Orta Vadeli Program ne getirecek?
Türkiye ekonomisinin yakın gelecekteki hedeflerini ortaya koyacak olan Orta Vadeli Program’ın(OVP) bugün açıklanması bekleniyor. Özellikle 2018 yılından bu yana, halen iktidarda bulunan AK Parti yönetimi tarafından açıklanan OVP’lerin akıbetini gayet iyi hatırlayan benim gibi birinin ilk aklına gelen soru şu oluyor kaçınılmaz olarak: Bir kez daha, iyi bir şeyler duymak isteyen halkımıza güzel masallar mı sunulacak bu OVP ile yoksa önümüzdeki üç yıla ışık tutacak gerçekçi bir program mı?
İngilizce’de sık kullanılan bir ifadeyle “raporda yer alan bilgilerin değeri harcanan kağıdın maliyetini aşacak mı?” Türkiye’nin ekonomi yönetiminde son yıllarda yaşanan çok perdeli komedi sayesinde 2018’den bu yana yayınlanan OVP’ler bu testi geçemedi, harcanan kağıda yazık oldu bence.
Ekonomi yönetimi güven veriyor mu?
Şimdi gelinen noktada, tabii ki Sayın Cumhurbaşkanı’nın gözetimi altında olmak kaydıyla, Türkiye ekonomisinin yönetiminde başrolde olan Mehmet Şimşek’in bu görevi kabul ederken özenle vurguladığı gibi, Türkiye ekonomisinin acemice model denemelerine, “irrassyonel” (akıldışı) maceralara hiç tahammülü kalmadı artık. Dünyada en kötü yönetilen üç ekonomiden biri olarak bilinen Türkiye’nin bu sıfattan kurtulabilmesi, ekonomi yönetiminin bundan sonra atacağı adımlara bağlı. Türkiye’ye finansman sağlayabilecek çevreler bu nedenle dikkatle izliyor Türkiye ekonomisindeki gelişmeleri.
Türkiye’deki düşük faiz politikasının mucidi olarak bilinen Sayın Cumhurbaşkanı’nın halka dönük yaptığı bir konuşmada “enflasyonu tek haneli rakamlara indirdiğimizi yakında göreceksiniz” demesinden birkaç hafta sonra açıklanan Ağustos ayı enflasyon rakamları yeni rekorlara erişince, Türkiye’deki gelişmeleri dikkatle izleyen yabancı medya bu haberi önemsedi. Türkiye’deki yeni ekonomi yönetimine güvenilir mi sorusu akla geldi hemen. Uluslararası finans kuruluşları 2023 sonu ve 2014 için yaptığı enflasyon tahminlerini yukarı çekme gereğini duydu.
Bugün açıklanacak olan yeni OVP hedeflerinin ve bu hedeflere erişme yöntemlerinin de bu bakımdan önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye’yi yönetenlerin bugün gelinen noktada hayal tacirliğine devam ederek aşırı iddialı hedefler ortaya koymak yerine gerçekçi hedefler belirlemesi dış dünyada inandırıcı olma açısından da büyük önem taşıyor.
Ekonomi mi, popülizm mi?
Türkiye’nin mevcut siyasi rejiminin bütün yetkileri Cumhurbaşkanı Erdoğan’da toplamış olması Sayın Erdoğan’ın ekonomiyi siyasetin bir aracı olarak kullanmasına imkan verdi. Önümüzde yerel seçimlerin bulunması bu olasılığı tekrar akla getiriyor kaçınılmaz olarak. Sayın Erdoğan bu yıl bu sayede bir seçim zaferi daha kazandığını düşünerek yeniden bu yola saparsa ekonomideki risklerin daha da büyümesi kaçınılmaz olabilir. Türkiye’nin bu oyuna nereye kadar tahammül edeceği ise ayrı bir sorudur.