Orucu ücretli tutsun, iftarı biz yaparız
Asgari ücret tespit ayına girdik. Kasım enflasyonu da geldi. Şimdi komisyonda tartışmalar başlar. Sert açıklamalar diner, bir oran belirlenir ve karar için Cumhurbaşkanı’na sunulur. O da “ben emekçimi ezdirmem” der ve üzerine birkaç puan ekler. Böylece bir asgari ücret ritüeli de biter, geçer gider…
Çok sakin süreçmiş sanmayın. Daha yakına inince bu defa asgari ücret sürecinin daha kavgalı geçeceğini söyleyebiliriz. Zira hükümetin kurduğu “yüzde 25” korosu, geçen ay sahne almış, asgari ücretli dışında herkes, hariçten gazel atıp ekranlarda zam oranı açıklamıştı. Ricacı oldukları IMF de koroya girmişti.
MÜSİAD Başkanı; “Bana göre asgari ücrette %25’in üzerinde artış doğru değil” diyor. Peki, neden? Bir bakıma “orucu asgari ücretli tutsun, iftarı biz açarız” söylemi bu. Enflasyonun azalacağı söylemi de bu işin bahanesi…
Aslında yüzde 25 korosunun sesi, bizzat CB tarafından da kesilmişti; “Biz ne emeklimizi, ne memurumuzu, asgari ücretlimizi, toplumun hiçbir kesimini enflasyona ezdirmeyeceğiz.” MÜSİAD devreye neden girdi? Tezim: Asgari ücrette tabanı düşük tutmak için %25 lafı servis edildi, üstünü CB tamamlasın diye…
İKİ SORU İKİ CEVAP / Stratejiye dair...
Asgari ücret ne olmalı?
Eğer CB’nin sözü yerde kalmayacaksa, 12 aylık enflasyonun (TÜİK’e göre yılsonu %48,3) tahribatı önlenmeli. Bunun da anlamı, 1 Ocak 2024’te 17,002 TL olarak açıklanan asgari ücretin 25,210 liraya çıkarılması demek… Bu durumda dahi zamdan söz edemiyoruz. Sadece TÜİK’e göre alım gücünü koruyabiliyor, enflasyon telafi ediliyor.
En düşük memur emeklisi?
Yılbaşında 12,500 lira olan en düşük emekli aylığının da alım gücünü koruyabilmesi için 18,577 liraya çıkarılması gerekiyor. Zira TÜİK’in Kasım enflasyonuna göre güncelleyince asgari ücret ilk 11 ayda 11,898 liraya, en düşük emekli aylığı da 8,747 liraya inmiş durumda. Burada sorun, enflasyonun değil telef, telafi dahi edilemeyişidir.
not/ Gelecek enflasyona göre mi geçmiş enflasyona göre mi?
Eğer %25’ten fazla zam olursa enflasyon azar, kıyamet kopar söylemine nihayet işçilerden bir itiraz geldi. Türk-İş Başkanı; “Ne gerçekleşen enflasyon, ne gelecek enflasyon… Bunların hiçbirini kabul etmiyoruz” diyor. İyi de asgari ücret komisyonunun bir üyesi olarak Türk-İş’in kabul veya talep edeceği oran veya rakam ne olacak?
Burada bir sıkıntı da hükümetin asgari ücreti “gelecek enflasyona göre” belirleme saplantısı. İşçi de diyor ki “Geçmişi telafi etmeden, geleceğe bakmayız.” Aslında ben önceleri gelecek enflasyona göre tespite karşıydım. Ancak TÜİK’in marifetlerini gördükçe gelecek enflasyona göre olsun diyorum. Fakat kimin gelecek enflasyonu?
OVP’ye sorsan 2025’te enflasyon %17,5 olacak. Merkez; %20’lerde dolanıp duruyor. Maliye’nin tutumu; alacaklarına ENAG rakamlarını uygularken yükümlülüklerine TÜİK’in hijyen oranlarını kullanmak… Piyasa katılımcıları tahminlerine bakıyoruz; Merkez Bankası’nın gözüne girmek için ondan da beter düşük rakamlar.
Oysa gelecek enflasyonu en iyi bilen, ne ekonomistler ne bankacılar ne de IMF, Dünya Bankası filan… Gelecek enflasyonu isabetli tutturan vatandaş, özellikle ev hanımları… Zira enflasyona doğrudan muhatap olan onlar… Domatese, patlıcana, bibere eli uzandığında, ekmek, gıda alışverişinde 7/24 enflasyon ile sıcak temas halinde…
Tok, açın halinden anlamazmış. Bir de şu “hepimizi aynı gemideyiz” söylemiyle enflasyon külfetini asgari ücretliye, emekliye, dul, yetim ve engelliye kilitlemek isteyenler yok mu? Beni asıl onlar deli ediyor.