Nakit sermaye artırımı teşvikine kısıtlama

Numan Emre ERGİN
Numan Emre ERGİN PERSPEKTİF

Şirketlerin özkaynak yapısını güçlendirmek ve faaliyetlerini yabancı kaynak yerine özkaynakla finanse etmelerini teşvik etmek için vergi kanunlarımızda son yıllarda çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Bu bağlamda yapılan düzenlemelerde bir tanesi de 2015 yılında uygulamaya giren “nakit sermaye artırımı indirimi”dir.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10/ı maddesi uyarınca, finans, bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösteren kurumlar ile kamu iktisadi teşebbüsleri hariç olmak üzere sermaye şirketlerinin ilgili hesap dönemi içinde, ticaret siciline tescil edilmiş olan ödenmiş veya çıkarılmış sermaye tutarlarındaki nakdi sermaye artışları veya yeni kurulan sermaye şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından indirimden yararlanılan yıl için en son açıklanan "bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı" dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin sonuna kadar hesaplanan tutarın %50'si kurum kazancından indirilmektedir. Söz konusu indirimi, sermaye olarak konulan para üzerinden hesaplanan farazî bir faiz (notional interest) olarak düşünebiliriz. Dolayısıyla, kanun koyucu sermaye olarak konulan para üzerinden hesaplanan farazî bir faize isabet eden tutarın kazançtan indirimine izin vererek özkaynakla finansmanı teşvik etmektedir. Söz konusu teşvikin İtalya dışında dünyada pek bir benzeri de bulunmamaktadır.

Söz konusu teşvik, 5 Temmuz 2022 tarihli RG’de yayımlanan 7417 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğe kadar herhangi bir bir sınırlamaya tabi değildi ve bu indirimden sermaye artırımına ilişkin kararın veya ilk kuruluş aşamasında ana sözleşmenin tescil edildiği hesap döneminden itibaren başlamak üzere izleyen her bir dönem için ayrı ayrı yararlanılmaktaydı. Örneğin, bir şirket 100 bin TL sermaye artırımı yapmışsa her yıl bu 100 bin TL üzerinden ilgili yıllarda açıklanan faiz oranları dikkate alınarak hesaplanan tutarı kazancından indirebiliyordu. Dolayısıyla, her bir sermaye artırımı sonsuza (veya işletmenin tasfiyesine kadar) devam eden bir indirim imkanı sağlamaktaydı.

Söz konusu indirimden ne kadar yararlanıldığına dair yayımlanmış istatistiki bir bilgi olmamakla birlikte, Gelir İdaresi Başkanlığı 7338 sayılı Kanuna ilişkin etki analizinde, nakdi sermaye artırımından kaynaklanan faiz indirimi uygulamasından 2019 ve 2020 yıllannda yararlanan mükelleflere ilişkin bilgilerin aşağıdaki gibi olduğunu paylaşmıştır.

Yıl

Mükellef Sayısı

İndirilecek Kazanç Tutarı (TL)

Gelecek Yıla Devreden Nakdi Sermaye Artışlarından Kaynaklanan Faiz İndirimi  (TL)

2019

3.105

2.174.294.181,43

11.901.470.534,2l

2020

4.077

4.581.822.735,39

l9.615.736.871,07


Yukarıdaki tablodan görüldüğü üzere, nakit sermaye artırımı nedeniyle 2020 yılından sonraki yıllara devreden indirim tutarı yaklaşık 20 milyar TL’dir. Devreden bu tutarın vergi etkisi yaklaşık 4,5 milyar TL’dir. Ayrıca 2021 yılı ve sonrasında hiç bir şirketin sermaye artırmadığı veya yeni şirket kurulmadığı varsayıldığında önceki yıl sermaye artışları nedeniyle her yıl kazançtan indirilebilecek tutar en az 4,5 milyar TL olup bunun vergi etkisi ise yıllık yaklaşık en az 1 milyar TL olmaktadır. (Hesaplamada kurumlar vergisi oranı %23 olarak dikkate alınmıştır.) Söz konusu indirimden yararlanan mükellef sayısı az olmasına rağmen indirimin bütçe üzerindeki etkisinin fazla olması nedeniyle 7417 sayılı Kanun ile bu teşvike sınırlama getirildiğini düşünüyorum.

7417 sayılı Kanun ile yapılan yasal değişiklikle indirimden sınırsız süreli yararlanma imkanı kaldırılarak indirimden, sermaye artırımına ilişkin kararın veya ilk kuruluş aşamasında ana sözleşmenin tescil edildiği hesap dönemi ile bu dönemi izleyen dört hesap dönemi için ayrı ayrı yararlanılacağı belirtilmiştir. Ayrıca KVK’ya eklenen Geçici 15/13. madde ile bu değişikliğin 5 Temmuz 2022 tarihinden önce sermaye artırımı yapan veya ilk defa kurulan şirketler için 2022 yılı hesap dönemi dahil olmak üzere 5 hesap dönemi için uygulanacağı belirtilmiştir. (Bu son düzenlemenin varlık barışına ilişkin bir maddenin içine yerleştirilmesi, kanun yazım tekniği açısından başlı başına eleştiriyi hak etmektedir.) Diğer taraftan kanun gerekçesinde, kazanılan indirim tutarlarından, kazancın yetersizliği nedeniyle ilgili dönemlerde indirim konusu yapılamayan tutarların beş yıllık süre dolduktan sonra da indirime konu edilebileceği belirtilmiş olup bu kapsamda bir sınırlamaya gidilmeyecektir.

Özetle, 05.07.2022 tarihinden sonraki yeni sermaye artırımlarında indirim 5 yılla sınırlanmıştır. 05.07.2022 tarihinden önceki sermaye artırımları nedeniyle önceki dönemlerde artırım yapmış ve indirimden faydalanmış olan mükellefler, geçmiş dönemlerde indirimden faydalandıkları dönem sayısına bakılmaksızın 2022 dönemi dahil 5 hesap dönemi daha indirimden faydalanmaya devam edeceklerdir. Diğer taraftan, kazanç yetersizliği nedeniyle devreden indirim tutarının kullanılmasında yıl sınırı olmayacaktır.

Kanunun yürürlük tarihinden sonra yapılacak sermaye artırımları için indirimden yararlanılacak yıl sayısının sınırlandırılması kanun koyucunun takdirindedir. Ancak, 05.07.2022 tarihinden önceki tarihlerde yapılmış sermaye artırımları açısından 7417 sayılı Kanunla KVK’ya eklenen Geçici md. 15/13’te yapılan düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğunu düşünüyorum. Herşeyden önce sermaye artırımının yapıldığı tarihte yürürlükte olan kanuna güvenerek ve bu düzenlemeye göre planlama yaparak sermaye artırmış mükellefler açısından geçmişe etkili olarak bir sınırlama getirilmesi hukuki güvenlik ve hukuki belirlilik ilkelerini ihlal etmektedir. Ayrıca bu mükellefler nezdinde kazanılmış haklar da ihlal edilmektedir. Bir an için yapılmış olan sermaye artırımı nedeniyle sonraki yıl kazançlarından indirilecek bir teşvik açısından henüz kazanılmış bir hak oluşmadığı düşünülebilir. Ancak bu mükellefler açısından gelecek yıllara dönük olarak değişiklik öncesi kanundan kaynaklanan haklı beklenti oluşmuştur. Bu haklı beklentinin de korunması icap eder. Bu nedenle geçmişteki sermaye artırımları açısından yapılan sınırlamanın Anayasa’ya aykırı olduğunu değerlendiriyorum.

Bu konuda emsal alabileceğimiz Anayasa Mahkemesi (AYM) içtihadı da bulunmaktadır. Eski yatırım indirimi uygulamasından kaynaklanan tutarın kurum kazancından indirimini düzenleyen Gelir Vergisi Kanunu (GVK)’nun Geçici 69. maddesinde yer alan “31/12/2005 tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre hesaplayacakları yatırım indirimi istisnası tutarlarını, yine bu tarihteki mevzuat hükümleri (vergi oranına ilişkin hükümler dahil) çerçevesinde sadece 2006, 2007 ve 2008 yıllarına ait kazançlarından indirebilirler.” düzenlemesini AYM, 15.10.2009 tarihli ve 2006/95 E., 2009/144 K. sayılı kararıyla iptal etmiştir. Mahkemenin iptal gerekçesi aşağıdaki gibidir.

“Geçici 69. madde kapsamındaki yükümlüler 5479 sayılı Yasa'nın yayımlandığı 8.4.2006 tarihine kadar yatırım indirimi istisnasından yararlanacaklarını göz önünde bulundurarak yatırım kararı almışlar ve yatırıma başlamışlardır. Bu yükümlüler indirimin yılla sınırlanacağını önceden bilmemektedirler. Yatırım indiriminden yararlanılacak tutara ulaşıncaya kadar yapılması gereken indirimin sonradan üç yılla sınırlandırılması verginin genellik, eşitlik, öngörülebilirlik ve kamusal yetkinin kullanılmasında yükümlülere hukuksal güvenlik sağlayan yasallık ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır. Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa'nın 2. ve 73. maddelerine aykırıdır.”

