Naomi’nin yolunda yürümek
Londra’da 1852 yılında kurulan ve adını Kraliçe Victoria ve eşi Prens Albert’ten alan Victoria & Albert Müzesi uygulamalı sanat, süsleme sanat ve tasarımda dünyanın en büyük müzesi.
Kalıcı koleksiyonunda 5000 yıla yayılan, antik Mısır’dan modacı Alexander McQueen’in kreasyonlarına kadar 2.8 milyon objeye sahip.
Yüz yıldan beri moda sergileyen V&A aynı zamanda dünyanın en zengin kıyafet koleksiyonuna sahip.
Bunları sergileme biçimi, sergi tasarımları ise çok başarılı.
2015 yılında gezme fırsatını bulduğum ‘Alexander McQueen:Vahşi Güzellik’ retrospektif sergisi bugüne kadar aklımda. McQueen’in dramatik tasarımları için yaratılan atmosfer nefes kesiciydi.
V&A geçtiğimiz aylarda sona eren efsane Fransız modacı Chanel Sergisi’nden sonra tam Londra’da bulunduğum günlerde süper model diye bilinen İngiliz manken Naomi Campbell’i konu alan ‘Naomi In Fashion’ sergisini açtı. Emektar basın kartım sağ olsun rezervasyon filana gerek duymadan kendimi müzede buldum.1970 Londra doğumlu Naomi Campbell aynen Beatles, Rolling Stones, Kraliçe Elizabeth, Prenses Diana, kırmızı telefon kulübeleri, Big Ben gibi İngilizlerin kültürel ikonlarından biri.
Üstelik İngiltere’nin ilk siyah mankeni.Dolayısıyla dünyada ilk kez ünlü bir mankenin 40 yıllık kariyeri bir serginin esas kahramanı.Müzenin moda küratörlerinden Sonnet Stanfill’in dediği gibi “Naomi’nin olağanüstü kariyeri Haute Couture’ün altın günlerine rastlıyor. Ayrıca dünya onu süper model, aktivist, filantropist olarak çağdaş kültürün en etkileyici figürü olarak tanıyor”.
Sergi ayrıca Naomi Campbell üzerinden “Haute Couture” ün zirve yaptığı günleri keşfetmek, o dönemin moda endüstrisini anlamak için de bir vesile.
KARİYERİNDE İLK YILLAR
V&A Müzesi’ndeki Sergi “Naomi Olmak” diye bir bölümle başlıyor.
Girer girmez süper modelin podyumdaki görüntülerden oluşan bir video karşılıyor sizi.
Ardından bale ayakkabıları, okul fotoğrafları, henüz 15 yaşında iken başlayan kariyerinin ilk fotoları ki bunların arasında Rıfat Özbek’in reklamı için çekilmiş kocaman güneş şapkalı fotoğraf da var (1987 yılında daha sonra Naomi ile sık çalışan fotografçı Steven Meisel tarafından çekilmiş).
İşte bu bölümde Naomi’nin şöhretin basamaklarını tırmandığının hem fotoğrafları hem kimi zaman kendi ağzından hikâyesi var.
15 yaşındaki genç kız okul çıkışı Covent Garden’da arkadaşlarıyla dükkanların vitrinlerini seyrederken yetenek avcısı Beth Boldt tarafından keşfediliyor.
Boldt’un “manken olmak ister misin” diye kendisine seslendiğini bile anlamıyor zira yanındaki arkadaşları sarışın, açık tenli.
Bu arada annesi Valerie Morris-Campbell modern dans sanatçısı dolayısıyla üç yaşından itibaren bale okuluna giden Naomi dans meraklısı ve Bob Marley, Culture Club gibi müzik gruplarının videolarında dans ediyor.
Hayalinde dans etmek, tiyatro gibi şeyler varken kendisini dergi kapaklarında, podyumlarda buluyor.
Podyumlarda kendine pek özgü bir biçimde adeta dans ederek yürümesinin arkasında dansçı geçmişi var kuşkusuz.
İngiliz Elle Dergisi’nin kapağında 1986 yılında fotoğrafı çıkıyor, derken 1987 yılında Vogue Dergisi’nin İngiliz sayısının kapağında, Karl Lagerfeld’in Chanel için tasarladığı altın rengi bir üst ve mavi renkli kapri bir pantolon ile görünüyor.
1988 yılında ilk siyah manken olarak yine Lagerfeld’in tasarımıyla Fransız Vogue Dergisi’nde kapağında. Modacı Yves Saint Laurent, Naomi’nin kapakta olması için dergiyi tüm ilanlarını geri çekmekle tehdit ediyor.
ALAIA İLE BABA-KIZ İLİŞKİSİ
Kariyerindeki ilk günleri için “Tamamiyle yabancısı olduğum bir dünyaydı ve kendimi iyi hissedinceye kadar son derece dikkatli olmam gerektiğini biliyordum” diyen mankenin hayatında Yves Saint Laurent gibi en başından onu destekleyen pek çok isim olduğunu not düşeyim.
