Mükellef yapılandırmanın ötesinde “af” beklentisinde…
Ülkenin çok ciddi ekonomik sorunlarının olduğu ortada. Bu sorunların içinde de “vergi” konusunun çok önemli olduğu açık.
Vergi konusunun taraflarca dillendirilmemesi, öneminin az olduğu anlamına gelmiyor. Sadece daha önemli sorunlar öne çıktığı için konuşulmuyor.
Taraflar konuyu dillendirseler durum çok farklı olacak. Devlet veya daha teknik ifadesiyle Maliye, vergi diye can atıyor. Çünkü devletin çok ciddi kaynak ihtiyacı var. Buna karşın mükellef de “yandım anam” diye çığlık atıyor. Çünkü mükellefin de şu anda vergi ödemeye mecali yok.
Aslında devletin en çok ihtiyaç duyduğu en sağlıklı kaynağın vergi olduğu biliniyor. Mükellef de bu gerçeğin farkında, çoğu kesim yeteri kadar vergi ödemediğini biliyor. Ama ülkede yeteri kadar vergi toplanamıyor. Üstüne üstlük vergi ile ilgili tablo da giderek bozuluyor.
Vergi konusunun sevimsiz olduğunu herkes biliyor; ama vazgeçilmez olduğunu da herkes biliyor. Yani vergisiz bir devlet ve vergisiz bir bütçe düşünülemez. Vergi, aynen bayrak ve para gibi devlet olmanın sembollerinden biridir.
Ama ne yazık ki Türkiye’nin zaten var olan vergi sorunları son yıllarda daha da kronik hal aldı. Vergi, zorunlu bir tasarruf olmaktan çıktı, zorunluluk ile gönüllülük arasında arafta yerini aldı.
Vergiye ilişkin sıkıntılar…
Vergi ile ilgili şu andaki sıkıntıların geçmişten günümüze gelen çeşitli nedenleri var. Bunların bazılarını şöyle özetleyebiliriz.
- Ülkenin temel sorununun kayıt dışılık olduğu açık. Ne yazık ki Türkiye ekonomisinin üçte birinden fazlası kayıt dışında. Kayıt dışında kalmak da vergi erozyonu anlamına geliyor.
- Aslında kayıt dışılığı besleyen nedenlerden biri de çarpık vergi yapısı. Dengesiz vergi yükü dağılımı, özellikle istihdam üzerindeki yüklerin fazlalığı ne yazık ki kayıt dışılığı besliyor.
- Açıkçası kayıt dışılık ile vergi erozyonu birbirini tetikliyor.
- Uzun yılların önemli bir sorunu da vergide istisna ve muafiyetlerin sayısının ve tutarının fazlalığı oluşturuyor. Öyle ki; Maliye’nin bütçe kayıtlarına göre, bugün itibariyle vergi istisna ve muafiyetlerinin sayısı 600’ü geçmiş ve vergi matrahını aşındırmadaki payı yaklaşık yüzde 25’e ulaşmış.
- Cumhuriyet tarihi boyunca çeşitli zamanlarda gündeme gelen vergide yeniden yapılanma ve af düzenlemelerinin bu Hükümet döneminde ve özellikle de son yıllarda sürekli yapıldığı da bir gerçek. Bu vergi gelirlerinde azalma anlamına geliyor. Yani ürkek düzenlemelerden bir sonuç alınamıyor.
- Daha da önemlisi vergide yapılanma adı ile yapılan düzenlemelerin mükelleflerde beklenti yaratması.
- Son iki üç yıldan beri ekonomide yaşanan sıkıntıların vergi gelirleri üzerinde olumsuz etkisinin olduğu biliniyor. Daha hayati ve önemli sıkıntısı olan mükellef veya vatandaş vergisini kaçırmayı veya ödememeyi tercih ediyor.
- COVID-19 ile ortaya çıkan durum vergi ile ilgili tabloyu daha da bozmuş durumda. Makineleri çalışmayan fabrikanın, çarkı dönmeyen her türlü yapının, dükkanı kapatılan esnafın, işsiz kalan vatandaşın, iş arayan gencin önceliği elbette vergi olmuyor.
