Otomotiv Bakanlığı
Geçtiğimiz yıl, tüm dünya gibi Türkiye de, ticari gücün temel direklerinden biri olan otomotivin yeni devinin Çin olduğunu görüp kabul etti. Peki, ihracatımızın en büyük kısmını ve çeyrek milyonluk istihdamı otomotiv endüstrisinin sağladığını ve onsuz yapısal bir ticaret açığıyla karşı karşıya kalacağımızın farkında mıyız?
İçten yanmalı motorları kullanımdan çıkaracak elektromobiliteye doğru derin değişim, çevresel etkileri azaltma çabaları, yeni nesil güvenlik ve pahalı bağlanabilirlik gereklilikleri ve düzenlemeler üst üste geliyor. Üstelik ağırlıkları ve fiyatları artan otomobillerin maliyetlerinin yanında üretimde robotlaşma ile mavi yakalıların sayısının azalması da ayrı problemler. Elektriklenme telaşı, yazılım, mobilite hizmetleri, döngüsel ekonomi, farklı materyal ve hammadde için değişik yaklaşım zorunluluğuyla Ar-Ge harcamalarındaki yeni büyük kalemler… Fakat, asıl büyük problem; egzostları kirli eski araçların ikinci el ticaretine mahkum kalan Türkiye’de araç parkı yaş ortalamasının sürekli artması.
Değer zincirinin yeni halkaları, asırlık otomotivin tüm alışkanlıklarını bozarken, Türkiye’nin 50 yıllık endüstrisini de zorluyor.
Gelişmiş ülkeler ise, gelişmemiş ülkelerdeki değer volatiliteli maden kaynaklarına erişimin, sorgulanan batarya geri dönüşümünü, teknolojik değişkenliklerin, mesela yepyeni bir kimya formülü ortaya çıkarsa milyar dolarlık gigafabrikalara yapılmış yatırımların bir gecede boşa gideceğinin stresini yaşıyor. Avrupalı üreticilerin göreceli hafiflemiş olsa da Euro7 tartışmaları da, ölçek ve verimliliği bozuyor.
Ülkemizde de yenilikçi ve stratejilerde çevik olmaya zorunluyuz. Çinliler küresel batarya üretiminin yüzde 75’ini ve lityum rafinasyonunun yüzde 90’ını kontrol ederken; ana ihracat kapımız Avrupa’nın kesinlikleri bile sarsılmaya başlıyor ve göreceli olarak kırılganlaşıyor. Gelişmiş tüm ülkeler endüstrilerini teşvik ederken, Türkiye’de organize planlama, tutarlı ve bütünsel bir bakış açısı olmadan düzenleme yapılıyor. Girişimci inovasyon, yeniliklere uygun iş modelleri, yeni teknolojilere yatırım ile geleceğin inşasına başlanmalı, uygun fiyatlı ve sürdürülebilir mobilite için ürün ve çözümler sunulmalı.
Elektrifikasyona 250 milyar dolar yatırım yapan Avrupa’nın tamamen karbonsuzlaşma kararına uyumlu yeşil ekonomik kalkınma bölgeleri oluşturmak, kompakt ve uygun fiyatlı elektrikli araçlar pazarını geliştirerek, otomobillerin herkes için ulaşılabilir kalmasını sağlamak amaçlanmalı…
Hatta; hidrojen üretim ve dağıtımı için yeni bir ekosistemin geliştirilmesi gibi stratejik öncelikler belirlenmeli, Avrupa ölçeğinde kesişen ilgili girişimler, koşulluluk ilkesiyle koordine edilmeli…
Otomotiv endüstrimizin tam potansiyeliyle performans göstermesini istiyorsak, kolektif bir tepkiye ve tüm bu seferberliği koordine edebilecek bir kamu otoritesine de ihtiyacımız var! Çin’in başardığı örneği takip ederek; net ilke ve hedef, dinamik inceleme süreciyle bir plan, istikrarlı kurallar ve standartlardan oluşan bir çerçeve, mobilite ve otomotiv düzenlemeleri için tek bir adres olmalı!
Yapılanma projeleri ve kilit teknolojiler, enerji dönüşümü ve dijital devrim, acil olarak koordine edilmeli… Madencilik sektörü, kimya, enerji, imalat sanayii, altyapı, ulusal ve yerel otoritelerin hepsinin birlikte çalışması gerek. Yukarıdan aşağıya doğru tüm değer zinciri boyunca tüm çabaların koordine edilmesi gerekiyor. Otomobil, kamusal tartışmanın merkezine konulmalı!..
Sağlıklı rekabetle kendimizi koruyacağımız ve güçlenip uzun vadede atağa geçeceğimiz; özel inisiyatif ile kamu müdahalesi arasında Türkiye’nin kendi hibrit modelini icat etmesi ve gerçek bir otomotiv sanayii politikası için, bir Otomotiv Bakanlığı iradesi artık şart!