Önden faiz indiriminin bedeli olur mu?

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA

Hükümetin ekonomi ile ilgili olarak sürekli politikalar geliştirmeye çalıştığını, hatta bir kısmını çok hızlı bir şekilde devreye soktuğunu görüyoruz.

Hükümetleri en çok sıkıntıya sokan işsizlik, büyüme, enflasyon gibi temel büyüklüklerdeki çarpıklıklar ne yazık ki bu hükümetin de son zamanlardaki en önemli sıkıntısını oluşturuyor.
Enflasyonu durdurma adına frene basınca büyüme duruyor, büyüme durunca işsizlik artıyor, işsizlik artınca artık sıkıntı mutfağa girmiş oluyor. Ki hükümetlerin de korkulu rüyası bu.

Gerçekten son bir yıldır devam eden büyümedeki durma, enflasyondaki önce büyük başkaldırı ve sonrasında azalarak seyretme, işsizlikteki füze hızıyla artma durumu çok can yakıyor.

Böyle bir ortamda hane halkı tüketimi azalıyor, insanlar gelecekte işini kaybetme korkusuna veya talep ettiği mal ve hizmetlerin ileride fiyatlarının daha da düşeceği beklentisine giriyor. Bu da enflasyonu soğutuyor, ama büyümeyi durduruyor.

Bir yandan da Hükümetin en üst perdeden savaş vermeye çalıştığı faiz oranları gündeme geliyor. Hükümet faize karşı adeta savaş açmış durumda…

Nitekim faizleri düşürmek adına, ataması kanunla teminat altına alınmış olan T.C. Merkez Bankası önceki Başkanı bile görevden alındı. Yeni Merkez Bankası Başkanı ve PPK, bu talimatı veya sinyali alarak hızlı bir şekilde faiz artırımına gitti.

Merkez Bankası politika faizi yarı yarıya düşürüldü, haziran ayından bu zamana yapılan 4 toplantı ile politika faizi oranı yüzde 24’den yüzde 12’ye indirildi.

Bu da yetmedi, Hazine ve Maliye Bakanı paranın musluğunu özel bankalardan kamu mevduat ve katılım bankalarına çevirdi. Vergi tahsilatı yetkisini özel bankalardan kamu bankalarına aktardı.
Hemen şunu belirtmek gerekir ki; vergi tahsilatının kamu bankalarına yönlendirilmesi konusu rekabet hukuku, ekonomi, işleyiş açısından hiç de iyi olmadı. Rekabetçi ekonominin ve liberal düzenin kural ve kavramlarına uygun gelmedi.

Geçen hafta Hazine ve Maliye Bakanı faiz indirimi müjdesini vermeye devam etti. 2019 yılının sonuna doğru muhtemelen önümüzdeki 2 hafta içerisinde kamu bankalarının faizlerini tek haneye indireceğini söyledi.

Dolayısıyla şunu anlıyoruz; Hükümet, faiz indirimi konusunda ısrarlı görünüyor.

Bu doğrultuda politikalar benimsiyor ve uyguluyor. Hatta politikaların da önüne geçerek talimatla faiz indirimi yolunu da devreye sokuyor.

Bunun anlamı nedir?...

Faizlerin önden indirilmesi!...

Peki önden faiz indiriminin sonradan riski olmaz mı? Açıkçası önden faiz indirimi sonradan bindirime yol açmaz mı?

Hemen birkaç günlük gelişmeye bakıyoruz.

İnsanlar dövize yöneliyor ve piyasadan döviz talep ediyor. Bu da döviz fiyatlarının zıplamasına neden oluyor. Aynı şekilde yurt dışı yerleşikler de “negatif faiz” yani enflasyonun altında ve ana paranın değer kaybına yol açan faiz ortaya çıkınca bir yandan BİST’e ve bir yandan da dövize yöneliyor.

Zaten döviz fiyatlarının henüz yerine oturmadığını herkes biliyor. Türk Lirası’nın halen değerli olduğu ortada. Yani döviz fiyatlarının artması ihtimali çok yüksek. Kaldı ki döviz fiyatlarının bu kadar baskılı kalmasında piyasadaki Türk Lirası nakit sıkışıklığının etkisi de biliniyor.
Dolayısıyla hükümet çok samimi bir şekilde önden faizleri indirme çabasına girerken, sondan farklı sinyaller gelmeye başladı. Bu farklı sinyallerin daha sonra faizleri de vuracağı ve zıplatacağı biliniyor.

Demek ki önden faiz indiriminin şimdilik maliyeti döviz fiyatlarına bindirim. Bu da yol, su ve elektrik gibi enflasyona davetiye çıkarma anlamına geliyor. Enflasyonla mücadelede de klasik olarak faiz politikası devreye giriyor.

Onun için talimatlarla değil; kısa, orta ve uzun vadeli politika tedbirlerini içeren bütüncül ekonomi politikalarına yani para ve maliye politikalarına ihtiyaç var. Yoksa her hamle yeni bir hasar yaratıyor ve yeni bir çaba gerektiriyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar