Önce ekonomist olduk, şimdi Anayasa hukukçusu olma yolundayız!
Hep “Eğer içinde yaşamıyor ve bu sorunlara maruz kalmıyor olsan Türkiye çok eğlenceli bir ülke” denir ya, gerçekten de öyle.
Gelin şu son günlerde olan biteni şöyle bir toparlamaya çalışalım...
Anayasanın, bırakın hukukçu olmayı, bırakın çok iyi eğitimli olmayı, hemen hemen herkesin anlayabileceği açıklıktaki bir hükmü var. 153’üncü maddenin son fıkrasında “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme, yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar” deniliyor. Aynı maddenin girişinde de “Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir” hükmü yer alıyor.
“Yasama, yani TBMM; yürütme, yani kabine ya da onu temsilen Cumhurbaşkanı; yargı organları, ki buna Yargıtay da dahil; idare makamları, yani aklınıza gelecek tüm birimler; gerçek ve tüzel kişiler, yani hepimiz” için bağlayıcı bir madde.
Ama Yargıtay diyor ki “Olmaz, Can Atalay’la ilgili hak ihlali kararını uygulamam”.
İyi de bu “Olmaz”ın kaynağı, dayanağı ne; orası karışık.
Mahkemeler arasında görüş ayrılıkları yaşanmaz mı, yaşanabilir tabii ki. Ama bu durumlarda ne yapılacağı da Anayasada düzenlenmiş.
158’inci maddenin son fıkrası aynen şöyle:
“Diğer mahkemelerle Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır.”
Yargıtay bu hükümler ortadayken AYM’nin Can Atalay’la ilgili kararını uygulamayacağını bildirmekle yetinmiyor, AYM’nin bu kararda imzası olan dokuz üyesi hakkında suç duyurusunda bulunuyor.
Adeta o da yetmiyor, bu kez TBMM’den Atalay’ın vekilliğinin niye zamanında düşürülmediği gerekçesiyle neredeyse hesap soruluyor.
★ ★ ★
Bir parantez açalım.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Türkiye’ye yatırımcı çekmek için çalmadık kapı bırakmıyor, ziyaret üstüne ziyaret yapıyor. Merkez Bankası da ABD’de yatırımcılarla toplantı yapmaya hazırlanıyor.
Mehmet Şimşek ve Gaye Erkan herhalde kendilerine yöneltilecek “İyi güzel söylüyorsunuz da, sanki sizin şu hukuk sisteminde bir sorun var gibi, Türkiye’ye geldiğimizde bir sorun yaşarsak biz ne yapacağız” türü sorular için hazırlık yapıyordur.
O kadarını da Şimşek ve Erkan düşünsün!
★ ★ ★
Biz devam edelim...
Buraya kadar olan kısmı da aslında anlaşılmaz da, bundan sonrası daha da tuhaf.
Hani Yargıtay lehte oy kullanan dokuz AYM üyesi için suç duyurusunda bulunuyor ya... Diyelim AYM üyeleri yargılanacak. Peki bu yargılamayı kim yapacak; Anayasa Mahkemesi...
Ona da tamam; peki bu yargılama nasıl olacak?
Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısı 15 ve Mahkeme en az 10 üyenin katılımıyla toplanabiliyor.
Yani şu durumda Can Atalay kararı aleyhine oy kullanan 5 üye ve o toplantıda bulunmayan bir üye bir araya gelse toplantı yeter sayısına ulaşılamıyor.
N’olacak şimdi? Herhalde şu bekleniyor. Karar lehine oy verdikleri için yargılanmaları istenen üyeler büyük fedakarlık göstererek kendilerinin yargılanmasını “sağlamak” adına toplantıya katılarak toplantı yeter sayısına ulaşılmasına katkı verecek. Öyle mi, beklenen bu mu yani?
Hadi bu da oldu, o üyeler geldi ve toplantı yeter sayısına ulaşıldı. Atalay kararı aleyhine oy veren beş üye ve toplantıya katılmayan bir üye kendi arkadaşlarının suç işlediği görüşünde olabilir mi? Herhangi bir kararda farklı düşünmek ve ona göre oy kullanmak başka, aksi yönde oy kullananların suçlu olduğunu düşünmek başka.
Varsayın ki o üyeler lehte oy kullananlar “Cezalandırılmalı” dedi. Diğer dokuz üye “Evet biz cezalandırılmalıyız” yönünde oy kullanmadıktan sonra altı üyenin vereceği kararın bir önemi var mı?
Yargıtay görmüyor olabilir mi?
Anayasa hükmü açık, Yargıtay ona rağmen “Bu kararı uygulamam” diyor.
Anayasa Mahkemesi üyelerinin yargılanması hadi mümkün diyelim, bunun matematik dengeler açısından olabilirliği yok. Ne yani AYM üyeleri kendi kendilerini yargılayıp mahkum mu edecek?
Peki Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri bu karara alırken, varsaydıklarının gerçekleşmeyeceğini görmüyor olabilir mi? Düz mantık yürüterek hukukçu olmayanların bile neyin nasıl yürüyebileceğini gördüğü bir ortamda yılların hukukçuları gerçeğin tabii ki farkındadır.
Dolayısıyla hiç kimsenin “Olmayacak duaya amin” dediği yok aslında. Herkes olan bitenin farkında ve bir oyun sahneleniyor, büyük bedeller pahasına. Ne AYM böyle bir yargılama için toplanacak, ne de o toplantı için yeterli sayıya ulaşılsa bile o üyeler yargılanacak. Herkes farkında! Merhum Demirel’in ifadesiyle görünürde “Abesle iştigal” ediliyor gibiyse de, tuğla tuğla konularak yeni anayasanın inşasına çalışılıyor. Orada toplumun yumuşak karnı olan duygularla ilgili gel gel hükümleri yer alacak, asıl amaç olarak ise araya belki Cumhurbaşkanı seçimi için yeterli oy oranı değişikliği hükmü, belki Cumhurbaşkanı dönem sayısı gibi “küçük” ayrıntılar girecek.
★ ★ ★
Mehmet Şimşek ve Gaye Erkan’ın yabancı yatırımcılarla yaptıkları sayısını unuttukları bir toplantı daha tamamlanmak üzereydi. Toplantıda ekonomiden çok Türkiye’deki hukuki sorunların konuşulması, yatırımcıların sorularının bu konuda yoğunlaşması ikisinin de canını sıkmıştı. Mümkün olduğunca ılımlı bir dil kullanarak sorulara yanıt vermeye çalıştılar. Ama toplantıdan çıktıklarında soğuk terler döküyorlardı. Hele son dakikada gelen o not! Toplantı sürerken Türkiye’de yeni bir hukuki tartışma daha çıkmış, adım adım giderek oluşturmaya çalıştıkları güven ortamını zedeleyecek ve yatırımcıyı tedirgin edecek yeni bir olumsuzluk yaşanmıştı. (Mesela; ama her an mümkün...)