"Organik” bireyin, yapay zekâyla sınavı
Konumuz, henüz mantığı olmayan bilinci bulunmayan bir olasılık metodu olan yapay zeka teknolojisi. Ne ilginç değil mi, yediği yapay yiyeceklere “tükaka” diyerek organik yaşam ve beslenmeyle “doğal” trend peşinde koşan birey, zekasını “yapay zeka”ya devretmeye hazırlanıyor. Ne şimdi bunun adı; Endüstri Devrimi’nden sonraki en büyük sıçrama mı yoksa saçmalık mı? Bu yazıda ya da bir yazıda sorunun yanıtını bulmayı bekleyemeyiz ama doğru soruları sormakla başlayabiliriz.
Kendi yaptığımız işin içinde yine kendi çıkardığımız fırtınayla savrulmamızı hangi zeka açıklayabiliriz? Öyle bir dünyamız var ki, ortada bir yapay zeka var olmasına var da… o ortamda başka başka “zekalar” da var… Tecrübeyle sabit; geleneksel zekanın her türlü halini gördük, yapay zekanın da mutlaka olumlu ya da olumsuz etkisi var… iş ki nasıl kullanabileceğimizi bilelim.
Kimler zekâmızla oynuyor?
Bir sonraki kelimeyi tahmin etmekten ibaret gibi görünen dil modelleri, hayatı nasıl bu kadar değiştirebiliyor? Hadi diyelim yanıtı biliyoruz, hazırlıklı mıyız? En çok konuşulan konulardan biri yapay zekâ ise diğeri siber güvenlik. Savunma sanayiinden bireysel kullanıma kimin ne kadar siber farkındalığı var?
Yapay zekâ 1950’lerden beri üzerinde çalışılan bir alan. 2017’de Google’ın yayınladığı “Attention is all you need” makalesiyle büyük dil modellerinin önü açıldı. 2022’de ise ürünlerle tanıştık. Bu kadar eski bu kadar yeni, çok konuşulan hakkında az şey bilinen konu olarak da yapay zeka tarihe geçmeli. Yine sorayım; ürettiğimiz yapay zekayı anlamaya yetecek zekamız nereye kaçtı?
Altman, Roubını, Hararı, Acemoğlu
Dalga dalga yapay zekâ var. Her yaşa her seviyeye hitap ediyor. Etkileri muhtelif, etkilenme muhtelif, rivayet muhtelif… Gel de çık işin içinden!
Kimilerine konuyu anlatmak için şu çarpıcı örnek yetiyor; telefonda yakınınızın sesiyle konuşup “Ben kaçırıldım, para göndermezsen öldürecekler”, diyen deepfake… Kimimizin kafasındaki zili, Open AI yaratıcısı ve tartışmalı kimlik Sam Altman’ın şu ifadesi çalıyor; “AGI (yapay genel zekâ), sadece bilgi işlemde değil, aynı zamanda yaratıcı, analitik insana özgü görevlerde de etkili olacak bir yapay zeka seviyesi” …
Bir başkasına, insanlık tarihindeki en tehlikeli dönemlerden birine yaklaştığımızı "Megathreats: Ten Dangerous Trends That Imperil Our Future, And How to Survive Them" (Mega Tehditler: Geleceğimizi Tehlikeye Atan On Tehlikeli Eğilim ve Bunlardan Nasıl Kurtuluruz?) adlı kitabıyla anlatan müzmin karamsar ekonomist Nouriel Roubini hitap edecek…
Diğerinin duygu ve düşüncelerine, filozof ve tarihçi olarak iletişim ağlarının evrimini ve yapay zekânın bizi kendi oyunumuzda nasıl yenebileceğini son kitabı “Nexus: A Brief History of Information Networks from the Stone Age to AI” (Taş Devrinden Yapay Zekaya Bilgi Ağlarının Kısa Tarihi), anlatan Yuval Noah Harari tercüman olabilecek…
Özetle konuya sahip çıkmayan ya da bir yerinden tutmayan yok. Örneğin gururumuz Nobelli ekonomist Daron Acemoğlu’nun da favori konusu. Yapay zekadan büyük ekonomik kazanç beklenmemesi gerektiğini ve hatta geniş kitlelerin bu teknolojiden olumsuz etkileneceğini söylüyor.
Devrim mi tehdit mi?