AYM’nin iptal kararı sonrasında GVK’nın Geçici 69. maddesinde değişikliğe gidilmiş ve düzenleme “Şu kadar ki, vergi matrahlarının tespitinde yatırım indirimi istisnası olarak indirim konusu yapılacak tutar, ilgili kazancın %25'ini aşamaz.şeklinde yapılmıştır. AYM, 09.02.2012 tarihli ve 2010/93 E., 2012/K. sayılı kararıyla bu düzenlemenin de Anayasaya aykırı olduğuna hükmetmiştir. Söz konusu kararın gerekçesinde yapılan tespitler nakit sermaye indiriminde de geçerli olacağından aşağıda aynen yer veriyorum.

Geçici 69. madde kapsamındaki yatırım indirimi istisnası hakkı, önceki yasa kurallarına göre kazanılmış ve yürürlükteki yasa kurallarında öngörülen koşullara göre başlayan ve devam eden yatırımları kapsamaktadır. Bu kapsamdaki yükümlüler, hak kazanmış oldukları yatırım indirimi tutarlarını kazançlarının elverdiği ölçüde matrahlarından indirebileceklerini bilerek yatırım yapmış veya yatırıma başlamışlardır.

Dava konusu kuralla, vergi matrahlarının tespitinde yatırım indirimi istisnası olarak indirim konusu yapılacak tutarın ilgili kazancın %25'ini aşamayacağı öngörülmüştür. Buna göre, yatırım indirimi istisnasından kazanç yetersizliği nedeniyle yararlanamayan ve indirim hakkı sonraki yıllara devreden mükellefler yatırıma başladıklarında yatırım indirimi olarak kazançlarının tamamını indirebileceklerini hesaplarken, bu düzenlemeyle indirim konusu yapılacak tutar, kazançlarının %25'i ile sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla, mükellefler önceden bilmedikleri ve öngöremedikleri, yatırım indirimi istisnası ile ilgili olarak kazancın belli yüzdesinin indirilebileceği yönündeki bu sınırlandırma ile hak ettikleri yatırım indirimini öngördüklerinden daha uzun bir sürede kazançlarından indirmiş olacaklar ya da sonraki yıllarda kazanç bulunmaması halinde hiç indiremeyeceklerdir.

1.1.2006 tarihinde yürürlüğe giren geçici 69. madde ile 31.12.2005 tarihi itibariylemevcut olup 2005 yılı kazançlarından indirilemeyen yatırım indirimi istisnası tutarlarıyla, 1.1.2006 tarihinden önce başlayan ve devam eden yatırımlar için böyle bir sınırlama getirilmiş olması, bu kapsamdaki mükellefler için hak kayıplarına yol açabilecek ve yatırım sahiplerinin hukuki güvenliklerini ihlal edecek bir nitelik taşımaktadır.

Yatırım indirimi istisnasını kaldıran 5479 sayılı Kanun'un yayımlandığı 8.4.2006 tarihine kadar yatırım indirimi istisnasından herhangi bir sınırlama olmaksızın yararlanacaklarını ve indirilecek tutara ulaşılıncaya kadar kazançlarından indirim yapılacağını bilerek yatırım yapan mükelleflerin, indirebilecekleri yatırım indirimi istisnası tutarlarının, yıllık kazançlarının %25'i ile sınırlandırılması hukuk güvenliği ilkesine aykırılık oluşturmaktadır.”

Yukarıdaki AYM içtihatlarından da görüldüğü üzere, 05.07.2022 tarihinden önce yapılan nakit sermaye artışından kaynaklanan indirime getirilen sınırlama Anayasaya aykırıdır. Söz konusu düzenlemenin iptali için soyut norm denetimi yoluyla AYM’ye başvuruldu mu bilmiyorum ama bu düzenlemeden etkilenen mükelleflerin gelecekte ihtirazi kayıtla beyanname verip kanun düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle dava açmaları mümkündür. İlgili vergi mahkemesi Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle tarhiyatı iptal edebilir veya somut norm denetimi yoluyla konuyu AYM’ye taşıyabilir. Bu ikisinin gerçekleşmemesi ve aleyhe karar verilmesi durumunda kesinleşmiş mahkeme kararına karşı AYM nezdinde bireysel başvuru yapılması mümkündür.

Sözün özü: Aynı şartlardan farklı sonuç doğmaz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar