Nakkaştepe’ye girince çalışanların biyoritmi değişirdi

Vahap MUNYAR
Vahap MUNYAR İŞ DÜNYASINDA DİYALOG

VEHBİ Koç’un kızı, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanvekili Suna Kıraç’ın vefat haberini okuyunca ilk işim Rıdvan Akar’ın yazdığı kitabı elime almak oldu:

-İdealler Gerçekleşirken... Suna Kıraç’ın İzinde 10 Yılın Öyküsü...

Kitaptaki şu bölüm, Suna Kıraç’ın Koç Holding’deki, topluluk şirketlerindeki rolünü, etkisini ortaya koyuyordu:

- 1990’lar: Suna Kıraç’ın Altın Yılları.

Bu bölümde Vehbi Koç’un Suna Kıraç’la ilgili şu sözleri var:

- Holding’te şimdi bir taraftan İdare Heyeti’nde olan, bir taraftan da ailenin görüşlerini İdare Komitesi’ne nakleden yegane ismimiz. Suna, Holding’te benin kanaatime göre çok iyi çalışan, benden sonra en iyi çalışabilecek kişidir. Suna farklıdır.

Suna Kıraç’ın “Altın Yılları”nın anlatıldığı bölümdeki şu tanımlama dikkatimi çekti:

- Suna Hanım, birikimi, ciddiyeti ve otoritesiyle Koç Holding’in en çok çekinilen yöneticisi haline gelmişti.

Koç Holding’te uzun yıllar üst düzey görevlerde bulunan Cengiz Solakoğlu, o dönemle ilgili şu gözlemini aktardı:

-Suna Kıraç’ın arabası Nakkaştepe’ye girdiği andan itibaren Holding çalışanlarının biyoritmleri bile değişirdi.

Yine holdingte uzun yıllar üst düzey görevler alan, kayınbiraderi Can Kıraç, Vehbi Koç-Suna Kıraç ilişkisini şöyle analiz etti:

- Benim ölçüme göre hiç kimse Vehbi Koç’un sağ kolu olmamıştır. Çünkü, Vehbi Koç, o anlayışta biri değildi. Eğer ille de birisinin Vehbi Koç’un sağ kolu olması gerekiyorsa, bu muhakkak Suna’dan başkası olamazdı.

Can Kıraç, ardından şu saptamasını ekledi:

- Ama Suna da Vehbi Koç’un sağ kolu olmayı zannediyorum kabul etmedi. Çünkü, kendi özellikleriyle yaşamak istediği için zaman zaman Vehbi Bey’i hem eleştirmiş, hem de yönlendirmiştir.

Suna Kıraç’ın babasıyla ilişkilerini özetlediği şu cümlesinin altını çizdim:

- Vehbi Bey’le profesyonel ilişkilerim, yani patron-yönetici ilişkilerim, baba-kız ilişkilerimden daha iyi yürüyor.

Suna Kıraç, 21 yıl önce ALS hastalığıyla yatağa bağlandığı günlere kadar iş hayatında, Koç Holding’te çok etkin rol aldı.

Topluluk şirketlerinde onun etkisi öne çıktı... Koç Üniversitesi’nin kuruluşunda önemli rol oynadı...

Suna Kıraç’ın vefatı üzerine başsağlığı mesajı gönderdiğim Cengiz Solakoğlu’ndan şu yanıtı aldım:

-Her ölüm hiç kuşkusuz onu sevenleri çok üzer. Ama bazı ölümler kurtuluştur. Tam 21 yıldır hiçbir şey duymadan, hissetmeden çektiği acıyı ifade edemeyen için ise bir kurtuluştur. Suna Hanım için de böyle oldu.

Suna Hanım’ın çok özel bir insan olduğunu kaydetti:

-Cumhuriyetin değerlerini özümsemiş, zenginliği yüreğinde taşıyan ve yansıtan bir insandı.

Suna Hanım’a Allah’tan rahmet, başta Koç ve Kıraç aileleri olmak üzere tüm sevenlerine sabır diliyorum.

Yapacaksak en iyisi olmalı

1988 yılıydı. Prof. İhsan Doğramacı, Vehbi Koç’u ziyarete gitmişti. Sohbet sırasında tavsiyesini iletti:

- Vehbi Bey, Koç Üniversitesi kurmalısınız.

Bunun üzerine çalışmalar başladı. Suna Kıraç, üniversiteyle ilgili her adımda Vehbi Koç’un yanındaydı. Prof. İhsan Doğramacı, Vehbi Koç’a üniversitenin maliyeti konusunda şu hesabı çıkardı:

- 6 milyon dolara olur bu iş.

Hazırlık çalışmaları ilerledikçe yatırım değeri büyüdü:

- Koç Üniversitesi’nin kuruluşu 100 milyon doları aşar.

Vehbi Koç bunun üzerine şöyle düşündü:

- Boğaziçi Üniversitesi’nin işletme ve mühendislik bölümlerini destekleyelim. Suna Kıraç, bu seçeneği inatla reddetti.

Vehbi Koç, bu kez şu formülü yokladı:

- Koç Üniversitesi'ni mütevazı bir yatırımla sadece fen-edebiyat fakültesi ile başlatalım. Suna Kıraç bastırdı:

- Yapacaksak en iyisi olmalı...

Suna Kıraç, Koç Topluluğu şirketlerinin yöneticilerini topladı, şu kararı aldırdı:

- Koç şirketleri, yıllık kazançlarının yüzde 5'ini Koç Üniversitesi'ne aktaracak.

Eğitim yalnızca devlete bırakılamaz

VEHBİ Koç, bir Eskişehir ziyaretinde dönemin Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Yılmaz Büyükerşen’le sohbet ederken yanına Suna Kıraç ve Cengiz Solakoğlu’nu çağırdı.

Büyükerşen, şu saptamayla söze girdi:

- Siz okullar yaptırıyorsunuz, öğrencilere burslar veriyorsunuz ama bu yetmez. Eğitimi yalnızca devlete bırakmak pek doğru bir şey değil.

Ardından önerisini ortaya koydu:

- Çocukları okullarda aldıkları derslerin dışında, kültürel donanımlarını sağlamak, sorgulayan, yorumlayan, sentez yapabilen şekilde yetiştirmek için yapılabilecek çok şey var.

Suna Kıraç’ın öncülüğünde kurulan Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın (TEGV) ana fikri, Prof. Büyükerşen’ın ortaya koyduğu öneriyle gelişti.

1998 yılında Lice, Kulp, Cizre, Şırnak, Eruh, Sason ve Pervari’ye TEGV’in eğitim parklarının açılması gündeme geldi.

Suna Kıraç, oradaki açılış törenlerinde şu mesajı verdi:

- Bu bölgede çok idealist insanlar var. İsimsiz kahramanlar var. Kuruluş yıldönümlerinde rozet takılarak değil, bu bölgelerde idealist olarak çalışarak Cumhuriyetimizi koruyabiliriz.

Sonra şu noktanın altını çizdi:

- İstanbul ve Ankara'da oturup Güneydoğu Anadolu'yu hiç gezmeden, görmeden oralardan hayali çözümler üretmek yerine, buralara gelip insanların gereksinimlerini görüp, ona göre gerçekçi çözümler üretmek lazım.

TEGV’in kuruluşunda belirlenen slogana baktım:

- Karanlığa kızma, bir mum yak...

55 kurucu, 119 mütevelli üyesinin katılımıyla, Suna Kıraç’ın öncülüğünde 1995’te kurulan TEGV, 25 yıldır sloganda koyduğu hedef doğrultusunda çalışıyor...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar