Ortak Geleceğe Adil Geçiş için Üçüz Dönüşüm
Dünyada gerek ekonomik gerekse çevresel ve sosyal krizlerin sıklıkla yaşandığı bu dönemde artık sürdürülebilir çözümler üreterek yeni kalkınma modellerine ve yeni politikalara ihtiyaç duyulduğu çok açık. Bugünün sorunlarının geleneksel yaklaşımlarla çözülemeyeceğini çok iyi biliyoruz. Zira günümüzde geçmiş dönemlerden çok daha farklı ve sistemik etkisi son derece yüksek olan yeni problemlerle karşı karşıyayız. İklim krizi gibi önemi her geçen gün artan çevresel sorunlar yanında küresel eşitsizlik, yoksulluk gibi toplumsal ve sosyal sorunlar, teknolojiye uyum ve dijitalleşmenin getirdiği takip edilmesinde zorlanılan hızlı gelişmeler ve nihayet rekabet kaosu… Tüm bunlar bir arada düşünüldüğünde sorunların çözümün ve dönüşümün de tek ve basit bir kaynağı olmayacağı açık.
Kapsayıcı ve entegre çözüm için “Üçüz Dönüşüm”
Dönüşümün çevre ve insan boyutu ile ilgili Paris iklim anlaşması ile birlikte önce yavaş son dönemlerde hızlanarak takip ettiğimiz peşi sıra gelen düzenlemeler ve gelişmeleri takip ederken ağırlıklı odağın yeşil dönüşüm olduğunu gözlemledik. Buna teknoloji ve dijital dönüşüm eklendiğinde “ikiz dönüşüm” olarak adlandırılan yeni bir hedef belirlendi. Geçtiğimiz yıl gerçekleşen iklim değişikliği COP28 toplantısında ise konunun bütünsel olarak ele alınması ve yönetilmesi gerektiği ve odağımızın yeşil ve dijital dönüşümün beraberinde, insanı ve toplumu da içine alacak şekilde genişletilmesi, aslında tamamlanması gerektiği anlaşılmış oldu. “Üçüz dönüşüm” ya da “üçüz geçiş” gündemi sorunların çözümün ve geleceğimizi daha iyi yönetmenin yolunun aslında kapsayıcı ve entegre olması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.
Sürdürülebilir kalkınmanın temel unsurları olarak görebileceğimiz üçüz dönüşümün tüm bileşenleri aslında sürdürülebilir kalkınmanın kapsayıcılığı çerçevesinde sosyal dönüşümün eklenmesi ile bir anlamda tamamlandı. Ekonomik dönüşümü de hızlandıracak olan bu yaklaşım ile sürdürülebilir iş yapma sürecinde kurumlarda verimlilik ve paydaşlar ile yaratılan değer odaklı etkinin arttırılması bekleniyor. Daha sürdürülebilir üretim ve tüketim sistemlerine yeşil geçişin sağlanması ile teknoloji ve insan odaklı yaklaşımlarla verimlilik ve üretkenliğin artırılması ve ekonomik gereksinimlerin daha etkin karşılanması amaçlanıyor.
Yapay zeka, dijital geçiş çözümlerinin geliştirilmesinde önemli bir güç
Yeşil politika stratejileri, iklim değişikliğinin azaltılması ve adaptasyonu odağında yenilenebilir enerjiye geçiş, biyolojik çeşitliliğin korunması, kaynakların etkin kullanılması ve döngüsel ekonomi çözümlerini gerektiriyor. Bu süreçte dönüşümün ikinci itici gücü olan aynı zamanda ekonomik dönüşümün de tetikleyicisi olan dijital geçiş, hızlı dönüşümü de etkileyici güce sahip. Özellikle son dönemde her alanda etkisini daha çok fark ettiğimiz teknolojik ilerlemeler ve özellikle yapay zekanın etkisi ile endüstrilerin dijitalleşmesi ve otomasyonu verimli çözümlerin üretilmesini de sağlıyor. Bu fırsat iyi kullanılıp fayda sağlanabilirse ekonomik kalkınmayı ve gelişmeyi, beraberinde ise refah artışı ve adil geçişi destekleyecek bir etki yaratacaktır.
Ortak geleceğe “adil geçiş”
Ortak geleceğimiz için teknoloji ve doğa arasındaki refah ve ekolojik uyumu ifade eden “ikiz geçiş”in potansiyelinden gerçekten yararlanmak için bütünsel bir yaklaşıma ihtiyaç var. Bu, dijital teknolojilerin çevreye duyarlı ve sosyal açıdan kapsayıcı bir şekilde geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması anlamına geliyor. Enerji tasarruflu veri merkezleri ve dijital altyapılar için yenilenebilir enerji gibi yeşil teknolojilere yatırım yapmak tek başına yeterli değil. Hem sürdürülebilirliği hem de kârlılığı göz önünde bulundurarak teknolojik yeniliklere uyum sağlanması için bu geçişlerin adil ve eşitlikçi olmasını içeren sosyal boyutun da acil bir şekilde bu sürece entegre edilmesi kaçınılmaz bir gereklilik olarak karşımızda duruyor. Bu noktada, işgücünün yeniden beceri kazanmasına ve yetkinliklerini artırmaya odaklanan çaba ve girişimler ile dezavantajlı kesimlerin geride bırakılmaması için gerekli planlamaların yapılması adil geçişin sağlanmasında hayati önem taşıyor. Bu dönüşümün kapsamında insan, şirketler ve tüm kurumlar yer alıyor.
Kısaca belirtmek gerekirse, başarılı bir geçiş ya da dönüşüm için, çevresel, teknolojik ve sosyal boyutun bağlantılı ve bütünsel olarak bir arada ele alındığı sistematik yaklaşımlar ve iş birliği modelleri ile kapsayıcı politikaların oluşturulması ve kalkınma modellerinin üretilmesi kaçınılmaz.