- Tam aksine vergi ile ilgili ötelemeler, sorunu ortadan kaldırmadığı için yük olmaya devam ediyor.
- Bu arada, sebepleri ne olursa olsun, insanımızın vergi kültürünün oluşmadığını ve vergi ahlakının yeterince gelişmediğini de bir önemli tespit olarak ortaya koymak gerekiyor.
Vergiye ilişkin rakamlar sıkıntıyı sergiliyor!...
Son yılların ve özellikle de son ayların vergi tahakkuk ve tahsilat rakamları ortada. İşte bazı özet rakamsal örnekler…
- 2000’li yıllara girerken yüzde 92 dolayında olan vergi tahakkuk tahsilat oranı, 2008 sonrası yüzde 90’ın ve 2015 yılında yüzde 85’in altına düşmeye başlıyor, 2016 ve 2017 yıllarında yüzde 81- 82 bandına geriliyor ve 2018 yılında da yüzde 78’e kadar düşüyor, 2019 yılının son çeyreğine girerken vergi tahsilat oranının yüzde 71’e gerilediği görülüyor.
- Ne yazık ki vergi tahsilat oranlarında düşüş devam ediyor.
- 2020 Mayıs ayı sonu itibariyle 784 milyar liranın vergi gelirleri hedefinin sadece yüzde 35’i oranında 280 milyar lira tahsilat yapıldığı anlaşılıyor.
- Beyana dayanan ve tek taksitte alınan kurumlar vergisi tahsilat oranının yüzde 20’nin altına düştüğü görülüyor.
- Beyan edilip de ödenmeyen gelir vergisi tevkifatı tahsilatı yüzde 31’de kalıyor.
- Aynı şekilde yaklaşık 58 milyar lira olarak tahakkuk eden dahilde alınan KDV’nin sadece üçte biri tahsil ediliyor.
- Her yıl iki taksitte ödenen MTV’nin bile yarısının tahsil edilemediği anlaşılıyor. Anlaşılan o ki vergi tahsilatı çok zayıf gidiyor.
Mükellef vergide yapılandırmanın ötesinde “af” bekliyor
Önce şu tespiti yineleyelim.
Maliye, vergi ile ilgili iki yönlü düzenleme yapmak zorunda. Birincisi, yeni kaynak bulmak, ikincisi de vergideki sıkıntıları gidermek olacak.
Kaynak arayışı galiba devam ediyor. Sadece bu ekonomik ve siyasi konjonktürde kimlere bu salmanın salınacağı yönündeki belirsizlik söz konusu.
Şöyle ki; Net Aktif Vergisi alsan, firmaların bugünün koşullarında zaten aktifi kalmadığı için ticari varlığını ya da sermayesini vergilendirmiş olursun; servet vergisi alsan siyaseten çok büyük bir riske girmiş olursun; ek gelir vergisi almaya kalksan zaten aslını ödeyememe ile karşı karşıya kalmış mükellef grubunu karşında bulursun; mevcut dolaylı vergilere zam yapsan bozuk olan yapıyı iyice içinden çıkılmaz hale getirirsin.
Yine de ne olursa olsun kaynak aranacak ve bir tercih yapılacak.
İşte bu arada vatandaşın ve geniş mükellef kesiminin vergi ile ilgili birikmiş sorunları da gidermek gerekiyor. Aksi takdirde faiz ve zam sayacı çalışıyor, yani mevcut vergi borcu yerinde durmuyor, artmaya devam ediyor.
Ne yazık ki mevcut konjonktür ya da içinde bulunulan ekonomik darboğaz nedeniyle vergide yeniden yapılandırmaya gitmek yeterli olmayacak gibi görünüyor. Her ne kadar vergileme tekniği ve adaleti yönünden uygun olmamakla beraber vergi affı beklentisi olduğu anlaşılıyor. Hiç olmazsa daha büyük sıkıntıyı aşmak adına vatandaşın gönüllü para verme imkanı ortaya çıkar.
Meclis tatile girmeden bu konunun gündeme gelmesi uzak ihtimal değil.