Nobel iktisat ödülü, ekonomi yönetimi ve yabancı teknik direktörler!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Başlığa bakıp fikir uçuşması yaşadığımı düşünüyor olmanız kuvvetle muhtemel. Nobel iktisat ödülüyle ekonomi yönetimi arasında bir bağ kurmak nispeten daha kolaysa da, araya futboldaki yabancı teknik direktörlerin niye girdiğini anlamak pek öyle olmasa gerek. Haklısınız...         

Nobel ödülleri fizik, kimya, edebiyat, barış ve fizyoloji veya tıp alanlarında veriliyor. Bu ödüllere 1968 yılında iktisat ödülü de eklendi.           

İktisat dışındaki ödüllere söylenecek bir şey olamaz; ama iktisat ödülü bana nedense pek anlamlı görünmüyor. Bir kere iktisatta yapılacaklar üç aşağı beş yukarı bellidir zaten. Daha da önemlisi iktisatta teori bir yana, uygulama tümüyle siyasidir. En muhteşem iktisat teorisini de keşfetseniz, onu uygulamaya yanaşacak siyasi irade yoksa ya da siyasi irade o doğruya veya çok klasik doğrulara karşıysa (yakın zamanda bizde olduğu gibi) bu keşfin hiçbir önemi yoktur. Dolayısıyla iktisatta bilinenler derinlemesine analiz edilebilir, yapılan da budur; sonuçta yeni keşiflere yelken açmak, bunlar sayesinde bir ülkenin kaderini değiştirmek söz konusu değildir.        

Peki bir ya da birkaç kişinin Nobel iktisat ödülüne layık görülmüş olsalar bile tek başlarına kayda değer bir ekonomik değişiklik gerçekleştiremeyecekleri ortadayken, gerçek böyleyken “bilindik ve kabul görmüş ekonomik doğruları” uygulaması için yurt dışından yönetici getirmenin anlamı nedir?      

Ya da “bilindik ve kabul görmüş futbolun taktiklerini” uygulaması için yurt dışından teknik direktör getirmekteki amaç ne olabilir?        

Yapılacaklar ekonomide de, futbolda da zaten bellidir ve gelenlerden yeni bir keşfe imza atmaları beklenmiyordur, zaten onların da böyle bir meziyetleri olamaz da beklenen başkadır.

Beklenen ne midir?         

Merkez Bankası’nı ele alalım...

23 Eylül 2021’de faiz indirimine Merkez Bankası mı karar verdi?       

Yalnızca ilk indirim de değil!       

Faiz 23 Şubat 2023’e kadar aşama aşama aşağı çekilirken bunun kararını veren Merkez Bankası mıydı?          

Peki ya 20 Aralık 2021 Pazartesi akşam saatlerinde ilan edilen ve Türkiye’ye yaklaşık 1 trilyon liraya patlayacak olan kur korumalı mevduat belasını yaratan Maliye Bakanlığı ya da Merkez Bankası mıydı, nihai kararı onlar mı vermişti?         

Günümüze gelelim...       

Maliye Bakanı ve Merkez Bankası Başkanının değişmesiyle yenilenen ekonomi vitrini mi yapıyor temel değişiklikleri? Ya da vitrini onlar değiştiriyorsa bile bu değişiklik için izin almadılar mı?           

Faizi yüzde 8.5’te devralıp yedi toplantıda yüzde 42.5’e çıkaran ve perşembe günü de sekizinci toplantıda muhtemelen yüzde 45’e çıkaracak olan sahiden de Para Politikası Kurulu mu, buna inanan var mı? “Nas ortada dururken”, karar merciindeki siyasetçi aynı siyasetçiyken nihai kararı verenler yeni gelen isimler olabilir mi?          

Peki, eğer kararı siyasetçi veriyorsa niye vitrin değişikliğine gerek duyuldu ki?          

Ama dikkat edelim, adı üstünde vitrin değişti yalnızca... Vitrin değişmeliydi ki müşteri gelsin; tezgahtar değişmeliydi ki eski müşterisini de bu yenilenmiş mağazaya çekebilsin.           

Ama müşteri o mağazadaki ürünlere pek güvenmiyor hala. Tezgahtarı tanıyor tanımasına da, ona olan güveni ürünlere de güvenmesini sağlayamıyor bir türlü. Onlar yalnızca tezgahtar; ne ürünün kalitesi arttı, ne ürüne verilen garantinin gerektiği gibi uygulanmasında sözleri geçiyor. Hem onlar mağazanın sahibi değiller ki, maaşlı elemanlar sonuçta. Bugün varlar, yarın yoklar! O mağazadan kimler geldi, kimler geçti, bu bilinmiyor mu?            

Ama haklarını teslim etmek gerek; başlangıçta işlerine dört elle sarıldılar. Vitrin şahane olmasa da bayağı değişti. Tüm eski müşterilerine haber gönderdiler, bizzat aradılar, fedakarlık ederek dünyayı dolaştılar. Ne var ki o mağaza kötü bir ün salmıştı bir kere. Alışveriş yapan pek artmıyor, mağazaya para girmiyordu.             

Kendi aralarında işlerinin ne kadar zor olduğunu konuşup dertleşiyorlardı. Vitrin yenilemekle ya da tezgahtar değiştirmekle işlerin yoluna gireceği yoktu. Kim bilir, belki yerlerine geldikleri elemanlara haksızlık yapılmıştı... Çünkü sorun temeldeydi...          

Yabancı teknik direktörler

Konu nereden nereye atlıyor diye düşünebilirsiniz; ama aslında çok bağlantılı.          

Ekonomi yönetiminin iki kilit noktasına; Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankasına yurt dışı bağlantıları çok fazla olan isimleri getirdik. Futbol kulüplerimiz de zaman zaman yurt dışında saygınlığı çok fazla olan teknik adamları tercih ediyor.          

Amaç aynı... Bu isimlerin yurt dışı bağlantılarından yararlanmak.      

Gelecek kişiler hem deneyimleri ve bilgi birikimleri ile yurt içinde görev aldıkları kurumlarda bir ağırlık ve saygınlık sağlasın, hem de yurt dışı ile yürütülen ilişkilerde köprü görevi görsün.          

Örneğin yabancı ve çok tanınmış bir teknik direktör niye tercih edilir? Takımdaki futbolcular üstünde bir ağırlığı olsun, ayrıca transferi söz konusu özellikle yabancı futbolcuların kulübü tercih etmesinde de avantaj sağlasın, bunun için.         

Vitrini yenilenen mağazadaki değişiklikten temelde bir fark var, burada teknik direktör iyi bir para karşılığı bu görevi kabul eder, özellikle yabancı oyuncular da teknik direktöre güvenerek transfere yanaşıyorsa bile onlar da yüklü bir bedel karşılığında gelir.          

İşini severek yapanlarla kerhen yapanlar ayrışır sonuçta. İyi para alıp gelirler ama burayı sıçrama tahtası gibi kullanmayı seçenler de olur, pek bir şey yapmayıp aldığı paranın tadını çıkaran da.          

Ekonomi yönetiminin başına getirilen kişiler çok para kazanmaz, hatta hemen hemen tümü eski işlerine göre fedakarlıkla görevi kabul eder. Ama burada para değil, elde edilen güç ve unvan önemlidir. CV’ye eklenecek o önemli unvan.        

Ve gün gelir kimi teknik direktör ve futbolcular takımdan ayrılmak için bahane yaratmaya, bulunduğu makamı sindiremeyen ve kendini o makama büyük görenler de “arıza” çıkarmaya başlar.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar