Otomotivden mobiliteye
135 yıllık otomotiv sektörü, şimdi tarihi bir değişim ve dönüşüm süreci içinde. Otomobil şirketleri, artık ileri teknoloji ürünü her türlü çözümü üreten mobilite şirketlerine dönüşüyor. Amaç, insanların özgürce keyifle hareket etmeleri ve hayatlarını kolaylaştırmak. Asırlık büyük otomobil üreticilerinden daha genç sayılan 83 yaşındaki Toyota, dünyanın en çok otomobil üretip satan marka olmasının yanında "herkes için mobilite” anlayışıyla, diğer otomotiv gruplarından çok daha önce, kişilerin ihtiyaçlarına göre mobilite teknolojilerini ve hizmetlerini geliştirmeye hız vermişti.
Engellilerin, hastalıklarından dolayı hareketleri kısıtlı kişilerin, yaşlıların, en küçüğünden en büyüğüne tüm bireylerin özgür, rahat ve keyif alarak hareket etmelerini sağlayacak yüksek teknolojiye sahip ürünlerin toplumun hizmetine sunulması hedefinde Toyota, bu yeni hareketlilik teknolojileri için Ar-Ge'ye yıllık 10 milyar dolardan fazla bir bütçe ayırıyor. Önümüzdeki yıla ertelenmiş Tokyo Olimpiyatları ve Paralimpik Oyunları için planlanmış "Start Your Impossible” hareketi ile de; geliştirilen otonom araçlardan yakıt hücreli otobüslere, robotlardan hibrit taksilere ve elektrikli yürüme araçlarına kadar birçok yepyeni fikir ürünlerinin binlerce ilk örneği, sporcuların ve seyircilerin kullanımına sunularak gösterilecek.
Türkiye’de de "Mobilsen Özgürsün” yaklaşımı çerçevesinde öncelikle engelliler için çalışmalara başlayan Toyota, duyma engelliler için çağrı merkezi, web sitelerin görme engellilere uygun hale getirilmesi gibi hayatı kolaylaştıracak birçok teknolojik kolaylığı hayata geçirmeye başlıyor.
Bayilerde de engellilere yönelik iyileştirmeler yapılıyor, engelsiz plazalar için çözümler üretiliyor. Bu kampanyaya dikkat çekmek için ise; tekerlekli sandalye ile hayatına devam etmek zorunda olan bir engellinin antrenörü ile birlikte 42 kilometrelik maraton koşma başarı öyküsü için 42 dakikalık hazırlık aşamaları ve sonrasındaki çok zorlu koşu hikayesini anlatan bir belgesel bile çekilmiş. Türkiye'den örnek gösterilecek bu çarpıcı film, aslında en imkansız görülenlerin bile, azimle çalışarak, fikir geliştirerek aşılabileceğini anlatıyor.
Halen bilimkurgu hayalleri gibi bakılan insansı robot teknolojisi, otonom araçlar, yapay zeka uygulamaları, karmaşık araç paylaşım uygulamaları ve mikromobilite sistemleri, aslında tüm toplumlara fayda sağlayacak şekilde artık gerçekleştiriliyor.
Yarım yüzyıl önce hibrit ve sonrasında hidrojen yakıt hücreli araç teknolojilerini geliştirip çevreye saygısını kanıtlamış olan Toyota, artık hareket zorluğu yaşayanları yeniden yürütmeye, hatta bu konunun çok daha ötesinde sıfır salımlı hidrojen yakıt hücrelerinden güç alan ve tamamen bağlantılı bir ekosisteme sahip Woven City örneğindeki gibi geleceğin şehirlerini de tasarlamaya başladı. Ev, sağlık tesisleri, inşaat alanları ve felaket bölgelerinde insanlara güvenli biçimde yardımcı olabilecek T-HR3 gibi asistan robotlar, yürüme destek mekanizmaları, e-Care denilen otonom sağlık hizmet araçları ve daha bir çok kendi başına hareket eden cihazın üzerinde otomobil markalarının logolarını göreceğiz.
Toyota gibi markalar, "kendi imkansızını başlat” düşüncesiyle imkansız olarak görülen hedeflere mobilite çözümleriyle ulaşarak, herkese örnek olmaya başlıyorlar.
Umarız; bundan böyle diğer otomotivciler de, sadece otomobil üretmeyip, günlük yaşamı kolaylaştıracak en son teknolojiler üzerinde de çalışırlar.