Bunlardan biri de Tunuslu Fransız Azzedine Alaia.
Modacı ile çalışan Amanda Caseley’in kendisini Paris’e davet etmesi üzerine Alaia ile tanışan Naomi bir süre sonra onun evine yerleşiyor. Tabii bunun için Alaia’nin annesinden izin koparması gerekiyor.
Alaia’nin erkek arkadaşı köpekleriyle birlikte aynı evde yaşayan, ona “baba” diye -kendi babası 4 aylıkken onu terk etmiş- hitap eden Naomi aynı sevgiyi modacıdan da görüyor.
Bedeni ikinci bir deri saran, heykelimsi elbiseleriyle ünlü Alaia için de “kızım” diye hitap ettiği Naomi Campbell ilham kaynağı.
Tunus’ta heykeltraşlık okuyan Alaia için Naomi’nin heykel gibi bedeninin üstüne beden yok.
Sergideki elbiselerden zaten modacının bunları böyle bir beden için tasarladığı anlaşılıyor.
Modacının Naomi için tasarladığı, ünlü fotoğraflara konu olan leopar desenli body ve leopar çizmeler de sergileniyor.
Aynen Vivianne Westwood’un mankenin podyumda düşmesine yol açan mavi apartman ayakkabıları gibi.
Bu düşüşün videosunda Naomi Campbell’in hiç bozuntuya vermeden, kendisine gülerek profesyonelce ayağa kalkmasını izliyorsunuz.
Müzenin ikinci katında devam eden sergiye en tepe noktadan bakan, Balanciaga’nın Goya tablolarından fırlamış siyah kabarık elbisesi haşmetli.
SÜPERMODEL DÖNEMİ
1990’lı yıllar “süpermodel” sözcüğünün ilk ortaya çıktığı dönem.
Naomi Campbell’in yanı sıra Christy Turlington, Cindy Crawford, Linda Evangelist, Claudia Schiffer uluslararası arenada meşhur oldukları için “süpermodeller” olarak tanımlanıyorlar,
Bu dönemle ilgili Naomi “Ne giydiğimiz, ne yiyip içtiğimiz gazetelerin manşetlerindeydi hep. Sabah kahvaltıda yediklerimizi bile ertesi gün gazetelerde görüyorduk” diyor.
Modanın bir nevi kitlesel eğlence olduğu günler.
Gencecik Naomi bu trendin tam göbeğindeki isim ve Gianni Versace, John Galliano, Sain Larent, Lagerfeld, Vivianne Westwood, Alexander McQueen, Anna Sui, Azzedine Alaïa, Burberry, Chanel, Dolce & Gabbana,, Jean Paul Gaultier, John Galliano, Karl Lagerfeld, Kenneth Ize, Torishéju Dumi, Valentino gibi modacı ve modaevleriyle çalışma imkanı elde etmiş.
Listedeki tek Türk modacı ise Naomi’nin “Sanatçı yanına ve görüşlerine daima saygı duydum. Onunla çalıştığım zaman kolaylıkla vizyonunu kucakladım” dediği Rıfat Özbek.
Bu arada Naomi’nin diğer mankenlere göre artısı şu: Podyumdaki yürüyüşü son özel ve fotografçılara benzersiz bir malzeme sunuyor.
Nitekim Herb Ritt’ten Peter Lindbergh’e, David Bailey, Patrick Demarchelier’den Steven Meisel’a ünlü fotografçıların en gözde mankeni.
Bu arada Michael Jackson gibi ünlü isimlerle müzik videolarında, talk show’larda görünüyor.
O YOKSA BİZ DE YOKUZ
Naomi’nin mesleğe ilk başladığı yıllar, moda dünyasında siyah mankenlerin podyumlarda görünmediği yıllar.
Halen bugün görüştüğü Linda Evangelista ve Christy Turlington, tasarımcıların siyah mankenlerle çalışmadıkları günlerde en büyük destekçileri.
Bu iki ismin bir keresinde Dolce&Gabana’ya “Naomi yoksa biz de yokuz” dedikleri biliniyor.
Öte yandan Naomi’nin kendisi de genç yaşından itibaren siyahların haklarını savunan “Siyah Kızlar Koalisyonu’nun içinde yer almış.
İman ve bir iki nesil önceden gelen aktivist siyah Amerikalı manken Bethann Hardison ile birlikte 2013 yılından beri podyumda çeşitlilik için mücadele eden “Çeşitlilik Koalisyonu” nun üyesi.
“Siyahların hayatı önemlidir” hareketinin destekçisi.
Sergide siyah ırkçılığa karşı aktivizmini sosyal medyada kullanması konusunda onu ikna eden, mentorlarından biri Güney Afrika ilk siyah devlet başkanı Nelson Mandela ile de bol miktarda fotografları var.
Neticede dünyanın en ünlü ellerinden çıkan nefes kesici kreasyonları izlerken moda dünyasının sürprizli labirentlerinde kaybolacağınız unutulmaz bir sergi “Naomi in Fashion”.