Nesneleri konuşturan sanatçı

Gila BENMAYOR
Gila BENMAYOR Nasıl Bir Sanat?

GİLA BENMAYOR

Geçenlerde Nancy Atakan’ın İmalat-hane’de yeni açılan sergisi ‘Beni Yok Etme’yi ziyaret için yolum Bursa’ya düştü. Bursa Organize Sanayi Bölgesi’nde, Bora Gürarda tarafından kurulan İmalat-hane, sergi, performans ve kamuya açık programlarıyla, farklı nesillerden sanatçılarla sanatseverleri buluşturan bir platform. Üç yıl önce karma sergiyle yaptığı açılışına katılma fırsatını bulmuştum. Kurulduğundan bu yana 8 kişisel sergi ve 4 grup sergisine ev sahipliği yapan İmalat-hane’de 12 Nisan tarihi ne kadar devam edecek ‘Beni Yok Etme’ sergisinin küratörü başka bir sanatçı Can Küçük. Sergiyi üç bölümde kurgulayan Küçük aynı zamanda Nancy Atakan’ın asistanlığını yapıyor. Atakan’ın Volkan Aslan ile birlikte kurduğu İMÇ’deki sanatçı inisiyatifi 5533’ü 2021-2024 yılları arasında yönetmiş. Kimi zaman birlikte iş üreten Atakan ve Küçük, Bursa’daki sergi için iş üretirken sürekli diyalog halinde oldukları için ‘Beni Yok Etme’nin birinci bölümündeki işleri diyalog halinde… Bu bölümde Nancy Atakan ile Can Küçük’ün kendi evlerindeki giysi, kumaş parçaları, perde, örtü gibi kumaşları kullanarak kimi zaman değiş tokuş yaparak ürettikleri tekstil işler var. Küçük’ün işinde brandaya, evde bulduğu giysi parçalarını giydirdiği insanlar, Nancy Atakan’a ve altın renkli eteğine atıfta bulunan bir kadın kondurmuş. Atakan’ın üzerinde çalıştığı ve Küçük ile paylaştığı ince branda bezi onunla Bodruma gitmiş, doğada gezinmiş. Sanatçı brandanın üzerine iliştirdiği küçük bir videoda bezin serüvenini anlatıyor: “Bu kumaş benden çok çok şikayetçi çünkü onu her yere taşıyorum. Çengele asıyorum, iğnelerle kaktüslere sarıyorum. Çok komik bir video” diyor. “Aslında videolarımın içinde kumaş, dikiş var. Ama burada kumaşın içinde hediye koymak istedim” diye ekliyor.

Aslında nesneler de canlı olabilir

Amerika, Virginia doğumlu ve 1969 yılından bu yana Türkiye’de yaşayan sanatçının güncel olayları gözlemleyerek mizahi yaklaşımla yorumlaması, nesneleri konuşturması pek çok eserinde karşımıza çıkıyor. Yukarıdaki kumaş örneğinde olduğu gibi Maçka’daki küçük bir bahçede rastladığı birbirine benzemez sandalyeleri konuşturuyor bir video enstalasyonunda. “Nesneleri konuşturmayı seviyorum. Uzakdoğu’ya yaptığım bir gezide üzerine bir etek geçirilmiş bir taş gördüm. Neden olmasın? Nesneler de canlı olabilir diye karar verdim. Bir çiçek, bir bez parçası, bir ağaç bize ne söyleyebilir, hayal etmeye çalışıyorum” diyor Nancy Atakan. Mimar Sinan Üniversitesi’nden ‘Türkiye’de Kavramsal Sanat’ teziyle doktoraya sahip Atakan, Can Küçük örneğinde olduğu gibi iş birliği odaklı çalışmalarına ağırlık veriyor ve ekoloji, kadınlık, kimlik, toplumsal cinsiyet politikaları, hafıza, küreselleşme, kentsel dönüşüm ile görüntü ve kelime arasındaki ilişkilere odaklanıyor. Kavramı ön planda tutan sanatçı, tekstil, nakış, dijital baskı, fotoğraf, neon ve video gibi geniş bir teknik ve malzeme yelpazesini kullanıyor. Nitekim sanatçının özel alanına açılan serginin ikinci bölümünde bu teknik ve malzemenin çeşitliliği çarpıcı. Yerde duran yatak boyun da fotoğraflardan oluşan enstalasyon, Atakan’ın uyuduğu yataklarda çektiği fotoğraflar dan oluşuyor. Tarihi olmayan, nerede çekildikleri bilinmeyen arşiv içinden 60 tanesini bir araya getiren Can Küçük “Nancy aslında yatakta biriyle uyumuşsa onu görmüyoruz, otellerde, yaşadığı evlerde ya da arkadaşlarının evlerinde çekilmiş olabilir” diyor.

