Nasıl bir ikinci yüzyıl?
Nilgün Keleş/Sertrans Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı
Gerek Dünya gerek ülkemiz özelinde son üç yılda öyle büyük sorunlarla mücadele etmek durumunda kaldık ki hayatın her alanını etkileyen ve alışkanlıklarımızı değiştirmek zorunda kaldığımız bir dönemden geçtik. Tarih boyunca olduğu gibi hayat bize yine büyük dersler verdi. Son üç yılda yaşadıklarımız, geleceğe dair planlamalarımızı da gözden geçirmek ve yeni koşullara uygun bir kurgu ile yola devam etme zorunluluğunu ortaya çıkardı.
Yaşananların etkisiyle yepyeni bir dünya düzeni kurma mecburiyetinin en diri haliyle karşımızda durduğu bu günlerde Türkiye Cumhuriyeti ikinci yüzyılına giriyor. Peki, Cumhuriyetimiz için nasıl bir ikinci yüzyıl hayal ediyoruz? Bugün sizlerle, ikinci yüzyılda ülke refahı ve büyümesi için önemli görevler üstlenecek olan lojistik sektörünün ikinci yüzyıla nasıl hazırlanması gerektiğine dair görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Pandemi, afetler, hızlı dijitalleşme, e-ticaretin yükselişi gibi gelişmeler pek çok sektörü olduğu gibi lojistik sektörünü, bir süredir direndiği, stratejik olarak dönüşmeye zorladı. Gelinen noktada artık yeni bir lojistik yaklaşımı ortaya koymak durumundayız. Değişen tüketici beklentilerinin şekillendirdiği yeni ticaret hayatında yaşanan son gelişmeler, lojistik alanını sürekli inovatif ve çözüm odaklı olmaya itiyor. Bu noktada, lojistiğin hayatın her alanında olduğunu görmeli ve bu anlayışla lojistik süreçlerini günün ihtiyaçlarına uygun şekilde yeniden tasarlamalıyız. Zira lojistik bir ürünü “a” noktasından “b” noktasına ulaştırmak değildir sadece. Yaşamın her anında, her yerinde ve her alanda lojistik var. Dünya örneklerine bakıldığında daha net görülecektir ki dünyanın bugün büyük diye tanımladığımız ekonomilerinin en kuvvetli kasları lojistik altyapılarıdır. Lojistik sektörüdür o büyük ekonomileri dünyanın diğer ekonomileri ile entegre eden. İşte bu yüzden Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girerken ülke olarak işe lojistik bakış açımızı değiştirerek başlamak ve yola lojistiğin dünyanın diğer ekonomileri ile entegrasyon konusundaki önemini fark etmiş bir şekilde çıkmak gerekir.
Konuya biraz da ekonomik veriler üzerinden bakacak olursak. Lojistik sektörünün 2028 yılında yaklaşık 14,37 trilyon dolar değerine ulaşması bekleniyor. Lojistiğin gelecekteki ekonomik büyüklüğüne dair bahsetmiş olduğum gerçekliği rakamlar da doğrular nitelikte. Küresel lojistik pazarının büyüklüğünün 2022’de yaklaşık 9,96 trilyon dolar değerine ulaştığını söyleyebiliriz. Pazarın, 2023 ve 2028 yılları arasında yüzde 6,3'lük bir yıllık bileşik büyüme oranıyla (YBBO) büyüyerek, 2028 yılında yaklaşık 14,37 trilyon dolar değerine ulaşması bekleniyor.
Bu noktada sektörü ileriye taşıyan en kritik ögelerden biri de e-ticaret ve tabi ki e-ihracat olacak. Hem sipariş hem iadelerde güvenli ve hızlı ulaşıma ihtiyaç olduğu için online perakende alışveriş ile lojistik iç içe büyüyen bir alanı oluşturacağını göreceğiz hep birlikte. Yapılan araştırmalarda, 2025 yılında dünyadaki ticaretin yaklaşık 21 trilyon dolarının e-ticaret üzerinden yapılacağı ve şirketlerin e-ticaret hacimlerinin yüzde 70’e yaklaşacağına dair öngörüler var. Bu muazzam bir değişimi de beraberinde getirecek. Zira lojistik gibi cüsseli bir yapının e-ticaretin hızına ve esnekliğine ayak uydurması için ciddi bir değişim sürecine girmesi şart. Hızın, esnekliğin, stok doğruluğunun hiç olmadığı kadar öne çıkacağı bir süreci yaşayacağız.
Türkiye lojistik sektörüne global bakış açısı şart
Tüm bu resim karşısında, Türkiye’nin de global çapta yükselen değerden pay almasını çok önemsiyoruz. Sektörümüz yerelde, ihracat ile büyüyerek uluslararası lojistik gelirlerini önemli oranda artırmayı hedefliyor. Bunda dünya ticaret hayatında pandemi sonrasında ortaya çıkan gelişmelerde tetikleyici olacak gibi durmakta.
Pandemi sonrası ortaya çıkan ekonomik belirsizlikler ve bölgesel siyasi gerginliklerin de etkisiyle, yükselen enerji ve hammadde maliyetleri, fiyatlama zorlukları, pandeminin insan kaynağı üzerindeki olumsuz etkileri, hedeflenen stok seviyelerinin belirlenmesinde zorluklar gibi faktörlere bağlı olarak üretimin Uzak Doğu'dan ülkemizin de içinde bulunduğu Avrupa’ya yakın coğrafyalara kayma trendi devam edecek. Bu durum ülkemiz için pozitif bir büyüme trendi ortaya çıkartabilir.
Ancak, unutmamamız gerekir ki bu dünyada yalnız değiliz, bizim gibi çeşitli alanlarda avantajları olan farklı ülkelerde var. Bu nedenle atacağımız her adımı geleceği doğru okuyarak ve ticaret hayatının beklentilerine uygun atmamız şart. Bu noktada lojistik sektörüde bu durumu doğru okumalı ve buna hazırlıklı olmalıdır. Karşımıza çıkacak problemlere doğru çözümleri üretemezsek bu konuda istediğimiz etkiyi elde edemeyebiliriz. Bu anlamda lojistik sektörüne global bir bakış açısı kazandırmak durumundayız ve bu bakış açısıyla lojistik sektörünün stratejik dönüşümünü sağlamalıyız.
Yurt dışı lojistik imkânları geliştirilmeli
Fiziki konumumuzun bize sağladığı doğal bir lojistik üst olma avantajımızı her zaman vurguluyoruz. Özel sektörün dünya çapında tanınan global markalar çıkarma hedefini gerçekleştirebilmek için, üretim kalitesi kadar dağıtım süreçlerinin kusursuz işlemesi, doğru bir tedarik zinciri süreci ile hammaddelerine erişimini kusursuz hale getirmesi gerekiyor. Özetle, lojistik altyapınız sağlam olmalı!
Bu noktada ihracat bilincimizin de her geçen gün biraz daha gelişmesiyle birlikte yerli üreticilerimize ülkemize sıçrama yaptıracak olan konuların başında e-ihracat pazarında ortaya konacak performansın geldiğini hatırlatmak isterim. E-ihracat, ihracatı tabana yayma noktasında önemli bir işlev görecek. Dolayısıyla bu noktada en önemli konu işin lojistik süreçlerinin nasıl yönetileceği. Bu konuda öncelikli yapılması gerekenlerin başında yurt dışında lojistik imkân ve kabiliyetlerimizi ihracatçımızın ihtiyaçlarına uygun şekilde geliştirmektir.
Kamu otoritesinin bu anlamda önemli projeleri olduğunu biliyoruz. Bu projelere destek vermek adına üstümüze düşen sorumluluklarında farkına varmamız gerekir. Bu noktada Sertrans olarak biz #Hedef2030 vizyonumuz doğrultusunda 2025 yılına kadar mevcutta 140 bin metrekare seviyelerinde olan yurt içi depolama kapasitemizi, 250 bin metrekarenin üzerine çıkarmak üzere çalışmalarımıza devam ediyoruz. Yine 2030 hedeflerimiz doğrultusunda Avrupa’nın beş ülkesinde yerleşik düzende lojistik hizmeti vermeye başlayacak, kendi depolarımızla Avrupa pazarındaki satış gücümüzü daha da güçlendireceğiz. Şirket olarak attığımız her adım ülkemizin lojistik imkân ve kabiliyetlerini geliştirmek adına önemli kazanımlar olacak.
Lojistikte büyük veri ve yapay zekâ dönemi
Bir taraftan fiziki alt yapıya dair imkân ve kabiliyetleri geliştirirken bir diğer taraftan da teknolojik anlamda atmamız gereken adımlar var. Teknoloji gündeminin en tepe noktasında bulunan büyük veri ve yapay zekâ başlıkları sektör gündemini de yakından etkiliyor, etkilemeye de devam edecek. Bu teknolojilerle birlikte tahmine dayalı teslimat hazırlıkları da lojistik dünyasının önümüzdeki dönemde gündem maddeleri arasında yer alacak. Gelecekte, bir ürünün hedef kitlesinin belirlenmesi sonrasında veri analizi ve yapay zekâ destekli durum analizi sonucu hangi bölgelerde bir ürüne daha çok talep olacağı tespit edilebilecek.
Tahmine dayalı bu modelle, ürün satışa çıkmadan önce depolama ve kurye hizmetlerinin hazırlanabilmesi için imkân kazanılacak. Bu sayede çok daha hızlı ürün teslimatı ve daha planlı ve ucuz depolama faaliyetleri gerçekleştirilebilecek. Lojistik verileri ve e-ticaret verileri birbirilerini güçlendiren, diğer olmazsa olmaz karşılıklı yarar ilişkisi içerisinde yer alıyor. Bu noktada veri, lojistik için kaynakların doğru dağıtılması adına çok kritik bir çalışma alanı olarak öne çıkıyor.
İkinci yüzyılda odak “eğitim”
İkinci yüzyıla dair en önemli gündem maddelerinden biri de eğitim. Geleneksel lojistik sektöründe artan hacim düşünülünce, özellikle lojistik personeli önemli bir ihtiyaç haline geldi. Dijitalleşmenin iş yapış biçimimize etkisini ve önemini de düşünecek olursak, e-ticaret ve e-ihracatın lojistiğin büyümesine çarpan etkisi yaratacak. Bu anlamda teknolojik çözümler üretmek noktasında ne kadar ihtiyaç varsa, işin insan kaynağı süreçlerini de doğru inşa etmek o kadar kıymetli. Burada her sektörde olduğu gibi ülkeyi ileriye götürecek tek çözüm ise eğitim.
Yetişmiş insan kaynağı adına meslek liseleri ve üniversiteler önemli bir kaynak ancak çözümü sadece bu kuruluşlar özelinde aramak doğru değil. Sektör olarak gerek üniversiteler gerekse meslek liseleriyle olan ilişkileri geliştirmeli, bu konuda taşın altına elimizi koymalıyız. Yeni lojistik ihtiyaçlarına uygun bir insan kaynağı yapısına uygun bir eğitim modeli kurgulamak adına kurum ve kuruluşlar ile ortak çalışmalar yürütmek durumundayız. Ülkemizi ikinci yüzyıla taşıyacak olan gençlerin eğitim süreçlerini doğru kurgulayabilirsek yani; büyük veriyi okuyabilen, kendini sürekli güncel tutan, sonuç ve çözüm odaklı olmayı önde tutan yeni neslin inşasını mümkün kılabilirsek ülkemizin ikinci yüzyılı ilk yüzyılından çok daha parlak olacaktır.
Sonuç olarak yokluklar içinde kurulan bir Cumhuriyetin, tüm zorlu şartlara rağmen bugün geldiği nokta son derece kıymetli. Dünü bugünden daha güzel kılmak da hepimizin elinde.