Örtük artış hızı sabit kur rejimi
Merkez Bankası haftalardır kuru günlük olarak kendi belirlediği bir oranda artırıyor. Bu anlamda açıklanmamış dolayısıyla da örtük bir artış hızı sabit bir döviz kuru sistemi yürürlükte. Özellikle Ağustos sonundan bu yana net bir şekilde gözleniyor bu politika (Grafik 1). Bu tür kur rejimlerinin hem olumlu hem de olumsuz yönleri var. Olumlu yönlerinden başlayayım.
Birincisi, döviz kuru Türkiye’de enflasyonun en önemli belirleyicisi. Üstelik son iki yılda döviz kurundaki bir artışın enflasyona olan etkisinin keskin biçimde arttığı hesaplanıyor. Hakan Kara, Türkiye Ekonomi Kurumu’nun Kemer’de düzenlediği konferansta sunduğu bildiride, enflasyonun yüzde 8 etrafında dalgalandığı yıllar boyunca yüzde 10’luk bir kur artışının enflasyona olan etkisinin 1.5 puanın altına düştüğüne ama son yıllarda sıçrayan enflasyonla birlikte artık bu etkinin 5 puanın üzerine çıktığına dikkat çekti. Dolayısıyla, kur artışını kontrol altına alan bir politika uyguluyorsanız enflasyonu kontrol etme şansınız da artıyor.
İkincisi, döviz kuru sadece dış ticaret yoluyla yurtiçinde üretilen mallara olan talebi etkilemiyor. Aynı zamanda özellikle aramalı ithalatının maliyetini değiştirerek arzı da etkiliyor. Aynı konferansta sunduğum bildiri, bu özelliği temel alan bir model çerçevesinde, özellikle riskin ve dolayısıyla kur artışının yüksek olduğu dönemlerde, riski düşürecek bir programla kur artışlarının sınırlanabileceğini ve böylelikle yüksek kur artışlarının üretimi düşürücü etkilerinin azaltılabileceğini gösteriyor.
Üçüncüsü, bizim gibi ülkelerde döviz kurunun ileride alacağı değerlere ilişkin bekleyişler çok önemli. Sadece dış ticaret kararlarını değil, fiziksel ve finansal yatırım kararları ile tüketimi de etkiliyor. Kur artışı kontrollü bir şekilde gidiyorsa, belirsizlik azalıyor; daha rahat ve sağlıklı karar alma olanağı doğuyor.
Elbette, bu olumlu yönlerinin daha belirgin bir biçimde çıkabilmesi için böyle bir kur rejiminin uygulandığının davul zurnayla duyurulması, dahası kurda hedeflenen aylık artış oranlarının açıklanması gerekir. Bu ortamda bu tür bir davul zurna gösterisinin pek mümkün olmadığı dikkate alındığında iş benim gibi ‘çokbilmiş’ yorumculara düşüyor; “bakın artış hızı sabit kur rejimi uygulanıyor; aylık artışlar şu kadar diye”.
Sıra olumsuz yönlerde -ki duyuru işinin mümkün olmaması olgusuyla da yakından ilgili. Kamuoyuna duyurarak bir taahhüt altına girdiğinizde döviz kurunun izleyeceğini önceden açıkladığınız patikanın dışına çıkan hareketleri engellemeniz gerekiyor. Farklı bir ifadeyle, koruyacağınız bir kur düzeyi oluyor. Bu iki yolla mümkün: Faiz artırarak ve/veya döviz satarak. Olmayanı satmak mümkün değil; hani hiç yok değil ama çok yetersiz; rezervi artırmak istiyoruz. Kuru korumak için faiz artırmak ise uygulandığı söylenen enflasyon hedeflemesi politikasıyla çelişiyor. Faizi enflasyonla mücadele için kullanmalısınız. Tamam, kuru dizginlemek için faizi yükseltirseniz enflasyona da yardımcı olursunuz ama verilen sinyaller karışıyor; hem kur hedefi hem enflasyon hedefi birlikte olmaz kısacası.
Kamuoyuna duyurduğunuzda, karşınıza çıkan önemli bir engel daha var. Henüz normal yollarla cari açığımızı finanse edemiyoruz. Ek olarak, önümüzdeki bir yıl boyunca vadesi gelen dış borcumuz 210 milyar doları aştı. Yabancılar gelmekte nazlanıyorlar; programın sürdürüleceğine ikna olmadılar belli ki. Bu koşullar altında, artış hızı sabit bir döviz kuru rejimi uygulandığını açıklamak ve kur düzeyini taahhüt etmek neredeyse bir intihar. Sonuçta dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz. Eğer sürdürülebilir ise artış hızı sabit döviz kuru sistemi bizim gibi bir ülke için gayet iyi. Ama 100 puanlık soru orada duruyor: Mevcut koşullarda böyle bir politika sürdürülebilir mi? Sorunun yanıtı ‘şimdilik’ olumsuz olduğu için, uygulanmakta olan rejim kamuoyuna duyurulmuyor; duyurulmayınca da olumlu etkileri sınırlı kalıyor.