Çağdaş sanatın geldiği nokta çok iyi

Bu bölümde Atakan’ın kumaş ya da nakışla sanatsal müdahalelerde bulunduğu kilimler, giysiler ve sanatçının Nişantaşı’nda Türkiye’ye geldiğinden beri yaşadığı ev dahil, kentsel dönüşüme uğrayacak evlerin fotoğrafları ‘Save Me/ Beni Yok Etme’ sözcükleriyle birlikte sergileniyor. Atakan ile sanat pratiğinden söz ediyoruz. 90’lardan önce çoğunlukla resim yapmış kavramsal sanat üzerine yaptığı doktoradan sonra resme dönmeme kararı almış. “O dönemden sonra her yeni çıkan teknolojiyi denemek üzere yola çıktım. Fotoğraf, renkli foto, Photoshop. Video yapmayı hiç bilmiyordum, öğrendim. Herkes bunları kullanınca 60’larda çok gençken yaptığım nakış kesip biçme işine döndüm. Ama tabii diğerleri de devam ediyor hatta animasyon, Final Cut Pro gibi şeyler eklendi” diye konuşuyor. Türkiye’de çağdaş sanatın geldiği noktayı sorduğumda ise verdiği cevap şöyle: “Çok güçlü buluyorum. Çok iyi sanatçılarımız var. Türkiye’ye geldiğimde bir şey yoktu. Ne galeri ne müze. Çağdaş sanatı öğrenmeye çalışıyorum, kaynak yok. Taksim’deki belediye galerisinde Füsun Onur’u görmüştüm. Yeni nesil sanatçılar özellikle çok iyi. Yaz aylarında Baksı Müzesi’nde workshop’lar yapıyorum, yörenin gençleri çok çalışkan, çok yaratıcı.

Bursa sanat çalıştayı yeni bir nefes

İmalat-hane, Bursa’nın çağdaş sanatta önemli bir eşik atmasına öncülük yaparken, Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin geçen şubat ayında hayata geçirdiği geniş kapsamlı ‘Bursa Sanat Çalıştayı’ şehrin sanat vizyonuna yeni bir nefes niteliğinde. Atakan ve Küçük ile birlikte Bursa yolculuğunun ilk durağı İmalat-hane’den önce Belediye’nin Kültür ve Sosyal İşler Dairesi, Daire Başkanı Şafak Baba Pala, Kültür Şube Müdürü Nazan Akdoğan ve tüm ekip, sanatın her alanın da güzel işler yapan, sanatseverlerin yakından izlediği Nilüfer Belediyesi’den gelmiş. Bursa’yı sanatta iddialı bir konuma getirmeyi hedefleyen ekip, Mehmet Akiy Ersoy Kültürevi’nde 4-12 Şubat tarihlerinde ‘Kent, Hafıza, Mekan’ temasıyla gerçekleşen çalıştaya Serdar Acar, Ahu Akgün, Deniz Aktaş, Cansu Çakar, Gülşah Çalhan, Arda Diben, Yunus Emre Erdoğan, Barış Gençler, Seydi Murat Koç, İrfan Önürmen, Sezin Türkkaya, Derya Ülker, Burcu Yağcıoğlu, Eda Yıldız gibi sanatçıları davet etmiş. Çalıştay ekibin ayrıca Bursa Uludağ Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencileri ve Zeki Müren Güzel Sanatlar Lisesi öğrencileri gibi kentte sanat eğitimi alan gençler de dahil edilmiş. Çalıştaya katılan sanatçıların eserleri bugünlerde Tayyare Kültür Merkezi’nde sergileniyor. Bursalı sanatçı İrfan Önürmen’in eserinin merkezde olduğu serginin ardından ikinci durağımız Şefik Bursalı Sanat Galerisi. Derya Yücel küratörlüğünde ‘Peki Ya Sonra’ sergisi, 6 Şubat 2023 depreminden etkilenen, göç etmek zorunda kalan genç sanatçıları bir araya getiriyor.

Mina’nın Çocukları’nın kanatları altında

Genç seramik sanatçısı Evin Kaçar ilk kişisel sergisi ‘Kolektif İz’i bir performans eşliğinde Haliç Sanat 3’te açtı.

MİNA’NIN ÇOCUKLARI projesi 11 Mart 2018’de genç iş insanı Mina Başaran ve arkadaşlarının elim bir uçak kazası sonucu aramızdan ayrılışından sonra adını yaşatmak adına TÜKD (Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği) İstanbul Şubesi’nin desteğiyle hayata geçen bir sosyal sorumluluk projesi. Genç kadınları eğitim, sanat ve kariyer alanlarında destekleyerek hayatın her alanında güçlendirmeyi, iş yaşamına hazırlamayı ve yarının kanaat önderlerinin yetişmelerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Çağdaş sanatı kucaklayarak yol alan proje beş sanatçının sergilerine İBB Kültür ve İBB Miras’ın desteğiyle ev sahipliği yaptı. Mina’nın Çocukları’nın kanatları altındaki altıncı sanatçı genç seramikçi Evin Kaçar. İlk kişisel Sergisi ‘Kolektif İz’i bir performans eşliğin de Haliç Sanat 3’te açtı. TÜKD’nin bursiyeri olan Kaçar 1999 Diyarbakır doğumlu ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisi Seramik ve Cam Seramik Bölümü mezunu. Seramiği diğer malzemelerle birleştirerek çağdaş bir ifade biçimi olarak kullanıyor. Bildiğimiz teli seramik ile kaplayarak yaptığı büyük ve küçük heykeller çok güzel ve tarihi binanın dokusuna son derece uyumlu. Yüz uzuvları belli olmayan beyaz seramik bir büst üzerine yine seramikle yaptığı lacivert çizgiler sanatçıya göre bedenin hafızasının kayıtları. İlginç bir anlatım dili olan sanatçının sergisi, Fener’de İBB Miras tarafından restore edilen 18. yüzyıl yapımı Haliç Sanat 3’te 31 Mart’a kadar ziyaret edilebilir.

 

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Doğu’da kış masalı 28 Şubat 2025
Mekana özgü sergi 31 Ocak 2025