Ortadoğu’nun yeni çehresi; düşmanlıktan ortaklığa
ABD’nin bir önceki Başkanı Donald Trump’ın uluslararası alanda –haklı olarak- pek seveni yok.
Tarih Trump’ı diplomasi dışı ve pervasız üslubuyla, demokrasiyi hiçe sayan tavırlarıyla, su içer gibi kolay yalan söyleyebilmesiyle ve yalanlarına “post truth/gerçek ötesi” diye kılıf uydurmasıyla hatırlayacak.
Bir de Ortadoğu’nun çehresini değiştirmesiyle hatırlanacak Trump;
İsrail ile Arap ülkelerini barıştıran Abraham anlaşmaları Trump döneminde imzalandı. Ve bu anlaşmalar sayesinde Ortadoğu bugünlerde “düşmanlıklarla” değil, “ortaklıklarla” anılır oldu.
İSRAİL-ÜRDÜN-BAE GÜNEŞ ENERJİSİ ANLAŞMASI
Sadece birkaç yıl önce İsrail ile Arapların, iklim değişikliğine karşı işbirliğine girip, birlikte enerji ve temiz su peşine düşecekleri kimin aklına gelirdi ? Şimdilerde tüm Ortadoğu, İsrail, Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) imzaladıkları güneş enerjisi anlaşmasını konuşuyor.
ABD’nin büyük desteğiyle imzalanan anlaşma uyarınca BAE, Ürdün’de geniş güneş enerjisi panelleri inşa edip, elektrik üretecek. Bu elektrik İsrail’e iletilecek. İsrail de bunun karşılığında deniz suyunun tuzunu temizleyip, Ürdün’e gönderecek.
ARAP ÜLKELERİNİN İSRAİL’LE ASKERİ TATBİKATLARI
Abraham anlaşmaları sonrası İsrail’le Araplar arasındaki normalleşme sadece ekonomiyle de sınırlı kalmadı. Üç yıl gibi kısa bir süre içinde “olmaz” denilen oldu; İsrail-Arap yakınlaşması ortak askeri tatbikatlar yapmaya kadar vardı.
BAE, Bahreyn ve İsrail savaş gemilerinin 10 gün önce Kızıldeniz’de ABD’nin koordinasyonuyla ortak askeri tatbikat yapmaları bunun örneği.
Bir başka örnek ise, Fas ile İsrail arasında yine bu ay imzalanan ortak savunma anlaşması. Anlaşma, Fas tarihindeki ilk İsrail Savunma Bakanı ziyaretinde imzalandı.
Fas, son dönemde Cezayir’le Batı Sahara üzerinden yaşadığı anlaşmazlık nedeniyle ordusunu güçlendirmenin peşinde. İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz’ıns Faslı mevkidaşı Abdüllatif Loudiyi ile imza koyduğu anlaşma, Fas’a İsrail silahlarının satışının da önünü açıyor. Bu durum, Ortadoğu’nun girmekte olduğu yeni hali de özetler nitelikte; Artık Araplar arasındaki anlaşmazlıklarda bile İsrail’in desteği aranan bir özellik haline geldi.
TÜRKİYE’NİN KONUMU
Ortadoğu’daki bu yeni atmosferden Türkiye’nin de etkilenmemesi olanaksız.
Nitekim AK Parti hükümetlerinin Ortadoğu’da Türkiye’nin oynayacağı rol için ilk yıllarda çizilen “lider/koruyucu/oyun kurucu” rolden yavaş yavaş çıktıklarını görmek mümkün.
Bunun somut örneği gergin ilişkiler yaşanan, 15 Temmuz darbesinin finansörü olmakla suçlanan BAE’nin fiili lideri Veliaht Prens Muhammed’in Ankara’da –turkuaz halılar serilerek, törenlerle- karşılanması ve ağırlanması oldu.
AK Parti yetkililerinin sık sık kullandığı “Ortadoğu’da Türkiye’nin onayı olmadan yaprak kımıldamaz” sloganı, Abraham anlaşmaları ile zaten yerle bir olmuştu. BAE Veliahtı’nın Ankara ziyareti ise, AK Parti’nin izlediği güce dayalı Ortadoğu politikasının tabutuna çakılan son çivi oldu.
Ekonomik kriz içindeki Ankara artık bölgeye “ağabey” değil, “ekonomik işbirliği ortağı” olarak dönüyor. Yine BAE’nin Veliaht Prens’in ziyaretinde Türkiye’ye yapacağını açıkladığı 10 milyar dolarlık yatırım da bu işbirliğinin “ön ödemesi” gibi kabul edilebilir. –Bu arada BAE, 10 milyar dolar yatırım konusunu standarda bağlamış görünüyor. BAE, daha önce İngiltere ve İsrail’le de 10 milyar dolarlık yatırım sözü içeren anlaşmalar dizisi imzalamıştı.-
KAYBEDENLER; MÜSLÜMAN KARDEŞLER VE İRAN
Ortadoğu’nun çehresi değişirken, kazananların yanında kaybedenler olması da doğal; En çok zararı görenin Müslüman Kardeşler cephesi içinde yer alan Hamas hareketi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Filistin’de Batı Şeria’yı kontrol eden El Fetih cephesi uluslararası alanda giderek daha aktifleşirken, İngiltere’nin Hamas’ı resmen “terör örgütleri listesine” dahil edilmesi, bu hareket için sonun başlangıcı gibi.
Türkiye’nin önüne hem Mısır’la, hem de BAE ile barışmanın “bedeli” olarak koyulan Müslüman Kardeşler’e desteği kesme şartının da işlediğini söylemek mümkün. İstanbul’da yuvalanmış Müslüman Kardeşler üyelerinin sesleri, AK Parti hükümetinin Arap ülkeleri liderleri ile her el sıkışmasında biraz daha kesiliyor. İstanbul’daki hem Hamas ve hem de Müslüman Kardeşler üyelerinin yavaş yavaş Türkiye’den ayrılmalarının telkin edilmeye başlandığı haberleri de yer alıyor Arap basınında.
Ortadoğu’da Araplar’ın İsrail’le saf tutmasının en büyük hedefinin ise İran olduğunu söylemek yanlış olmaz. Nitekim Tahran yönetimi de bu durumu görmüş olmalı ki, tüm gücüyle diplomasiyi çalıştırmaya başladı. Bir yandan ABD ile nükleer görüşme süreci- bir yere varmayacak gibi görünse de- devam ettiriliyor. Diğer yandan İran diplomasisi, Katar gibi, BAE gibi, hatta Türkiye gibi hala iletişim kurabileceği alanlarda atağa geçmiş görünüyor.
Kısacası, -Trump gibi bir Başkan’la bile- ABD planı işliyor;
Washington yönetimi ağırlığı “asıl tehdit” olarak gördüğü Çin’in bulunduğu coğrafyaya kaydırırken, Ortadoğu İsrail ve BAE üzerinden zapt-ı rapt altına alınıyor.