Modern tıp, “bütüne zarar verme” diyor
“Afrika’nın en fakir bölgesinde doğan bir bebeğin vücudundaki sağlıkla, gelişmiş bir batı ülkesinde doğan bebeğin vücudundaki sağlık aynıdır. Onları hastalandıran, yaşam şartlardır” diyor Algoloji Uzmanı Uzmanı Prof. Dr. Emine Nur Tozan.
Algo Latince’de "ağrı", loji ise "bilim" anlamına geliyor. Ağrı bilimi olarak tanımlanan algoloji, kronik ağrı tedavisinde devreye giriyor ve her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. Bunun başlıca nedeni, Prof. Dr. Emine Nur Tozan’ın ifade ettiği gibi, stres, kötü beslenme, radyasyona maruz kalma, hava kirliliği gibi insan vücudunun bütünlüğünü bozan yaşam şartları. Yaşam şartları ne kadar kötüyse, ağrılar da o kadar artıyor.
Prof. Dr. Emine Nur Tozan, ağrının, yaşamımızı ve yaşam şartlarımızı tanımlayan tüm özellikleri barındırdığını söylerken, sistemde meydana gelen bir sorunun, ağrıyı başlattığını ifade ediyor. Böyle bakıldığında ağrı, bir uyarı sistemi görevi üstleniyor ve işleyişte bir bozukluk olduğunu gösteriyor. Aynı küresel ısınmanın, kuraklığın veya salgınların dünya için bir uyarı sistemi görevi üstlenmesi gibi. Prof. Dr. Emine Nur Tozan’ın bu konudaki yorumları ilgi çekici:
Fizyolojinin sürdürülebilirliğinde yaşam şartları belirleyici
“Konvansiyonel tıpta, hala kendi yöntemlerinin tek yöntem olduğunu iddia eden hocalar var. Oysa, dünya nereye gidiyor, fonksiyonel tıp nedir, ben bu hastaya bütüncül olarak nasıl ele alabilirim, diye sormak gerekiyor. Her birimizin parmak izi, göz rengi nasıl birbirinden farklıysa, her hastalığın farklı kişilerdeki seyri de farklı. Dolayısıyla, hastalığa bütüncül bir şekilde bakmak ve kişiye özel ‘terzi tarzı’ bir tedavi uygulamak gerekiyor. Sonuçta sizin bir fizyolojiniz var; yani normal giden sistemleriniz var. Bu sistemler bozulmaya başladığında, biz buna patoloji diyoruz. Fizyolojinin sürdürülebilirliğinde yaşam şartları belirleyici. Her şey normal giderken, sistemin nasıl işlediğini fark etmezsiniz. Sistemin ne olduğunu, sistem bozulduğunda anlarsınız. Bugün tam 138 tıp branşı var. Vücut o kadar olağanüstü bir sistem ki, bu sistemi tek bir yöntemle yönetmek mümkün değil. Bütüncül ve multidisipliner yaklaşımlara ihtiyacımız var.”
Nefes almak değil, aldığın nefesin farkında olmak
Dünyadaki tüm kronik ağrılar dikkate alındığında, birinci sırada baş ağrısı, ikinci sırada bel ağrısı geliyor. Algoloji bilim dalının hedefi ise kaliteli bir yaşam sunmak. Nefes almaktan değil, aldığın nefesin farkında olmaktan bahsediyorum. Kronik ağrıları tedavi ederken, ‘kişi ne yaşamış’, ‘yaşam şartları nedir’ gibi konulara odaklanıyoruz. Hastalığı geri döndürebiliyorsak geri döndürüyoruz. Bunun için de vücut bütünlüğünü bozmadığımız, girişimsel tıp gibi tedavi modelleri uyguluyoruz. Modern tıp, vücudun doku bütünlüğünü bozacak insan elinin vücuda girmesini istemiyor. Bu nedenle vücudun bütünlüğüne zarar vermeden, doğrudan hastalıkla mücadele etmeye odaklanıyor. Bu kapsamda iki tür tedavi modeli gündeme geliyor. Birincisi; bozulan tüm dokuların yeniden yapılandırılması. İkincisi ise bu dokulardaki ağrı ileti yapılarının tedavi edilmesi.”
Multidisipliner bakış açısı
Türkiye’de ilk Ağrı Ünitesi 1986 yılında İstanbul Tıp Fakültesinde kuruldu. Bunu Ege Tıp Fakültesi ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi izledi. Türk Algoloji-Ağrı Derneğinin kuruluş tarihi ise 1987. Prof. Dr. Emine Nur Tozan, "Derneğimize kayıtlı bine yakın algoloji uzmanı var. Tıbbın tüm dallarının kol kola hareket ettiği algoloji, alternatif tıp’ değil. multidisipliner ve bütüncül bir bakış açısına sahip, dünya tıbbının kabul ettiği algoritmalar ve kriterlere göre hayata geçirilen bir tedavi modalitesi” diyor.