Türkiye’de yapay zeka ve siber güvenlik denince akla gelen isimlerden Atıl Samancıoğlu, hem yazılım hem girişimcilik dünyasında başarılı bir uzman. Uluslararası bir eğitim platformunda yarım milyondan fazla öğrenciye ulaşıyor. Boğaziçi ve Harvard Üniversitesi mezunu. Atıl Samancıoğlu’yla kafamdaki sorulara yanıt bulmak üzere bir söyleşi yaptım. Bu meşhur zekanın geleceğine ve siber güvenlik dünyasındaki “etik hacker” kavramına dair çarpıcı içgörüler sundu. “Bu bir gelişmiş dil modeli artık sadece ‘bir sonraki kelimeyi tahmin etmekle’ kalmıyor; tüm yaşamı etkiliyor. Yapay zekayı istersek savunma, istersek saldırı aracı olarak kullanabiliriz” dedi.
Samancıoğlu’na göre, bu modeller insan benzeri “bilinç” taşımıyor ama şaşırtıcı biçimde hayatı kolaylaştırıyor. Yine de, “yararlı mı, zararlı mı?” sorusu tamamen nasıl kullandığımıza bağlı: “Kimi insanlar yapay zekâyı savunma sanayiinde, kimileri yazılımda verim artırmak için kullanırken; dolandırıcılar da aynı teknolojiyi kullanarak sahte görüntüler, sesler ve kimlikler yaratıyor.”
Yapay zekâ alanındaki en büyük tedirginliklerden biri, “Genel Yapay Zeka”nın (AGI) insan gibi düşünmeye ve hatta dijital altyapıyı ele geçirmeye başlaması. Bu senaryo aşırı bir distopya gibi görünse de, Samancıoğlu bunun tamamen imkânsız olmadığını ekliyor. Bugün için asıl somut tehlike, deepfake teknolojisi.
Yapay zekâ, kendisi gibi yazılımcılar için de bir dönüm noktası. Samancıoğlu’na göre, bir projenin on yazılımcıyla yapılması yerine birkaç kişi ve yapay zeka desteğiyle aynı işin daha kısa sürede bitirilmesi mümkün. Ancak bu, uzmanlığı ortadan kaldırmıyor. Tam tersine, proje yönetimi ve yaratıcılık becerileri daha fazla önem kazanıyor: “Kodlamanın büyük bir kısmını otomasyona bırakabileceğiz. İnsan faktörüyse fikri geliştirip yönetmeye odaklanacak.” Acemoğlu gibi ekonomistlerin uyarılarını anımsatıyor; “Teknolojiyi akıllı kullanmak ve herkes için erişilebilir kılmak, toplumsal refahı artıracak. Ne var ki düzenleme, etik kurallar ve farkındalık olmadan yapay zeka, bazı kesimler için tehdit.”
Kaçınılmaz bir dönüşüm
1970’lerin “İhtiyacın Olan Tek Şey Dikkat” söylemi çağın manifestosu. Tüketimde büyük kolaylık sağlarken, denetim eksikliği yüzünden derin risklere yol açan bu teknoloji dönüşümün anahtarını taşıyor.
Büyük dil modelleri, ‘dikkat’ mekanizmasını kullanarak -yani hangi veriye odaklanacağına karar vererek- metin üretiyor. Bu mimari, geniş veri havuzundan doğru bilgiyi süzüp insan benzeri metinler oluşturmayı sağlıyor. Düşünsenize makine, bir sonraki kelimeyi en olası şekilde seçerek ilerliyor. Yani esas işleyişi, ‘tahmin’ ve ‘olasılık’ mantığı. Ama bilinçli düşünme gibi bir insani nitelikten hala uzak.
Çağın manifestosunun bana göre yoruma ve aksiyona muhtaç kısmı tüketim ve denetim kavramları. Büyük şirketlerden bireysel kullanıcılara herkes bu teknolojiden yararlanırken, bir yanda yaratıcı zekaya dayalı büyük atılımlar, diğer yanda “bilinci yok ama hızlı öğreniyor” diye tanımlanan algoritmalar… Bu ikilemin ortasında insanoğlu büyük bir dönüşümün eşiğinde.
Geçmiş olsun demeden
Denetim ve etik kurallar sağlanmadıkça, kişisel verilerden toplumsal düzene kadar pek çok alanda yıkıcı etkilerle karşılaşmak mümkün. Endüstri devriminden sonraki en büyük sıçrama olabilir tabii, beraberinde sorumluluğu da getiriyor. Samancıoğlu’nun ifadesiyle, bilinçle mi kullanacağız, yoksa kendimizi savunmasız mı bırakacağız? Asıl soru bu. Anlaşılan henüz başındayız… Yapay zekâ konusunda gelişme durdurulamaz ise önlem alınamaz mı? “Yasaklayalım, önleyelim” demek mümkün değil, durmayacak biliyoruz. Tehdidi görelim. Devletlerin, şirket ve bireylerin siber güvenlik bilincini artırması şart.
Samancıoğlu ile söyleşimin tamamını Youtube kanalımdan izleyebilir, Spotify’dan dinleyebilirsiniz.