar gideceğinin iletişiminin de güçlü yapılması ve bir beklenti oluşturulması da piyasaların daha rasyonel beklenti oluşturmasına katkı sağlar.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Piyasalar notu verdi 09 Nisan 2025