Nitelikli işsiz, niteliksiz çalışana karşı
Niceliğin nitelikten hızlı koşuyorsa, başın belada demektir. Ülke büyürken, ihracatın artarken, turist sayın tırmanırken, ciron patlarken, kârın düşüyor, turist başı gelirin azalıyor, ihraç kilogram fiyatın duruyor ve emeğin verimi dökülüyorsa, bir yere gelip tıkanıyorsun.
Bugün kamu dâhil her işyerinin çalışandan yana nitelik sorunu var. Kimin yok ki... Misal Avrupa, nitelikli işsiz ile niteliksiz çalışanlar arasında sıkışıp kalmanın ıstırabını yaşıyor. Bu ıstırap, bizde daha da dramatik boyutlarda... Anadolu liseleri, fen liseleri, meslek liselerinde kalitesizleşen eğitim; bugün ara eleman sorununu en büyük problem haline getirmiş durumda.
NİTELİKSİZLİĞİ BOYUTLANDIRDIK
Ar-Ge merkezleri tıkanıyor. Ekonominin nabzını sahada tutuyoruz. Haftanın birkaç günü üretim tesislerinde Ar-Ge merkezlerinde şirketlerin ekonomik problemlerini dinliyor; sanayinin gelişim seyrini izliyoruz. Gözlemim şudur; nitelikli iş gücü bulmada sorun yaşıyoruz.
Var olanlar yurtdışına kaçırıyoruz. Binlerce iktisadi ve idari bilimler mezunu, atama bekliyor. Twitter hesabımda her gün yüzlercesi "atama bekliyoruz" mesajıyla kamuoyu oluşturma gayretinde. Eğer üniversiteler beceri üretemiyor ve diplomalı işsiz üretiyorsa, acaba ne işe yarıyorlar?
İKİ SORU İKİ CEVAP
Üniversite sanayi iş birliği?
Hayata geçiremedik ve bu alanda yeni istihdam pozisyonları oluşturma imkânımızı buduyor. Rektörler öğrencilerini olaylara bulaştırmadan mezun edip onlardan kurtulma derdinde. Patron ise ihtiyaç duyduğu kabiliyete, eski zihin yapısındaki insan kaynakları aracılığıyla ulaşma gayretinde...
Nitelikli işgücü bulamayanlar?
Kiminle konuşsam "nitelikli işgücü bulamıyorum" diye ağlıyor. Oysa diğer tarafta milyonlarca işsiz var. Dünün yanlışlarının faturasının şimdi bizi çok hızla "limitlerimize" dayandırmaya başlaması, bu yüzden... Bu arada şunu da not edeyim; sessiz istifa yaygınlaşıyor. Gizli istifa da diyen var. Peki, o nedir? Çok net bir tanımını vereyim size; “ölmeyecek kadar ücret verirsen, kovulmayacak kadar iş alırsın.” İşçi arıyorum ama iş beğendiremiyorum diyen patronların kulağına küpe olabilir…
NOT
YENİ DALGA NİTELİKLİ İŞGÜCÜNDEN GELECEK
Ucuz emek türküsü ile yola çıktık. Emek ucuzlarsa, emek cenneti olacaktık. Küresel kriz sayesinde rekabetin çok daha vahşi bir platforma taşındığı dünyada bu rekabeti eğer "kalite, hız ve farklılaşma" bacakları oluşturuyorsa, dayanacağımız zemin de zorunlu olarak "emeğin verimliliği" halini alacaktır.
Peki, verimliliği hâlâ "maliyetleri düşür, kârlılığı yükselt" çerçevesinden anlayan işverenin, verimli olacağım diye birincil refleksi nedir?
Ne yazık ki daha az çalışan ve mümkünse daha ucuz emek. Oysa biliyoruz ki giderek karmaşık hale gelen süreçte ucuz emek kadar tehlikeli bir şey yoktur.
Sendikalara olan ihtiyaç eskisinden daha az değildir ve bence daha da hayati hale gelecektir. İşverenler için de çözüm, emeği ucuzlatmaktan değil, emeği nitelikli hale getirmekten geçiyor. Ucuz etin yahnisi gelecekte daha da yavan olacaktır.