Normal ekonomilerde depoculuk, enflasyonist ortamda stokçuluk
Enflasyonun artması ile stokçuluk tartışması başladı. Yapılan sözlü uyarıların yanı sıra stokçuluğa karşı caydırıcılığın artırılmasını da öngören yasa yılbaşında yürürlüğe girdi. Bu kapsamda, Türk Ceza Kanunu’ndaki stokçuluk ve fiyatı etkileme suçlarının cezalarının daha da artırılması için çalışmalar devam etti.
“Stokçuluk”la mücadele etmek her hükümetin temel görevidir ama zaman zaman sap ile saman birbirine karışıyor. Stokçuluk ile depoculuk ya da stoklama ile depolama birbirine karıştırılabiliyor. Oysa ikisi farklı şeyler. Ve stokçuluk söz konusu olduğunda sorulması gereken temel bir soru var: Enflasyon mu stokçuluğu besliyor? Yoksa stokçuluk mu enflasyona yol açıyor? Bu soruyu cevaplandırmadan soruna kalıcı çözüm bulmak imkânsızdır.
Enflasyon ortamında şirketlerin endişeleri
Yüksek enflasyon ortamında şirketler açısından iki endişe öne çıkar: Bunlardan birincisi tedarik sürecinin emniyetini sağlama isteğidir. Şirketler üretim yapabilmek için hayati öneme sahip olan girdilerin tedarik sürecinde kesinti yaşanmasını istemezler. Çünkü böyle bir kesinti işin sürekliliğini tehdit eder. İkincisi ise girdilerin maliyetini kontrol altında tutmak istekleridir. Çünkü aynı girdiyi her defasında farklı fiyatlardan temin etmek doğru bir fiyatlama yapmalarının önünde ciddi engel oluşturur. Sık sık zam yapmak zorunda bırakır. Bu nedenle birçok şirket hammadde tedariklerini güvence altına almak için zaman zaman ihtiyaçlarının üzerinde alım yaparak gelecek dönemlerde oluşabilecek risklere karşı koruma sağlamak isterler. Bu sayede kısmen de olsa fiyat istikrarını ve kesintisiz üretimi sağlamış olurlar. Şirketleri böyle davranmaya yönelten en temel faktör ise yüksek enflasyondur.
Bunlar yeni kaygılar değil. Türkiye özellikle tarımda bu kaygıları gidermek için bir zamanlar lisanslı depoculuk uygulamasını başlattı. Lisanslı depoculuk ile hasat dönemlerinde tarım ürünlerindeki arz yığılması nedeniyle oluşan fiyat oynaklıklarının önlenmesi ve piyasanın dengelenmesini; sanayicilerin kalitesi bilimsel kriterlere göre belirlenmiş ve fiyat istikrarı sağlanmış ürünlerin kolayca teminini amaçlamamış mıydık? Bunun için bundan 17 yıl önce meclisten bir kanun geçirtmemiş miydik?
Nakitten kaçış
Yüksek enflasyon dönemlerinde aynı üreticiler gibi tüketiciler de ellerinde nakit bulundurmak yerine gelecek dönemde yapacakları alımları öne çekmeye yönelirler. Çünkü bilirler ki, aynı mal ya da hizmete gelecekte çok daha yüksek bir bedel ödeyeceklerdir.
Parayı tasarruf araçlarında tutmak da cazip değildir; çünkü yapay şekilde düşük tutulan faiz oranları nedeniyle birikimleri enflasyon karşısında eriyecektir. O nedenle bizimki gibi “negatif reel faiz ekonomileri” hem üreticileri hem de tüketicileri nakitten kaçmaya ve mala yönelmeye teşvik ederler.
Şirketler bunu iş sürekliliği ve tüketiciler ise enflasyona karşı koruma için yaparken, spekülatif kazanç sağlamak için bu tür alımlara yönelenler de maalesef olacaktır. Bu tür fırsatçıların ortaya çıkması için uygun koşulu hazırlayan temel unsur da aynı şekilde yüksek enflasyondur. Fiyat istikrarının olduğu bir ekonomide bu tür fırsatçıların para kazanması mümkün değildir.
Bu konuda yapılan düzenlemeler ve cezaların arttırılması doğru olabilir ama çare değildir. Çare fiyat istikrarını sağlamak ve bu tür fırsatçılara zemin hazırlayan eknomik koşulları ortadan kaldırmaktır.