NATO vetosu, Suriye ve ötesi…

Zeynep GÜRCANLI
Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Dünyanın görünen gündemi Ukrayna savaşıyla bağlantılı olarak İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik başvuruları ve Türkiye’nin bunu veto edeceğini açıklaması;            

Görünmeyen gündemde ise Türkiye ile ABD arasındaki diplomatik bilek güreşi var.

İki kritik tarih; haziran sonu ve eylül başı

Hem Washington yönetimi, hem de Avrupa ülkeleri İsveç ve Finlandiya’nın üyelik sürecini başlatıp, Madrid’de Haziran ayı sonunda yapılacak olan NATO zirvesinde bu iki ülkenin liderlerini de masaya oturtmak istiyorlar.            

Ancak bu takvim, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yüksek perdeden dillendirilen, AK Parti hükümetinin İsveç ve Finlandiya’nın üyeliklerini “veto edeceği” açıklamalarıyla çelişiyor. Batı cephesindeki tüm diplomasi, Türkiye’yi Haziran sonuna kadar ikna edip, üyelik yolunu açmak üzerine kafa yoruyor.         

Diplomatik kulislerde Ankara’nın vetoyu kaldırmak için ortaya koyduğu talepler iki ana maddeye ayrılıyor;

Silah ambargosu ve terör desteği

İlki, Batılı ülkelerin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’nin kuzeyine yönelik operasyonları ile birlikte Türkiye’ye koydukları kimi açık, kimi gizli silah ambargolarının kaldırılması. Batılı diplomatlara göre bu, görece daha kolay yerine getirebilecek koşul.                

Nitekim yaptırım uygulayan ülkeler arasında yer alan İngiltere, Türkiye’ye yönelik savunma sanayi ihracatındaki tüm kısıtlamaları kaldırarak bir anlamda ön almış durumda. Türkiye’ye yaptırım uygulayan ülkelerden İsveç ve Finlandiya’nın da İngiltere’nin “ayak izlerini” takip ederek, kısıtlamaları kaldırması halinde Ankara’nın tutumunun yumuşatılabileceği konuşuluyor diplomatik kulislerde.              

Terörle mücadele konusunda ise Finlandiya ve İsveç ayrı kefeye konuyor diplomatlar tarafından; Finlandiya’nın terör örgütlerine görünür bir desteği olmadığı için, Ankara’nın Madrid’deki NATO zirvesi öncesinde bu ülkenin üyeliğine yönelik vetoyu kaldırması bekleniyor. AK Parti hükümetinden son dönemde Finlandiya’ya karşı daha yumuşak bir tona bürünen açıklamalar da bu beklentiyi güçlendirir nitelikte.     

İsveç’in durumu ise çok daha sıkıntılı; İsveç – tüm AB üyelerinin ve ABD’nin terör listesinde olduğundan- PKK’yı resmen terör örgütü olarak tanıyor. Ancak iş, PKK ilişkili başka ad taşıyan örgüt ya da yapılanmalara gelince değişiyor. İsveç’te, PKK terör örgütü ve uzantılarını terörist değil de, “özgürlük savaşçısı” gibi gören, bunun propagandasını yapan etkili gruplar var. Üstelik İsveç eylül ayında seçime gidecek. Mevcut hükümetin, seçimlere sadece aylar kalmışken bu etkin lobileri görmezden gelip, Türkiye’nin terörle mücadele konusundaki taleplerini yerine getirmesi zor görünüyor.          

Bu da Türkiye’nin vetosuna ilişkin takvimin ikinci ayağını eylül ayına götürüyor; İsveç seçimlerinin ardından kurulacak yeni hükümetle Ankara arasında yeni bir sayfa açılıp, bu ülkenin NATO üyeliğine yönelik vetonun kalkmasının sonbahara kalabileceği görüşü hakim.

Görünmeyen gündem; Türkiye-ABD restleşmesi

Bunlar diplomatik müzakerelerin görünen yüzü. Görünmeyen bölümde ise Ankara ile Washington arasındaki restleşme dikkat çekici boyuta ulaşmış durumda.              

Ankara İsveç’i Suriye’nin kuzeyindeki PKK uzantısı PYD-YPG yapılanmasına destek olmakla suçlayadursun, bu konuda Türkiye’ye asıl büyük “kazık” ABD’den geldi. Washington yönetimi PYD-YPG’nin kontrolündeki bölgeleri, ABD’nin Suriye’ye uyguladığı –Sezar yasası olarak anılan- yaptırımlardan muaf hale getirdi.                

ABD’nin bu kadar büyük bir adım atmasıyla birlikte İsveç’teki mevcut hükümet de, PYD-YPG meselesini Ankara’yla konuşmak yerine, bu sorunu Washington’a havale etmek eğilimine girdi.               

Ancak Biden yönetimi –şimdilik – Türkiye’nin NATO vetosu konusunda Ankara ile doğrudan bir pazarlığa girmeye yanaşmayan bir görüntü çiziyor; ABD Başkanı Biden’ın Erdoğan’la ne yüz yüze, ne de telefonla bir görüşme planlamadığının açıklanması da, Dışişleri Bakanı Blinken’in Türk mevkidaşı Çavuşoğlu’nu Washington’da ağırlamak yerine, New York’ta daha “gayrı resmi” bir formatta görüşmeyi kabul etmesi bunun göstergeleri.

Suriye’de değişen dengeler

Uzun zamandır dış politika konusunda öne çıkmayan Suriye meselesi, görünürde Ukrayna savaşı/NATO genişlemesi tüm gündemi meşgul ederken, alttan alta yeniden alevleniyor.        Ukrayna savaşında istediğini, istediği takvime göre alamayan Rusya, sessiz sedasız Suriye’deki askeri varlığını azaltıp, Ukrayna’ya taşıyor. Rusların yerini ise İran yanlısı milisler ile ABD’nin desteklediği PYD-YPG unsurlarının almaya başladığına ilişkin bilgiler geliyor Suriye’nin kuzeyinden. ABD’nin yaklaşık iki yıl önce boşaltmış olduğu Membiç ve Ayn El Arap’taki üsleri tamir edip, genişletmeye başladığı ifade ediliyor yerel kaynaklar tarafından.           

Suriye konusu yakın dönemde Ankara ile Washington’u doğrudan karşı karşıya getirecek gibi görünüyor.            

Ankara tam anlamıyla alarma geçmiş durumda.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İki kritik tarih 21 Ekim 2024