MSCI endeksinde alt kategoriye geçmek prestij kaybı olur
Geçen hafta gazetelerde üzerinde çok durulmayan bir haber vardı. Dünyanın önde gelen endeks sağlayıcısı MSCI, Türkiye ve Arjantin’in gelişen piyasa statüsünü gözden geçireceğini ve daha alt kategori olan “öncü gelişen piyasa” statüsüne indirebileceğini açıkladı. Arjantin’i biliyoruz, geçen yıl piyasalardaki çöküşü önlemek ve baş edemediği döviz talebini bastırmak için sermaye kontrolleri getirmişti. Arjantin bir yandan da 65 milyar dolarlık borcunu yapılandırmanın yolunu arıyor. Eğer yaparsa bu Arjantin’in ilk borç temerrüdü olmayacak. Geçmişte 8 defa daha “borçlarımı ödeyemiyorum” demişti. Ama Türkiye’nin benzer bir geçmişi yok. En zor dönemlerde bile borcunu zamanında ödedi. Hatta Osmanlı’dan kalan borçları bile son kuruşuna kadar ödedi. Bu nedenle konu MSCI endeksi bile olsa adımızın Arjantin ile birlikte anılması çok iyi bir g elişme olmaz; yabancı sermaye girişine ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde iyi bir algı yaratmaz.
MSCI Gelişmekte Olan Piyasalar endeksinden çıkarılmak sembolik bir gelişme değil; ya da bir kulüp üyeliğinden atılmaya da benzemiyor. Canımızı sıkabilecek bazı sonuçları olabilir. MSCI 45 yıldan uzun bir süredir araştırma, veri ve teknolojideki uzmanlığı ile fon sahiplerine karar vermelerine yardımcı olacak ürünler sunuyor. Söz konusu endeks de birçok küresel fonun kullandığı bir ölçüt. Gelişmekte olan piyasaların perfomansı için en fazla izlenen endekstir. Milyarlarca dolarlık fon bu endekslerle yakın ilişki içinde hareket ediyor. MSCI’nın yapacağı değerlendirmeyi adil bulmayabilir, bu nedenle dikkate almayabiliriz. Ancak bunun çok fazla önemi yok, çünkü sermaye sahipleri, ellerinde fon tutanlar ve bu fonları idare edenler yani yatırımcılar bu endeksi dikkate alıyorlar. Hisse piyasalarında en çok bilinen endekslerden biridir. Fon sahipleri endekslerdeki değişimleri yakından takip ederler ve yatırımlarını buna göre şekillendirirler. Bu endekslerde ağırlığın artması önemlidir. Hatırlarsınız 2014 yılında endekste yüzde 30’a yakın ağırlığı olan Güney Kore ve Tayvan’ın bir üst endeks olan Gelişmiş Ülkeler Endeksi’ne alınacağı ve Türkiye’nin ağırlığının 1.5’den 3’e arttırılacağı haberi çıktığında çok sevinmiştik. Türk Lirası değer kaybettikçe Türk hisselerinin dolar cinsinden değeri de geriledi ve ağırlığımız yüzde yarım civarına indi.
MSCI endekslerinin kapsamı belirlenirken önemli kriterlerden biri piyasalara girişin serbest olması. Hukuki altyapıdan, hisse senedi sahipliği ya da sermaye hareketlerinin serbestlik derecesine kadar birçok faktöre bakılıyor. Eğer Türkiye bir alt gruba geçerse prestij kaybı olur. Şu anda Türkiye MSCI gelişmekte olan piyasalar endeksinde Güney Afrika, Şili, Çekya, Yunanistan, Kore, Polonya, Rusya, Hindistan, Tayland ve Endonezya gibi 25 ülkeyle bir arada anılıyor. Bir alt grupta ise Bangladeş, Benin, Botswana, Gana, Jamaika, Ürdün, Kenya, Mali, Fas, Vietnam, Sırbistan ve Togo gibi ülkeler yer alıyor. Türkiye bir zamanlar gelişmekte olan piyasaların en fazla dikkat çekenlerinden biriydi. Parlayan piyasalar arasında gösteriliyordu. Şimdi ise parıltısı gitti. Bir zamanlar güçlü bir AB hikâyesinin çevresinde yaratılmış ve kapsamlı 2001 programı ile desteklenen bir algı vardı. Son yıllarda bu algı yıprandı. Bu yıpranmayı en iyi CDS risk primlerinde görüyoruz.
MSCI büyük ihtimalle bu adımı atmayacaktır, yani Türkiye’yi gelişmekte olan ülkeler endeksinden çıkarmayacaktır. Geçen hafta yapılan açıklama sadece bir uyarı olarak kalacaktır. Ancak yatırımcıların Türk piyasalarına erişimini engelleyecek adımlar atılır ya da sermaye kontrolleri kapsamında önlemler alınırsa o zaman resim değişebilir.