Ötekileştirilen KOBİ’ler
Yeni yıla girmemize bir ay kaldı. Uygulanan iktisat programı geniş kitleleri ayağa kaldırmak yerine daha derin kuyulara atmakta. Kuyulara itilenler sadece emekliler, asgari ücretliler değil, KOBİ’ler de her geçen gün soluksuz kalmaya başladı. TOBB’un verilerine göre 2024 yılının ilk dokuz ayında kurulan şirket sayısı 2023 yılının aynı dönemine göre yüzde 13,3 azalırken, kapanan şirket sayısı yüzde 23,1 arttı.
Bu veriler Hükümetin ara sıra KOBİ’lere yönelik verdiği müjde paketlerinin içinin boş olduğunu da göstermekte. Hemen her ülkede girişimci gurubu içinde KOBİ’ler ayrı bir öneme sahip. Çünkü KOBİ’ler ekonomide istihdam yükünü çekmekte. Ülkemizde de sayıları fazla ve her kentte iktisadi ve siyasal olarak görünürlükleri yüksek olduğundan siyasal partiler için vazgeçilmezler arasında yer almakta.
Türkiye’de KOBİ’ler 1980 sonrası daha çok konuşulur oldu. Özellikle taşrada yarattıkları istihdam ve katma değer açısından öne çıktılar. KOBİ’ler 2000’li yıllara kadar “Anadolu Aslanları” olarak tanımlandı. 2002 sonrası ise “İslami Sermaye” olarak adları değişti. Bunun nedeni de Anadolu kentlerinin AKP’ye büyük destek vermeleri oldu. Geçen 22 yıllık dönemde bu kesimin sermaye/servet birikimi arttı, iktidar ile çok sıkı ilişkiler kurdular. AKP bu kesimi özellikle kamu bankaları yoluyla finansal araçlara erişimini artırdı.
Bu tablo kriz döneminde değişti. Hükümet tercihini büyük şirketlerden yana kullanırken mikro ve küçük işletmelerin maliyetleri arttı, ciroları düştü ancak uygulanan para politikası homojen nitelikli olduğu için KOBİ’lere yönelik hiçbir ayrıcalık yapılmadı. Tam aksine krediler kesildi, kesilmese de mevcut faiz oranları ile kredi kullanılması batmak demek olduğu için dişlerini sıkmaya devam ettiler. Bu arada batan battı. Hükümet bu gelişime kayıtsız kaldı. Adeta size ihtiyacımız kalmadı dediler. Batanlar için de Cem Karaca’nın bir şarkısında söylediği “ölen ölür kalan sağlar bizimdir” muamelesi yaptı/yapmakta.
Halbuki KOBİ’ler ekonominin rekabetçi kimliğini korumak için gerekli olduğu gibi yarattıkları istihdam, katma değer ve ihracatçı kimlikleri ile de vazgeçilmezler. TUİK’in 2022 yılı verilerine göre KOBİ niteliğindeki girişim sayısı 3,7 milyon, toplam girişimci sayısının da yüzde 99,7’sini oluşturmakta. KOBİ’lerdeki çalışan sayısı 2022 yılında yaklaşık 13,2 milyon kişi. KOBİ’lerin toplam istihdam içindeki payı da yüzde %70,6 düzeyinde. İhracattaki payları da yüzde 31,6 düzeyinde.
Bu verilere rağmen KOBİ’ler özellikle da küçük ve mikro işletmeler hor görülmekte ve onlara hoyratça davranılmakta. KOBİ’ler sadece ülkemiz de değil diğer ülkelerde de ekonominin yükünü çekmekte. AB’de işletmelerin yüzde 94,1’i mikro, yüzde 0,8’i küçük, yüzde 4,9’u orta ve yüzde 0,2’si büyük işletme konumunda. Çalışanların yüzde 30,9’u mikro, yüzde 15,4’ü küçük, yüzde 18,9’u orta ve yüzde 35,6’sı büyük işletmelerde istihdam edilmekte. AB’nin lokomotif ülkesi Almanya’da da benzer bir tablo sözkonusu. İşletmelerin yüzde 99'undan fazlasının KOBİ niteliğinde. Almanya’da katma değerin yüzde 60’ı, istihdamın yüzde 55’i KOBİ’ler tarafından yaratılmakta.
Türkiye’de KOBİ’ler ötekileştirilirken bu işletmelerin üye oldukları STK’lar mevcut politikalar karşısında sessiz. Bu davranış biçimi ülkemiz için sürpriz değil. Çünkü uzun zamandır STK’ların hükümetten bağımsız (non-government organization) kimliği kalmadı.
Okuma önerisi: J. Galbarith, Normalin Sonu.