ÖTV desteği
Tam üç yıl önce çok benzer bir yazı yazmıştım. Tarih tekerrür ediyor…
Geçmiş dönemlerde de yapıldığı gibi ÖTV artışını, markalar karşılamaya başlıyor. Fakat, soru işareti, bu kadar büyük farkın nasıl destekleneceği?..
ÖTV’deki farklılıkların etkilemeyen bir iki yerli modelin en ekonomik donanımlı versiyonları hariç, diğer tüm otomobillerin fiyatları yeni vergi hesaplarıyla değişti ve fazlasıyla yükseldi.
Üstelik oransal değil, katlamalı olarak. Ne kadar donanım ve motor hacmi isteniyorsa, yükselen döviz kurlarıyla birlikte daha fazla ÖTV, aracın son fiyatını o kadar pahalandırdı. Hele ki, 2 litrenin üstündeki otomobillerin ÖTV oranının yüzde 220’ye çıkması, premium segmentlerin fiyatlarını ulaşılmaz seviyelere çıkardı.
Ağustos sonuna kadar, şaşırtıcı bir başarı sergileyen otomobil satışları, Eylül ayında düşen grafiklere rağmen halen “iyi” sayılabilirdi. Fakat, şimdi, 2020’nin son çeyreğine doğru, ÖTV değişimini hesaba katmamış tüm markaların yüksek adetlerde getirttiği araçların birikmeye başlama riski ortaya çıkıyor. Distribütörler, stoklarını azaltmak ve yıl sonunu planladıkları adetlerle kapatabilmek için, “ÖTV farkını biz karşılıyoruz!” diyerek kampanyalara başlamak üzereler. Hele ki, bu vergi değişikliğinden en çok etkilenen lüks markalar, acil durum tuşuna bastılar.
Elbette, otomobilini sipariş etmiş ve aylardır bekleyen müşterilerin fiyat değişikliklerinden minimumda etkilenmesi, yeni otomobil satın alma kararındakilerin de eski hesaplarını tutturabilmeleri açısından bu ÖTV “jest”leri, tüketiciyi az da olsa memnun edecek.
Markalar, öncelikle “matrah” alt dilimlerine uygun çıplak fiyat oluşturmak için uğraşıyorlar. Üç yıl öncesindeki gibi, donanımları sonradan araca ekleme taktikleri bile konuşuluyor. Yani ikram edilecek ÖTV farkını, doğrudan Maliye’ye aktarma diye bir şey, şu an için yok! Hiç bir şirket, müşteriye ait olan ÖTV’yi devlete “cepten” ödemez! Ki, üst segmentlerde bu “destek”ler on binlerce Euro’lara kadar çıkabilir.
Fakat, anlamadığım, bir işletme kâr edebilmek için kurulur ve çalıştırılır. Bugüne kadar “kâr edemiyoruz, sadece adet” diye yakınan markalar ve “indirim mümkün değil, 100 Euro bile kârımız yok” diyen bayi teşkilatı, nasıl oluyor da, şimdi binlerce Euro’luk ÖTV farklarını karşılayabilecekler?..
Acaba, bizlere önceden söylenen araç başı kârlılık oran ve rakamları yanlış mıydı? Ya da 10 milyon dolarlık plazalar inşa eden bayiler, söyledikleri kadar az kazanmıyorlar mı?
Pazarın dominantı olsalar da herkesin en ekonomik en ucuz otomobilleri satın almadığını bildiğimize göre; otomobil markaları çıplak fiyatta indirim yapabiliyorlarsa, ya tahmin edilenden daha büyük kârlıkla çalışıyorlar, ya da bayi tarafında servis ve sigorta gibi yan gelirlerinden kazandıklarını vergiler için tüketicinin yerine yatırmayı göze almış olmalılar, ki bu mantıksız! Çünkü, “ÖTV desteği” bahsinde oluşacak farklar, hiç de o kadar düşük değil.
Bu arada Euro’nun en az yüzde 10 yükselmiş olduğunu ve bu artışın da otomobil fiyatlarına bire bir yansıtılmadığını da düşünürsek, “0 km” otomobillerin fiyat etiketlerinde aslında daha düşük rakamların yazabileceği, yani şu ana kadar biz müşterilerin “birazcık” pahalıya otomobil almış olabileceğimiz de aklımıza geliyor!
Madem öyle; bu ÖTV zammı öncesinde normal fiyat listelerinde indirim de olabilirdi, diye düşünmeden duramıyoruz. Fakat, kolay satarken, kim indirim yapar?!..
Ancak; ÖTV değişikliği sonrasında yükselen fiyatların, kısmen de olsa markalar tarafından desteklenme düşüncesi, rekabette güçlenmelerini sağlayacak ve müşteriler için iyi bir yeni fırsat yaratacak.