Ortadoğu’da Çin rüzgarı…

Zeynep GÜRCANLI
Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

ABD ile Çin arasındaki küresel ekonomik rekabet diplomasi alanına da yansıdı. Çin, son iki ay içinde iyiden iyiye hareketlendi; Ukrayna savaşının ardından, Ortadoğu'da da arabuluculuğa soyundu.

Çin'in Ukrayna savaşını bitirmek üzere geçen ay ortaya attığı 12 maddelik barış planı pek ses getirmedi. Çin'i "kol boyu mesafesinde tutmak isteyen", ancak "iç işi" olarak gördüğü Ukrayna meselesine de dahil olmasına hiç sıcak bakmayan Moskova, tepkisini öneriye "sessizlikle" gösterdi. ABD ve Avrupa Birliği ile hareket eden Kiev yönetiminin ise zaten Çin'in ortaya attığı önerilere "sarılmasını"  pek kimse beklemiyordu. Dolayısıyla Pekin yönetiminin Ukrayna savaşı için girişimleri kadük kaldı.

ÇİN, İRAN VE SUUDİ ARABİSTAN'I BARIŞTIRDI

Ancak Çin'in Ortadoğu'daki barış girişimi, Ukrayna'nın aksine, büyük başarı sağladı. Pekin, 2016'dan beri diplomatik ilişkisi bulunmayan Suudi Arabistan ile İran'ı barıştırmayı başardı.

Riyad ve Tahran'ı barıştırmak için önce Irak araya girip, Suudi ve İran yetkililerinin bir dizi görüşmesine evsahipliği yapmıştı. Ardından Umman da iki taraf arasında mesaj taşıyarak, kolaylaştırıcılık rolünü üstlendi. Ancak diplomatik "zafer" Çin'in oldu; İran ve Suudi Arabistan, 6-10 Mart tarihleri arasında Pekin'de Çin'in arabuluculuğunda gerçekleşen yoğun görüşmelerin ardından, diplomatik ilişkileri en geç iki ay içinde yeniden kurma kararını dünyaya açıkladılar.

TAM DA İSRAİL, İRAN'IN NÜKLEER TESİSLERİNİ "VURMAKTAN" BAHSEDERKEN…

İran-Suudi Arabistan uzlaşmasının zamanlaması da kritik önemde; Tam da İsrail'de Başbakan Netenyahu'nun aşırı sağcı -hatta ırkçı- siyasi partilerle kurduğu koalisyon hükümetinden,"İran'ın nükleer tesislerini vurmak" konusunda açıklamaların geldiği ortamda gerçekleşti anlaşma.

ABD'den İsrail'e son bir ay içinde yapılan üst düzey iki ziyaretin her ikisinde de, İran'a karşı İsrail'in girişebileceği böylesine radikal bir atak konusunda "cesaret kırıcı" herhangi bir açıklama gelmemişti oysa.  Aksine, ABD Dışişleri Bakanı Blinken, İran'la yapılan nükleer görüşmelerin Washington açısından "öncelik olmaktan çıktığını" bile söyledi.

WASHİNGTON-RİYAD İLİŞKİLERİ DE "LİMONİ"

Tahran'a karşı sertleşen Washington yönetimi, Suudi Arabistan'la Kaşıkçı cinayetinden dolayı büyük yara alan ikili ilişkilerini de düzeltmeyi başarmış değil; ABD Başkanı Biden'ın Kaşıkçı cinayeti konusundaki sert çıkışlarını -deyim yerindeyse- yutup, geçen yaz bizzat Suudi Arabistan'a gitmesi bile ilişkileri eski seviyesine getiremedi. O kadar ki, Suudiler Washington'un Rusya'yı ekonomik olarak zorlamak adına, petrol üretimini arttırma isteğini -pek de kibar olmayan bir biçimde- geri çevirdiler.

Suudi Arabistan ayrıca Ocak ayında, petrol ihracatı için sadece Amerikan doları kullanmayı bıraktığını, artık diğer para birimleriyle de petrol ticareti yapacağını açıkladı. Bu durum, uluslararası ticarette Amerikan doları hakimiyetini kırmak için adım adım ilerleyen Çin'in hanesine bir başka "zafer" olarak yazıldı elbette.

ORTADOĞU DENKLEMİ SİL-BAŞTAN

Çin'in girişimi ile kotarılan Suudi-İran barışının, tüm Ortadoğu denklemini etkileyeceği de açık; Yemen'de Suudiler ile İran'ın vekil kuvvetleri arasındaki savaşın dışında, Suriye'nin geleceğini de etkilemeye aday bu anlaşma.

İran en başıdan beri Suriye'de Esad yönetiminin yanında yer aldı. Keza Çin de, sessiz ve derinden gitse de, Esad yönetimiyle imzaladığı ekonomik anlaşmalar dolayısıyla, Rusya'nın ardından, Şam rejiminin en büyük destekçileri arasında sayılabilir.

Oysa ABD, Esad yönetimiyle küresel anlamda bir "normalleşmeye" karşı duruyor; AK Parti hükümetinin Şam yönetimi ile normalleşme konusundaki son çabaları, her iki ülkeyi de yıkan depreme rağmen, kadük kalmıştı. Deprem diplomasisi çerçevesinde Ermenistan'la, Yunanistan'la diplomatik kanallar açan Ankara, iş Şam'a geldiğinde bir "geçmiş olsun" mesajı göndermekten bile imtina etti. Bunda Washington'un AK Parti'ye yönelik telkinlerinin de etkili olduğunu tahmin etmek güç değil.

Şimdi İran-Suudi anlaşması, Şam yönetiminin elini büyük ölçüde rahatlatacaktır. Esad'ın Arap Ligi'ndeki Suriye koltuğuna geri dönmesi konusundaki Suudi vetosunun kaldırılması artık an meselesi.

Seçimlerden sonra Türk dış politikasının yeniden kurgulanmasını hem zorunlu kılan, hem de kolaylaştıracak gelişmeler bunlar. Ankara bundan sonra, artık Çin'in de bir "Ortadoğu aktorü haline geldiğini" göz önüne alarak politika oluşturmak zorunda...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İki kritik tarih 21 Ekim 2024