Necip Sarıcı’nın müzelik koleksiyonu
“Dua Taneleri – Tesbih kitabım ve belgeselimin getirdiği onur... Sevgilerimle” diye yazmış Facebook’taki sayfasına, kullandığı fotoğrafların üstüne. Tesbih üzerine belki de en kapsamlı kitap. İmzaladığı nüshası, kütüphanemde. Yayınlanalı neredeyse 13 yıl oldu, etkisini hiç yitirmedi. Bu konuda yaptığı belgesel ses getirmeye devam ediyor. İşte Facebook’ta daha yeni katıldığı bir etkinliği yazmış… Birkaç ay önce de Mardin Artuklu Üniversitesi tesbih atölyelerine Necip Sarıcı ismini vereceğini açıklamıştı.
Ses mühendisi, sinema, belgesel film ve müzik yapımcısı, yönetmen, araştırmacı, fotoğrafçı, yazar, koleksiyoner, Lale Film Stüdyoları’nın sahibi, Türk sinemasının duayenlerinden Necip Sarıcı’dan söz ediyorum. 87 yaşındaki usta, durmaksızın çalışıyor. Haberlerini bazen basından ama çoğunlukla Facebook sayfasından izliyorum.
Arşivindeki on bine yakın afiş, 600’e yakın fotoğraf makinesi, antika film makineleri, belgeler, fotoğraflar, özgün objeler, sinema ile ilgili araç ve gereçler arasında birkaç saat geçirip bilgi bombardımanına uğradığım o haftasonu hep belleğimdedir… Bin metrekarelik bir alanda sergiliyordu koleksiyonunu ve önünden geçtiklerimizi, bazen de araya sıkışmış bir tanesini tarihiyle, serüveniyle büyük bir heyecan ve coşkuyla anlatıyordu.
Çok mutlu olmuş, çok heyecanlanmıştım. Görüşmeye devam ettik. 13 yıl boyunca aralıksız düzenlediğim “Ustalara Saygı” toplantılarının sinemaya ilişkin etkinliklerinde zaman zaman konuğum oldu. Bazen dostlarını anlattı bazen sinema tarihiyle ilgili çalışmalarından örnekler sundu.
Neler neler vardı koleksiyonunda: Leica serisi, Rolleiler, Rolleicordlar, bunların taklitleri… “Şimdi onlar çok ünlü oldu. En iyi taklit makinayı o zaman Ruslar yapardı, örneğin Zorkiler, orijinalinden iyi olurlardı ve üç paraya satılırlardı. O zaman Türkiye’ye gelmezlerdi, ancak Rusya’ya bir festivale falan gidecektin de alacaktın” demişti. Benim mütevazı Rus malı Zenith’imi hatırlamıştım. Minik fotoğraf makinesi koleksiyonumda hâlâ çok sevdiğim parçayı.
Çok güzel, çok ünlü filmleri çeken kameralar da ondaydı:
“Dört tane Arri kamera var. Bir tane Muhsin Bey’in kullandığı dev bir kamera. İpek Film’in set fotoğraf makinesi var. 1930’larda kullanılan makinalar bunlar. Bir şeyin hikâyesi olmazsa olmazım, ben yalnızca toplamayı sevmiyorum. Senaryo herhalde iki binin çok üstünde; 250’ye yakın çok özgün negatif var. Bazı kayıp filmlerin negatifleri de bunların arasında.” Her bir parçayı incelemek, saatlerce saatlerce orada kalmak, yeniden yeniden gelmek istiyordum…
“Bana her şeyi ilham eden sinema oldu. Sektördeki diğer insanlardan da çok şey aldım. Metin Erksan’la uzun süren dostluğumuzda bir kitap kültürü edindim: Nasıl nitelikli kitap alınır, işte sahaf kültürü falan. Ama her şeyin içinde garip bir şekilde hep sinemayı aradım. Bir ucundan acaba sinemayla ilgili bir şey olur mu? diye düşündüm” demişti.
Bizim hayran kaldığımız şahane müzesini büyük bir mütevazılıkla şu sözcüklerle anlatmıştı:
“Bir atölye diyelim buraya, müze demeyelim, gelenler ‘müze’ diyorlar, belki o kıvamda, ama bunun çok iyi hizmete geçmesi lâzım. Güzel bir alanda çok iyi kürete edilmiş̧, bir Necip Sarıcı Müzesi istiyorum. Bunca yıldır aradığım, bulduğum, aldığım, koruduğum, araştırdığım, sinemamızın ve tiyatromuzun belgeleri, senaryoları, afisleri, fotoğrafları, nadide hatlar, ebrular bunlardan oluşacak bir müze düşünüyorum. Eşi menendi olmayan bir müze. Sanatsal bir sunumla yapılmış, şiirsel bir atmosferi taşıyan bir müze.”
Sonra devam etmişti “burası artık benim emeklilik hakkım. Benim bir birikimim yok, benim birikimim bu tarz şeyler, koleksiyonlarım vs.”
Geçtiğimiz aylarda kendisiyle yapılan bir söyleşiyi okuduğumda müzenin hâlâ hayata geçmediğini öğrendim. Böyle bir müze açılsa, zaten medyada geniş haber olurdu ve mutlaka duyardık.
4 Aralık’ta Namık Kemal'in “Sana senden gelir ancak bir işde ancak dâd lâzımsa… Ümîdin kes zaferden gayrıdan imdâd lâzımsa” (Sana yardım gerekliyse o yardım ancak kendinden gelir. Bir işte başkalarının yardımı gerekiyorsa o işi başaracağından ümidi kes) dizelerini yazmıştı Facebook’ta.
Necip Sarıcı koleksiyonundaki kültürel mirasın müzeye dönüşeceği günler için benim ümidim hâlâ sürüyor. Ne demiş şair “Mevlâ Görelim Neyler, Neylerse Güzel Eyler.”