Ortadoğu Biden’a hazırlanıyor
ABD seçimlerini Demokrat aday Joe Biden’ın kazanmasıyla, Ortadoğu ülkeleri de, 20 Ocak’ta göreve başlayacak yeni Amerikan yönetimine hazırlık için pozisyon almaya başladı.
Yeni pozisyonlanmalar ana hatlarıyla iki konu üzerinden şekilleniyor;
İran’ın nükleer programı ve Kaşıkçı cinayeti.
• En belirgin örnek Suudi Arabistan;
Trump döneminde Kaşıkçı cinayetindeki rolü bile görmezden gelinen Suudi Arabistan’ın fiili yöneticisi Veliaht Prens Muhammed Bin Salman, sırf İran’la ilişkilerini geliştirdi diye - arkasına Birleşik Arap Emirliklerini de (BAE) alarak- Katar’a ambargo uygulamaya başlamıştı. Trump yönetimi İran’a sertleştikçe, Katar’a yönelik Suudi-BAE ambargosu da genişliyordu.
Ancak Biden’ın, İran’la Obama döneminden sonra kesilen nükleer görüşmeleri yeniden başlatacağı hesaplanırken, Suudiler de “Arap cephesini” tahkime yönlendi bile;
Suudi Arabistan bugünlerde sırf İran’la iyi ilişki kurdu diye dışladığı Arap kardeşi Katar’la masaya oturmaya hazırlanıyor.
Suudi-Katar pazarlıklarındaki arabulucu olan Kuveyt’in mekik diplomasisi sayesinde Suudi Arabistan 2017 yılında ambargo koyduğu Katar’a çektiği 13 maddelik ültimatomdan -ki bu ültimatomun içinde Katar merkezli El Cezire televizyonunun kapatılması, Türkiye’nin Katar’da kurduğu askeri üssün lağvedilmesi, İran-Katar ilişkisinin kesilmesi de bulunuyordu- vazgeçmiş izlenimi veriyor. Şimdilerde “barışmak için” Katar’ın şartları olduğu, eski iyi günlere dönmeden önce güven arttırıcı önlemlere başvurmak istediği konuşuluyor.
• İsrail ise Trump döneminde kolayca elde ettiği İran’a yaptırım politikasının, Biden döneminde yumuşamasını engellemek için farklı yöntemlerle meşgul görünüyor;
İran nükleer programının “babası” konumundaki nükleer fizikçi Muhsin Fahrizade’nin öldürülmesinin kimin işin olduğu resmen belirlenemedi. Ancak Tahran yönetimi suikastten İsrail ve ABD’yi sorumlu tuttuğunu açıkladı. Haklı bir şüphe; çünkü İsrail Başbakanı Netenyahu 2018 yılında İran nükleer programına ilişkin yaptığı açıklamalarda, Fahrizade’nin programdaki etkinliğinin altını çizip, “bu ismi unutmayın” mesajı vermişti.
Fahrizade’nin öldürülmesi İran açısından Kasım Süleymani’ye yönelik suikastten bile daha büyük travma; Çünkü Süleymani ülke dışında, Irak’ta suikaste uğrarken, Fahrizade Tahran’ın ortasında düzenlenen bir operasyonla öldürüldü. Suikast, sadece İran’ın silah sanayisinin en önemli ismini kaybetmesine yol açmadı; aynı zamanda Tahran yönetiminin istihbarat açısından zafiyetini de ortaya koydu.
İsrail’in beklentisi belli ki İran’ın “intikam” peşine düşmesi. İntikam ne kadar vurucu gelirse, 20 Ocak’ta göreve başlayacak Biden yönetiminin elini İran’la masaya oturmak konusunda o kadar bağlayacak.
• İsrail ve Suudi Arabistan’ın tehdit önceliğine İran’ı koymasına karşılık, BAE ise Türkiye üzerine oynamaya devam ediyor.
BAE ile Yunanistan arasında geçen hafta kritik bir anlaşma imzalandı.
“Stratejik ortaklık” anlaşmasının ortak savunmaya ilişkin maddesi özellikle dikkat çekici; Anlaşma, iki ülkeden birinin toprak bütünlüğüne tehdit anında diğerinin yardıma koşmasını öngörüyor. BAE’nin Libya ve Suriye’de, Yunanistan’ın ise Doğu Akdeniz ve Ege’de bugünlerde en büyük gerilimi yaşadıkları ülkenin Türkiye olması, bu maddeyi çok daha anlamlı kılıyor.
BAE’nin hazırlıkları bu kadar da değil; Biden’ın çevre ve iklim değişiklikleri konusundaki hassasiyetini gören Abu Dabi yönetimi, tarihinde bir ilke imza atarak “İklim Değişikliği Özel Temsilcisi” bile atadı.
• Türkiye’de de dış politikasını Biden yönetimine ayarlamaya çalışan ülkeler kervanına katılanlardan;
AK Parti hükümeti Kaşıkçı cinayeti sonrasında Suudi Arabistan’la gerilen ilişkileri, Biden’ın seçilmesiyle tersine çevirmek için harekete geçti;
G-20 zirvesi öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi Kralı Selman’ı araması ilk adımdı. Suudilerden yanıt Dışişleri Bakanı Faysal Bin Ferhan El Suud’un Reuters’a yaptığı “Türkiye ile mükemmel ilişkilere sahibiz” açıklaması ile geldi. Bunun hemen arkasından da iki ülke Dışişleri Bakanları Nijer’de görüştü.
Suudilerle geçen hafta yaşanan bu yakınlaşma, henüz ekonomiye yansımış değil. Suudi Arabistan’ın Türk mallarına yönelik boykotu sürüyor. Ancak yeni atılacak adımlarla, bu boykotun kaldırılmasının da önü açılabilir.
Türkiye, Biden dönemine hazırlığa Suudilerle krizi bitirerek, “en kolay alandan” başlamış görünüyor. Bölge ülkeleri Mısır ve BAE ile yakınlaşma ise daha zorlu;
Böylesine bir “açılım”, Mısır’da Sisi yönetimini tanımayı, Libya ve Suriye’de politika değişikliklerini de gerektiriyor.
Bir yandan pandemiyle, bir yandan ekonomik krizle boğuşan AK Parti’nin dış politika açılımlarının, içerdeki “hukuk ve demokrasi reformu” söylemi gibi kadük kalıp kalmayacağını ise zaman gösterecek....